“Günümüzde çoğunlukla özel okullarımızda bulunan ve resmi okullarımızda da yaygınlaşan “akıllı tahta”ları görünce, ister istemez öğrencilik ve öğretmenlik yıllarımızdaki “kara tahta” -sonradan yeşile de boyanmıştı- ve “tebeşir” geldi aklıma... Nereden nereye? Kısacası, bilgisayarda ve dijital ortamda, günümüzde “online eğitim” ile yapılan tüm çalışmaların sınıfta “kara tahta” yerinde öğrencilere yansıtan, üzerinde her türlü işlemin yapıldığı, video işini üstlenen, zaman kazandıran, teknoloji harikası “akıllı tahta”, “kara tahta ve tebeşir” ikilisinin işine çoktan son verdi.

Bu “akıllı tahta”, online eğitimde kullanılan tablet ve cep telefonları öğretmenlerin işini de çok kolaylaştırmış, daha rahat anlatım ve öğrenciler için de eğlenceli bir ders yapılmasını sağlamıştır. Ancak, “YÜZ YÜZE EĞİTİM”in yerini, öğrencilerin gözünün içine bakarak, iletişim kurmanın yerini asla alamaz. İnternetin olmadığı ya da elektriğin kesik olduğu durumlarda, iletişim kesilince, “online eğitim” sınıfta kalmaktadır.

Neyse, bu hafta nostalji yapalım ilk göz ağrısı, “kara tahta ve tebeşir” e dönelim.

Lise1.sınıftayız. Dersimiz Geometri. 5 dakikalık teneffüs zili çalmış, öğretmenlerimiz de sınıflara giriyordu. “Oturun arkadaşlar.” dedikten sonra, öğretmenimiz derse başlamak üzere tahtaya yöneldi. Bakındı. Hiç tebeşir yoktu. Sonra sınıf başkanına hitaben” Oğlum, git yan sınıftan iste.” dedi. Başkan geri döndüğünde elinde bir ders için sadece 1 tek tebeşir vardı. “Hocam, onların da az kalmış. “deyince, öğretmenimizin öfkeyle “Çıkarın kağıtları! Yazılı yoklama yapacağım” demesiyle kendimize geldik.

Herkes cebinde, çantasında - birbirine atmak için sakladığı - ne kadar tebeşir varsa, tahtaya yığdı. “Aman Hocam, yapmayın. Bundan sonra bir daha olmayacak. Söz! “ edebiyatından sonra, öğretmenimiz derse başlamıştı. Aslında bu bizlere bir ders olmuştu. Herkes kendi tebeşirini cebinde taşır oldu. Daha sonra, tebeşir işlerini halletmesi için bir arkadaşımızı seçtik. İşte böyle önemi vardı Tebeşir'in… Bir dahaki derste, beyaz tebeşirlere göre fiyatı iki kat olan iki kutu “renkli tebeşir”i tahtanın yanında gören Geometri öğretmenimizin keyfi yerine gelmiş, “Sizi gidi, siziler!” diyen bakışlarını da hiç unutamadık.

Yazarken bazen kulakları rahatsız edici, gıcırtılı ses de çıkarsa, öğretmenliğimizde üstümüzü-başımızı toza bulamasın diye beyaz önlük giymek zorunda kalmış olsak da, ellerimizi – alçı ustasının eline de benzetse, öğrenciliğimizde sözlü sınavlarda heyecandan elimizde ufalanansa da, bir başkaydı “tebeşirli dersler.”

Hele “renkli tebeşir”lerle, kara tahtada ders anlatmak – o günlerde - lüks olduğu kadar, en önemli ders araç ve gereciydi. Çünkü “tebeşir ve silgisiz” ders işlemek olanaksızdı. “Renkli tebeşirler” öğrenciler için değişiklikti. Daha canlı bir görünümü vardı tahtanın. Aynı “siyah-beyaz “televizyonların yerine “renkli televizyonlar”ın alışı gibi… Bir zamanların en önemli ders araç-gereci sayılan –kısacası ders araç-gerecinin sembolü- beyaz ya da renkli tebeşirler de zamanla artık kutularında emekli olup, gittiler.

Yıllar öncesinde öğretmenlik yapanlar hatırlar. Özel yapım tahtalarıyla - keçe uçlu- kalemler tebeşirlerin yerini almıştı. Öğretmenler kendi kalemlerini –pahalı olduğu için- yanlarında taşırlar, kullanacakları zaman kapakları ellerinde hazır bekler, işleri bitince de hemen kapatırlardı özel alkolü uçmasın diye. Daha sonraları zararlı olduğu için kullanılması yasaklanmıştı. Emektar tebeşir yine kazanmıştı. Çünkü görevdeydi. Zamanla o da kendini yenilemiş, özellikle bayan öğretmenler için, elleri bozmasın diye özel yapım plastik kutucuklar içinde kullanılmaya başlanmıştı. Ne günlerdi onlar… Öğretmenimizin gözüne girmek için birbirimizle yarışırdık tebeşirli tahtayı silmek için. Öğretmenimizin adımızı söyleyerek, sadece “Teşekkür ederim” demesini duymak ne zevk verirdi bizlere. Yalnız tebeşirli tahtayı yukarıdan aşağıya doğru –tozutmadan silmek - silmek maharet isterdi.

Şimdilerde arasanız da her yerde rahatça bulunmaz oldu renkli tebeşirler. Onlar da “eski dostlar” gibi bir yerdeler.

Öğretim metot ve teknikleri konusunda kendini yenilemeyen, gelişen teknolojiye ve dijital dünyaya ayak uyduramayan, öğrencilerine çağın gerektirdiği ders araç-gereçlerini gerektiği gibi kullanan öğretmenlerimizin hakkı kolay kolay ödenmez.

Gelişen teknoloji sayesinde günümüzde ders araç-gereçlerinin “fotokopi, tepegöz ve projeksiyon cihazlarının yanı sıra, ses ve görüntü CD ve DVD'lerinin, video, akıllı tahta ve bilgisayar destekli, online eğitim araçlarının”, okullarımıza ( daha sonra da evlerimize) girmesinin, öğrencilerimizin yetişmesi için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Bu araç ve gereçleri – bilerek kullanan öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz – bu “salgın hastalıklar” günlerinde, eğitimlerinin tam olmasa da, sağlanmakta olduğunu düşünüyorum.

Gökkuşağı renkli mutluluklar sizlerin olsun. Sevgi ve saygılarımla…