Her modern ülkede devletler üreticisini destekleyip korunma altına alırken üretimin ssürekliliğini hedeflemekte ,elden geldiğince tarımsal ürün ve gıda ithalatının önüne geçmektedir.Buradaki amaç gıda üretim özgürlüğü ve bağımsızlığını kalıcı hale getirmektir.

Fakat bizde ise bunu tam aksi politikalara sık sık tanık olmaktayız.

Sıklıkla buğday,pamuk,et,saman ve diğer tarım ürünü ve gıdalar ithal edilmektedir.

Peki,işbu ithalat politikaları tüketici fiyatlarına olumlu olarak yansıyarak fiyatların artışını durdurma veya düşürme gibi bir etkiye sahip oluyor mu? Asla.

Çünkü politikacı ve Ankara bürokrasisi hala gıda ve tarım ürünü enflasyonundaki en önemli iki etki olan maliyet ve tarım ürünü pazarlamada yer alan aracıların oluksuz etkilerini anlamış değildir.

Konu zeytin ve zeytinyağına geldiğinde politikacı ve bürokrasinin işbilmezliğini daha açık bir b,çimde görmekteyiz.

Bunun için yakın dönemlerdeki zeytin ve zeytinyağı politikaları ile bunun piyasalara etkisini olayları ele alarak ele alalım.

“Türkiye 2022/23 sezonuna yaklaşık 50 bin ton zeytinyağı stoğuyla girmiştir. Rekoltemiz de 380 bin ton olarak hesaplanmıştır.”

Ancak devletin yanlış yaklaşımlarından birisi olan Tarım Kredi Kooperatiflerinin Suriye –Afrin’de kurduğu zeytinyağı fabrikası Suriye çiftçisini mutlu kılarken Türk çiftçisinin ürününe doğrudan etki etmiş v fiyatların sürekli düşmesine neden olmuş;bugün olduğu gibi zeytinyağı brsalarda 140—160 TL aralığında işlem görür olmuştur.

1 Ağustos 2023 tarihi itibariyle dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına, 22 Ağustos 2023 itibariyle de dökme ve varilli prina yağı ihracatına yönelik ek tedbirler getirilmiş olup, bu ürünlerin ihracatı 1 Kasım tarihine kadar kısıtlanmıştır. 17 Ekim 2023 tarihinde ise söz konusu kısıtlama uygulaması süresiz uzatılmıştır.

Zeytin ve Zeytinyağım sektöründe yer alan işletmeci, sanayici ve ihracatçının özelliklerinden birisi de aşağıdaki paragrafta göreceğimiz gibi zeytin ve zeytinyağı rekolte ve stoklarını fazla götererek fiyatları aşağı çekmektir.

“175 bin ton iç tüketim ve 150 bin ton ihracatımız olduğunu hesaba kattığımızda, 2023/24 sezonuna yaklaşık 140 bin ton stok fazlasıyla girdiğimizi görmekteyiz. Türkiye’nin zeytinyağı arzında panik olmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildi. Son üç yılda zeytinyağına dört kez getirilen ihracat kısıtlamalarının, amaçlandığı gibi olumlu bir etkisi olmamıştır. Bu kısıtlamalar, amaçlandığı üzere fiyat artışlarını yavaşlatmakta yeteri kadar etkili olmadığı gibi, aksine üretici ve mal tedarikçilerini beklenti içine sokmuş ve yeterli miktarda mal arzı olmadığı için piyasa daha da sıkıntıya girmiş ve bloke olmuştur. Zeytinyağı fiyatları kısıtlama uygulaması olduğu dönemlerde daha da yükselmiştir.

İhraç edilemediği için depolarda bekletilen zeytinyağları ise olumsuz depolama koşulları nedeniyle bozulmaya başlamış, yüksek kaliteli sızma yağlar rafinajlık yağlara dönüşmüş ve bu da %30’luk bir değer kaybına, ihracat tutarımıza orantılandığımızda ise yaklaşık 300 milyon dolar döviz kaybına neden olmuştur.

Söz konusu kısıtlama uygulaması hem iç piyasada hem de ihracatta hiçbir olumlu sonuç doğurmamıştır. Çünkü son kısıtlama kararından bu yana uluslararası piyasalarda kg başına ortalama zeytinyağı fiyatı 2 ila 2,5 € seviyelerinde gerilemiştir. Bununla birlikte, zeytinyağının gıda enflasyonuna etkisi de oldukça sınırlı durumdadır. FAO verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen bitkisel yağ tüketimi yılda yaklaşık 25 kg iken, zeytinyağı tüketimi 2 kg'ın altındadır. Ülkemizde zeytinyağı tercih eden kesim, genellikle belirli bir gelir düzeyine sahip olan ve ağırlıklı olarak ürünün üretildiği bölgelerde yaşayan tüketicilerimizdir. Bu nedenle, sık sık getirilen kısıtlamaların, gıda enflasyonunu kontrol etme yerine, üretici ve satıcıları olumsuz yönde etkileyerek piyasayı daha da daralttığı görülmektedir.