19. yüzyıl Osmanlı tarihinin en çalkantılı dönemiydi. Bütün olumsuz yönleriyle beraber süregelen savaşlar toprak düzeninin bozulmasına yol açmış, haksız vergilerinden kaynaklanan isyanları tetiklemişti. Bu ayaklanmalara önemli örneklerden biri de Atçalı Kel Mehmet Efe liderliğinde Aydın’da meydana gelen isyandır.

Atçalı Kel Mehmet, Nazilli’nin Arpaz Köyünde 1802’de dünyaya gelmiş fakir bir ailenin çocuğuydu. Babasının genç yaşta ölmesi üzerine dokuz yaşında yetim kalmıştı. Dul annesiyle beraber bir akrabasının bulunduğu Atça Köyüne yerleşerek susuz, kuru ve çatlamış topraktan geçinmişlerdi. Annesinin vefatından sonra Arpaz’a geri dönmüş, bölgenin sipahisi (ayan/derebeyi) Arpazlı beyinin kalesinde ırgatlık yapmıştı.

1826’da ülkenin idari yapısı değiştirilerek eyaletler kaldırılmış, vilayetler kurulmuş, vilayetin yöneticiliğine merkezden paşa atanması uygun görülmüştü. Ancak Aydın vilayetine atanan İzmir Muhafızı Hasan Paşa, bir türlü Aydın’a gelememişti. Yeni sistem, Aydın örneğinde görüleceği üzere tam anlamıyla işletilemiyor, yöneticiler bulundukları illerin dışına çıkmak istemiyordu.

Bu durumda mültezim, mütesellim ve voyvoda gibi yerel yöneticilerin adaletsiz uygulamaları devam ediyor, tebaanın ödeyebileceği gücün çok üstünde vergi toplayıp, itiraz edenleri padişaha karşı gelmekten çok ağır cezalara çarptırıyorlardı.[1], [2], [3]

Atçalı Efe, Merkezi yönetimden kaynaklanan sorunların Aydın yansımasından etkilenmekle kalmamış, zulme uğrayanların yanında saf tutmayı öneren zeybek geleneğinden hareketle dağa çıkmıştı. O’nu haklı bir isyanın liderliğine taşıyan olgu; fırsatçıların korumasız tebaayı acımasızca sömürmesiydi.

1829’da Uzun Efe ve Kara Efe isimli eşkıyalara karşı Aydın dağlarında verdiği mücadeleyi kazanan Atçalı Efe, aynı yıl zalim Arpaz beyinin çiftliğini basmıştı. Bütün parasına el koymuş, kalesini yakmış, kâhya ile birkaç fedaisini kaçırıp takipteki zaptiyeleri püskürterek ününe ün, şanına şan katmıştı.

Kendi çağının Sherwood’lu Robin Hood’u Atçalı Efe, kimi zaman ve özellikle sakin ortamlarda kızanlarıyla beraber gizlice Atça’ya gelirdi. Akraba veya tanıdık evlerinde konaklar, fakir fukara, garip gurebaya yardım ederler, köy meydanında köylüyle hemhal olup, tekrar dağa çıkarlardı.

Atça’da yaşananlar dikkatlerden kaçmıyordu. Kuyucak ahalisi de Atçalı Efe’yi ilçelerine davet etmiş, silah, cephane ve lojistik malzeme desteği vermişti. Durgun bir suya atılan taşın çıkardığı dalga misali yayılarak duyulan bu ziyaretin ardından Atçalı Efe’nin kızan sayısı bir görüşe göre 4000, bir başka görüşe göre 7000’lere çıkmıştı.

Karşı konulamaz bir güce ulaştığına inanan Atçalı Efe, stratejik bakımdan potansiyel büyüklük kazanmak için Aydın’a yerleşmek ve yeni bir açılımla yoluna devam etmek istiyordu. Çakmakoğlu Mehmet, Yörük Ahmet ve Turnalı adlarındaki zeybek yarenleri ile birlikte plan yapmışlardı.

Aydın ilini yönetmeye talipti. Nitekim 10 Ekim 1829 günü halkın sevgi gösterileri arasında ve bir kurtarıcı kararlığıyla Aydın’a girmişti. Mütesellim ve adamlarının dışında kimse silah kullanmamıştı, hayatın olağan akışına müdahale etmemiş, mutasarrıflık binasına yerleşerek ihtilal yaptıklarını duyurmuştu.

Atçalı Efe’nin ilk yöneticilik icraatı kangren haline gelen vergi adaletsizliğine son vermek olmuştu. Bu bağlamda savaş vergileri kaldırılmış, mültezimlerin topladığı kanunsuz vergiler sahiplerine iade edilmiş, konuya dair fermanı “vali-i vilayet, hademe-i devlet, Atçalı Kel Memet” sanıyla imzalamıştı.

İki ay gibi çok kısa bir süre içerisinde Büyük ve Küçük Menderes havzasındaki bütün yerleşim yerlerini yönetimine alan Atçalı Efe, padişah II. Mahmut’a hitaben isteklerini içeren mektuplar yazmışsa da devlete ve padişaha karşı başkaldırısı söz konusu değildir.

Zaten amacını kendi deyişiyle "...benim garazım fukarayı siyânetdir (korumaktır), voyvodaların zulmünden memâliki (memleketi) vikayetdir (kollamaktır)..." şeklinde açıklamıştır.

Ancak devlet, Aydın ve bölgesini yöneten Atçalı Efe’yi ortadan kaldırmak üzere ayan ailelerden Karaosmanoğulları, İlyasoğulları ve Tavaslı Osman Ağa’yı görevlendirmişti. Yöreyi çok iyi tanıyan ayanlar ve milisleri sürek avına çıkmış gibiydiler.

17 Aralık 1829’da Aydın’ı geri almışlar, Nazilli’ye kaçan Atçalı Efe’yi 1830 yılının Ocak ayında kıstırdıkları bağ evinde vurarak öldürmüşler, cesedini ise Atça’da yaşayan eşine teslim etmeyip belki bir ağacın gölgesinde belki bir yolun kenarında meçhule bırakmışlardı.

***

Kaynakça:

(i) Mehmet Başaran ve Aysun Sarıbey Haykıran, Osmanlı Merkezi Yönetimine Taşranın Direnişi Atçalı Kel Mehmed Ayaklanması, İnternet Makalesi, 2009, Erişim Trh:19.01.2022 (https://dergipark.org.tr)

(ii)M. Çağatay Uluçay, Atçalı Kel Mehmed, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2013.

Dipnotlar:

[1]Mültezim: Osmanlı toprak sisteminde açık artırma usulüyle, belirli eyaletleri kiraya vermeye iltizam, iltizam sahibi olan kişiye de mültezim denirdi.

[2]Mütesellim: Tanzimat'tan önce vali ve mutasarrıflar adına vergi toplamakla görevli memur.

[3]Voyvoda: Osmanlı döneminde hazineye ait arazi ile padişah, kadın efendi, sadrazam, vezir, beylerbeyi ve sancakbeyine ait kira gelirlerini tahsil etmek üzere görevlendirilen memur.

[4]Atçalı Kel Mehmet Efe’nin Aydın’ın Tepecik Mahallesinde 10 Haziran 1830’da öldürüldüğünü bildiren kaynaklar vardır.