ATATÜRK VE EİNSTEİN
Atatürk'ü herkes ve bütün dünya tanır. Albert Einstein' hemen herkes ve bütün dünya tanır. Ama Atatürk ile Einstein arasındaki ilişkiyi çok az kişi bilir. Dünya tarihinin ilginç sayfalarından birini oluşturan bu bağlantı, Türk dünyasının, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Atatürk'ün büyüklüğünü ortaya koyan örneklerden biridir.
Albert Einstein (1879 Almanya, 1955 ABD) Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi ve bilim adamıdır. İzafiyet teorisi, kuantum fiziği, atomun parçalanması ile enerji üretimini bulan, bilim tarihinin dâhilerinden biridir. 1915'de yayınladığı göresellik (izafiyet) teorisi ile uzay anlayışında bir devrim yapmıştır.
Dünyanın en fazla bilinen ve önemli formülü olan E=mc² (E enerji, m kütle ye c şık hızına denktir) ile ışık hızının sabit olması nedeniyle, belli koşullarda, enerji ve kütlenin aynı şeyler olduğunu ve birbirine dönüşebileceğini göstererek nükleer enerjinin kapısını açmıştır. Teorik fizikteki buluşları nedeniyle 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü almıştır. Dünyanın ileri gelen fizikçileri 1999 yılında Einstein’ı tarihin en büyük fizikçisi seçmişler ve Einstein adı mütevazı ve insancıl bir dâhiliğin simgesi haline gelmiştir.
Yeri gelmişken değinmek isterim ki; Einstein’ın fizik dışında bir insan ve bir düşünür olarak yazdığı ama az bilinen bir denklemi de başarı üzerinedir.
u denklemde A-X+Y+Z dir. Yani A başarı eşittir; X çalışmak, Y çalışılan konuyu oyun gibi görmek ve Z konuşmak yerine "üretmenin toplamı ve sonucudur. Almanya'da 1932 yılında yapılan seçimleri, Adolf Hitler başkanlığındaki Nasyonal Sosyalist Almanya'daki işçi Partisi kazanmıştı. Nazilerin hedefi, Yahudilerin kökünün kazınmasıydı. Bu Holokost (Yahudi soykırımı) günlerini yaşayan diğer birçok insan ve bilim adamı gibi Einstein da, Almanya'yı terk etti. Fransa, Belçika, İngiltere ve son olarak yerleştiği Amerika'da dersler vererek çalışmalarına devam etti.
Albert Einstein; başkanı olduğu Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği "OSE yönetiminin aldığı karar uyarınca ve başkan sıfatıyla 17 Eylül 1933 tarihinde, Ankara'ya, bir mektup gönderir.
EINSTEIN'IN MEKTUBU:
“Ekselansları,
OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya' dan 40 profesör doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya'da yürürlükte olan yaşalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. Bu bilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan
Prof. Albert Einstein
Mektup geldiğinde, Başbakan; İsmet İnönü, Maarif Vekili; Reşit Galip’tir. İlk incelemelerde sonuç olumsuz görünmektedir. Atatürk devreye girer, bilim adamları Türkiye'ye davet edilir. Türkiye'ye gelecek bilim adamlarıyla yapılacak anlaşmanın temelini; yabancı bilim adamlarının kısa zamanda Türkçe öğrenerek derslerini Türkçe vermeleri koşulu oluşturmaktadır.
Diğer bir kısım Avrupa ve Amerika ülkeleri başlangıçta, bu göçe karşı çıkarken, kapılarını açan ilk ülkelerden biri Türkiye olmuştur.