Atatürk’ün özünde “geleceğin” saklı olduğu aşağıdaki sözleri gençlerden beklentilerini yansıtması açısından son derece önemlidir:

“Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanış nedeni olmalıdır. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir. Siz arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz. İşte ben özellikle bu sözden çok duygulandım. Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek ? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her canlı için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan yorulmadan yürüyecektir.”

EY TÜRK GENÇLİĞİ!

Shakespeare'e göre insanın bu dünya sahnesinde üstlendiği roller; bebeklik, çocukluk, ergenlik, delikanlılık, yetişkinlik, olgunluk ve yaşlı rolleri insanların delikanlılık rolünü oynarlarken de onurlu, atak ve korkusuz olduklarını söylemiş.

Evet, gençler, onurlu, atak ve korkusuzdurlar! 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Atatürk; önderliğinde gerçekleşen ve sömürgeciler tutsaklığı altındaki ulusların örnek aldıkları Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, "Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin (varoluşunun) ve istikbalinin (geleceğinin) yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir." diyerek bu nedenle gençliğe emanet etmiştir.

Ne zaman?

Ta, 1927 yılında. Yani, 25 yıl önce Genel Başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Fırkasının Büyük Kongresi’nde neyi, ne zaman, neden, nasıl ve hangi koşullarda yaptığını belgeleyerek halkına hesap verdiği, 15 Ekim günü başlayıp 20 Ekim günü tamamladığı Nutuk'u okuduğu o son gün…

Henüz Atatürk soyadını almamış olan Gazi Mustafa Kemal, yalnızca kurduğu Cumhuriyeti gençlere emanet etmekle kalmamış. Aynı zamanda da bilge bir öngörü ile uyarmış kendisi gibi onurlu, atak, korkusuz ve vatansever olduklarına inandığı gençleri "İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici bedhahların (kötülüğünü isteyenler) olacaktır" diyerek uyarmakla da kalmayıp geleceğe yönelik olarak da "Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini (durumun olanak ve koşullarını) düşünmeyeceksin!” deyip; her ne olursa olsun, emanet ettiği ulusun bağımsızlığını ve cumhuriyeti korumak, kollamak ve savunmakla görevlendirmiş...

……………………………………………

Millet, fakr – u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir…” diyerek birer birer saymış gençlere gelecekte neler olabileceğini?

Ne zaman? 20 Ekim 1927 günü. Nerede? İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin o mütevazı salonunda. Ve “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” diyerek de sonlandırmış, o günün ve geleceğin gençlerine bıraktığı vasiyetini!