Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra afet bölgesine geç müdahale edilmesi, bazı bölgelere iki gün boyunca devlet kurumlarından hiçkimsenin gitmemesi tepkileri beraberinde getirmişti. İlk günlerde muhalif siyasetçiler bu durumu tek adam rejimine bağladılar. Çünkü afet sırasında acil müdahalede bulunması gereken kurumların başındakiler harekete geçmek için talimat beklemişlerdi. Bunun yanı sıra Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu’nunafetlere müdahale hakkında herhangi bir eğitim almamış olması, ilahiyat mezunu olması çok eleştirildi. Bir yandan yönetim rejiminin kurumları işlevsiz hale getirmesi diğer yandan liyakatsiz atamalar depreme müdahalede geç kalınması ve ilk günlerde yaşanan kaosun sebebi olarak görüldü ve gerek sosyal medyada gerekse diğer medya organlarında çokça eleştirildi. Depremin 9. gününde tüm bu tartışmaların üstüne tuz biber eken bir gelişme yaşandı. Karabük Üniversitesi Safranbolu Başak Cengiz Mimarlık Fakültesi’ne ilahiyat mezunu Prof. Dr. Muhittin Kapanşahin’in atanması gündeme geldi. Aslında atama 31 Ocak’ta yapılmış,depremden bir gün sonra 7 Şubat Salı günü devir teslim töreni yapılmıştı. Kamuoyu deprem gündemiyle uğraşırken, liyakatsizlik eleştirileri yapılırken, sessiz sedasız yapılan bu atamanın atlanacağını mı düşündüler yoksa bu atama hakim anlayışın hudutsuz cüretini mi gösteriyordu bilemiyorum ama bu atama yapıldıktan hemen sonra yoğun eleştiriler sonucu Kapanşahin“Ben mimarlıktan anlamam” diyerek istifa etti. Yaşanan bunca acıya rağmen yanlışta ısrar edilmesi “pes artık” dedirtiyor. Diğer yandan yaşanan bunca acıda payı olanlardan biri bile istifa etmemişken, Muhittin Kapanşahin’in tepkiler üzerine istifa etmesi ise “En azından bir yanlıştan dönüldü” dedirtiyor. Genel tabloya baktığımızda ise yanlışta ısrar edilmesinin bedelinin halk tarafından çok ağır şekilde ödeneceğini görüyoruz. Sessiz kaldığımız her yanlışın eninde sonunda halkın ayağına dolanacağını, faturasını halkın ödeyeceğini görüyoruz. İşte bu yüzden hepimiz aklımızı başımıza almalı, yanlışa, liyakatsizliğe sessiz kalmamayı daha büyük bedeller ödemeden öğrenmek zorundayız.