Toplumsal vicdan şeklinde bir tanım getirelim yazımıza başlarken… Bu vicdan din, diyanet, örf ve geleneklerle oluşur. Avrupa’da kızlar-erkekler küçücük yaşta cinsel deneyim yaşar. Ama bundan herhangi bir rahatsızlık duymaz. Zaten öyle yetiştirilmiştir onlar… Yaptıklarından ettiklerinden dolayı toplumsal yaşamda onlar asla ayıplanmaz… Bizde bir genç yanlışlıkla biriyle cinsel temasta bulunsa vicdanen ölür kahrolur… Sonuç itibariyle kendi yaşantımızın anlamını ölçmenin tek yolu yaşantımızı, diğer yaşantılarla karşılaştırmaktır…
Her zaman şaşırırız. Bir insan bir insanı nasıl sömürür; onun hakkını nasıl gasp eder diye… Milletlerin diğer milletleri sömürmesine ne demeli… Amerika’nın keşfinden sonra milyonlarca siyahî Afrika’dan köle olarak yeni kıtaya götürüldü… Bunu insan olan nasıl yapar? Hangi vicdan bunu kabul eder? Bir saniye orada duralım… Hangi vicdandan söz ediyoruz… Afrikalı siyahîyi köleleştiren o insanlarda zaten öyle bir vicdan yoktu. Yaptıklarından dolayı rahatsızlık duysunlar…
Toplumsal vicdan, devletlerin kendi yapılarını ortaya koyarken dayandıkları felsefi prensiplerle ilgilidir. Hani söyleriz, Türkiye Cumhuriyeti Atatürkçü düşünceye dayalıdır diye… İşte devlet yapısındaki felsefe budur. Pekâlâ, Ermeniler, sözde Türkler tarafından katledilmiş. Hangi dönemde? Osmanlı Devleti zamanında… Öyleyse bizim Osmanlı Devlet felsefesi dayanaklarına bakmamız gerekmektedir. Osmanlı İslam felsefesi üzerine bina kılınmıştır. Bu felsefe üç saç ayağından oluşmaktadır: Kuran, Hz. Muhammed’in emirleri, Türk-İslam bilgelerinin görüşleri… Kuran’da “Sizin dininiz size; benim dinim bana” deniyor. Hz. Muhammed, “Ne zulmediniz, ne zulme uğrayınız” şeklinde buyurarak sömürü sisteminin önünü kapatıyor. Türk-İslam bilgelerinden Yunus Emre “Elif okuduk ötürü, almış pazarı götürü, yaratılmışı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.” Diye sesleniyor. Mevlanalar ve niceleri benzer mesajlar veriyor. Devlet düşünce yapısı böylesine bir felsefeye dayanan Osmanlılar nasıl katliamda bulunabilir? Katliam bizde vicdan kanamasına yol açar… Katliamı bırakın, Osmanlıların hâkim olduğu topraklarda Arap, Arap; Hıristiyan, Hıristiyan olarak kalmamış mıdır? Yunanistan’da bugün Rumca konuşuluyorsa bu Osmanlıların dayandığı söz konusu felsefeden kaynaklanmaktadır.
Şimdi batı düşüncesinin dayandığı dinamiklere bakalım: Hıristiyanlık, Rönesans düşüncesi ve Aydınlanma felsefesi. Aydınlanma felsefesi’nde Darwin güçsüz olan yok olur diyor. Bu süreci doğal karşılıyor. Yani güçlüysen var olabilirsin. Rönesans ise Antik Yunan düşüncesine dayanmaktadır. Antik Yunan düşüncesi ise mitolojiyle oluşturulmuştur. Mitoloji, tanrının ateşini çalan tanrılar; tanrının karısını ayartanlarla doludur. Tanrı hırsızsa belki adi hırsızlık değil ama sömürü düzeni hayli normaldir. Hırsızlık, gasp tanrısal düzeyde olmalıdır. Bu da sömürü düzeninin ta kendisidir. Mantık gayet basittir: Bir toprağı sömürgeleştirmek için her şey normaldir. Katliam, asimilasyon, soykırım, insanları bir birini kırdırma olağandır. Amerika kıtası keşfedildiğinde orada İnka, Maya uygarlıkları vardı. Ne oldu onlara? Afrika’nın ortasında günümüzde bir ülkede nasıl olurda bir devletin resmi dili Fransızca olur? Soykırımın adı aslında batıdır. II. Dünya Savaşı sırası’nda Japonya’da yüz binlerce sivilin ölümüne yol açan atom bombalarını kim kullandı? Avrupa’da Almanlar binlerce çingene ve Musevi’yi öldürmedi mi? Yunanlılar, 1919’da Aydın’ı işgal etmeden önce Aydın’ın otuz bin nüfusu vardı. Dört yıl sonra Türk ordusu bu şehre tekrar girdiğinde kentte buldukları insanların sayısı bini geçmiyordu? Ne oldu geri kalan insanlara? Yıllarca sancak merkezliği yapmış Aydın merkezindeki olması gereken tarihi örtü nerededir?
Batı katliam da yapar; soykırım da… Sonra da oralı bile olmaz… Olanlardan senin benim gibilerin vicdanı sızlar ama onların asla… Onlarda öyle vicdan yok… Vicdan olsa zaten kendi pisliklerinin üzerine yatmazlar. Osmanlı kaynaklarını sömürgeleştirmek isteyen o güçler, Osmanlı’yı parçalamakta bir sakınca görmediler. Ermenilerin ellerine silah verip barış içinde onlarca yıl beraber yaşamış ulusları birbirini kırdıran aynı güçtür. Kendi yaptıklarından utanmayanlar Türklerin Ermenileri katlettiği iftirasını atmaktadır. Bu iftiranın kaynağı da aynı sömürü düzeninin mantığında yatmaktadır. Gelişen ve batının uydusu olmaktan çıkmaya çalışan bir Türkiye’nin önünü kesmektir bütün amaç…