Aydın ili Çine ilçesinin bir köyünde kocasından boşanmış yaramaz bir kadın vardır. 13-14 yaşlarındaki bir deli-kızan, gençliğin verdiği heyecanla, sürekli bu kadının yanına girip çıkan, kendisinden yaşça büyük amcaoğlunu uyarır. Ayı kadar bu iri adam, çocuğu dövmeye başlar. Altına alır. Adam çocukcağızı ölüme yatırmıştır.. Deli-kızan, o adamın altındayken cebinden çıkardığı çakıyı, can havliyle adamın ümüğüne kak ediverir. Adam oracıkta ölür. Adam mezara girerken o yaramaz kadın daha o gece köyden kaçar. Genç ise hapishaneye boylar. Ancak nefsi müdafaadan ve yaş küçüklüğünden az ceza alır. Delikanlı hapishaneden çıktıktan sonra köye geri döner. Katil diye köyde bu delikanlıya hiç kimse kız vermez. O da Çanakkale’ye askere gittiğinde oralardan bir kız bulur kendisine. Kızı, yedi-sekiz nüfusa sahip ailesiyle birlikte köye getirir. Bu yedi- sekiz kişinin de geçimini sağlar. Ancak tanımadığın aileyi getirirsen ne olur? Alacağın kızın soyu-sopu belli olmalı değil mi? Kız başka adamla yakalanınca, o ‘elimi kana bulamayın benim, defolun gidin buradan!’ der. Kız, ailesiyle birlikte köy yerinden yok olur.

Bütün bunlar olurken köy yerinde başka bir genç kız vardır. Piyan kökü kazmaya giderken bir adam bu kıza musallat olur. Kızı sıkıştırır. Kız da piyan çapasını adamın kafasına indiriverir. Adam ölür. Çanakkalelerden gelin getiren ama yüzü gülmeyen adam, işte bu kadınla evlenir daha sonra. Köy yerinde ‘iki katil birbirini buldu’ diye fısır fısır dedikodu dolaşır. Ama hiç kimse bunların mertliği, dürüstlüğü konusunda laf edemez. Onlar sinirlidir, pintidir. Ama sözlerinin eridir. Bu adamın kardeşi askere gidince karısını bu ailenin yanına emanet eder. Askerlikler o zaman beş senedir. Beş sene bu… Kadıncağız, onların yanında sığınıyorum deyip tarlada bahçede çalışarak ne kazandıysa hiç saklamadan onların ellerine verir. Ona rağmen evin kümesinden alınan yumurtayı bazen o kadıncağızın yavrusundan kıskanırlar. Ama ne olursa olsun bu aile beş yılın sonunda kadının namusuna hiç helal gelmemiştir.