ABD dolarının rekor üstüne rekor kırıp, 3.60 TL’ye kadar dayanması herkesin dilinden düşmüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yastık altı dövizler” Türk lirasına dönüştürülsün çağrısının ardından doları düşürmek için seferberlik başlatıldı.Türkiye’nin birçok kentinde “esnaf dolarını bozdur” kampanyası açtı. Ancak zor zor geçinen esnaf “elimizde dövizimiz olsa borç içinde yüzmeyiz. Dolar mı var ki bozduralım” diyor.
Ama yine de çarşı esnafı dükkanın camına astığı bildiri ile vatandaşı dolar bozdurmaya davet ediyor ve döviz bozdurduğuna dair makbuz getirenlerin ödüllendirileceği belirtiliyor.Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “Birinci dünya savaşından sonra belki de en zorlu bir dönemden geçiyoruz. Çünkü orta doğuda büyük oyun yeniden sahnede ve buradaki kaousun bize yansımaları çok büyük. Ama bunlar geçicidir. Eninde sonunda bunların hepsini atlatacağız” dedi.
Görüldüğü gibi, ülkenin ekonomik durumu pek iyiye gitmiyor. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, mevcut durum, vatandaşın yastık altında var olduğu iddia edilen doların bozdurulmasıyla çözülecek bir sorun değildir.
Çünkü Türkiye yılda en azından 250 milyar dolar ithalat yapan bir ülke. 150 milyar dolarlık ihracatın içinde yüzde 67’si ithal mallarından oluşuyor.
Yani Türkiye buğday da dahil, kuru fasulye, mercimek, pirinç, büyük baş hayvan, ot ve samanı dolarla ithal ediyor. Yalnız tarım ürünü mü benzin, mazot ve doğalgazıda dövizle satın alıyoruz.
Köprüden geçenler de dolar ödüyor. Geçmeyenler de devlet bizim adımıza yapımcı firmaya para ödüyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek dışındaki yönetcilere sorarsanız Türkiye ekonomisi çok iyi. Faiz düşerse işler daha çabuk düzelecek. Ancak ekonomide en büyük riskin yüksek faiz olduğunu ve faizlerin muhakkak düşmesi gerektiği vurgulanıyor.
Batının gelişmiş ülkelerine bakıp: “Faizlerin Türkiye’de de düşük olmalıdır görüşüne idarecilerin kapılmamaları gerekiyor. Çünkü gelişmiş ülkelerin ekonomik kapasiteleri ile Türkiye’ninkini aynı kefeye koyamayız. Türkiye dışa bağımlı bir ekonomik yapı içinde yabancı paraları sabit tutamaz ve piyasaya faiz baskısı yapamaz.
Zira bu ülkede sermaye hareketleri serbesttir ve serbest olduğu bir ülkede kamu otoritesi kur ve faizi aynı anda kontrol altına almak için çaba sarfedemez.
Dikkat etmişseniz, ne zaman faiz indirimi gündeme geldiğinde dolar kuru otomatikman yükseliyor. Bu iki değişkenin faaliyet alanı zıd kutuplarda hareket eder. Nitekim ekonomi kurmayları, 1994 yılında çıkan ekonomik krizin, faiz ve döviz kurunun baskı altında olmasından kaynaklandığını işaret ediyorlar.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vatandaşın yastık altında sakladığı dolarlarını bozdurmasını, bunları altın veya Türk lirasına çevirmesini istiyor.
Vatandaşın yastık altında dolar sakladığına inanıyorum. Farzedelim ki yastık altındaki dolarları bozdurup piyasaya soktu. Değişen bir şey olacak mı? Kesinlikle hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü Türkiye ekonomisi dışarıya bağımlı ve bu bağımlılığın sıkıntı sürmesi için reel sektörün dövize ihtiyacının rahatlıklı karşılanması gerekir.
Bu nedenle dolar ve Euro tarihi rekorlar kırmaya devam ederken, reel sektörde tam bir belirsizlik havası mevcut. Son beş ayda yüzde 25 değer kazanan dolar kuru holding ve büyük şirketleri kara kara düşündürüyor. Zira 227 milyar dolar döviz borcu bulunun reel sektörün borcu sadece beş aylık süre içinde kurun artması borçları 60 milyar dolar civarında artırmıştır.Ekonomistlere göre, Türkiye’nin hem izlediği yanlış politik süreçleri, hem de küresel politikalardan kaynaklanan nedenlerle daha belirsiz bir döneme atım attığı iddia ediliyor. Sonuçta 2017 yılında izlenecek politika şu olacak. Doların ve diğer yabancı paraların ateşini düşürmek için Merkez Bankası faizleri muhakkak artıracak. O zaman “bize ne Amerikan dolarından” demek yanlış. Biri çıkıp konuştuğu sürece döviz kuru yerinde durmayacak.
Geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası faizleri yarım puan artırdı. Hemen işe yaradı. Dolar gerilemeye başladı. Ama Amerikan dolarını silah gibi kullanan AB durur mu, Türkiye ile müzakereleri dondurma kararı aldı ve dolar yine yükselişe geçti.Böyle bir muameleye maruz kalan Türkiye, “Amerikan dolarından bize ne? Diyebilir mi?
Türkiye’nin ekonomisi tamamen Batı dünyasına bağlı. Ülkemizin ekonomik faaliyetlerinin yüzde 58’i Avrupa Birliğine bağlı. Bu nedenle Türkiye’nin son günlerde ağzımızdan düşürmediğimiz Şankhay başlığı ile ekonomik ilişkimiz ise sadece 5 milyar dolar. Onun için kamu yöneticileri bir süre konuşmaktan vazgeçmeli, çünkü her konuşmadan sonra döviz kurları tavan yapıyor.
Dünyanın ekonomik sistemi dolar üzerine kurulmuş. Bu şekillenmeyi “Bize ne Amerika düşünsün” diyemeyiz.
“Ey dolar sen kimsin” de diyemeyiz.
O zaman hiç bi sesimiz çıkmayacak?
Evet hiç sesiniz çıkmasın. Bakın o zaman dolar nasıl düşer.