Osmanlı'nın son zamanlarında kadın hakları yavaş yavaş ön plana çıkmaya başlamış, Tanzimat'ta kız rüştiyeleri (ortaokulları), kız sanayi mektepleri, kız öğretmen okulları açılmıştır. Kız öğrenciler üniversiteye (erkeklerden ayrı oturmak şartıyla) alınmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı'nda özellikle Çanakkale cephesinde yaralanan ve hastalanan askerlerin tedavi ve bakımlarında kadın gönüllüler etkin rol almışlardır. Kurtuluş Savaşı ise kadın – erkek tüm ulusun ortak özverileriyle kazanılmıştır. Daha 1919 yılında Sivas'ta “Anadolu Kadınları Müdafaa – yı Vatan Cemiyeti” kurulmuştur.

1921 yılındaki Maarif Kongresi'nde Atatürk'ün emriyle kadın ve erkek öğretmenler aynı salonda oturmuşlardır.

Cumhuriyetin ilanından sonra kadın hareketi ivme kazanmış, Nezihe Muhittin Hanım önderliğindeki Türk Kadınlar Birliği tarafından kadınlar şurasında “Kadınlar Halk Fırkası” adına bir parti kurulmuştur. Parti programında belirtilen temel amaç, kadınlara milletvekili seçme – seçilme hakkının sağlanmasıdır. Bu parti 7 Şubat 1924 tarihinde “Türk Kadınlar Birliği” adıyla kadınların düşünsel ve sosyal alanlarda yetiştirilmesi, dul, kimsesiz kadınlara yardım edilmesi, fakir çocukların okutulması ve çeşitli konularda konferans verilmesi gibi konulara yönelmiştir.

3 Mart 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat Yasası ile kız ve erkek öğrencilerin birlikte oturması, “karma eğitim” sistemine geçilmiştir. Kadın haklarında en önemli atılım 17 Şubat 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile gerçekleşmiştir. Medeni Kanun'la kadın – erkek her yurttaşın eşini seçme özgürlüğü, kadına kocasının tek eşi olma hakkı, evlenme yaşının kadının fiziksel ve ruhsal gelişme çağına uygun hale getirilmesi, miras hakkı ve çocuklar üzerindeki velayet hakkında kadının erkekle eşit hale getirilmesi, kadına ev dışında meslek yapma hakkının verilmesi, resmi nikâh zorunluluğu ve dini nikahın isteğe bağlı hale getirilmesi sağlanmıştır.

Henüz, kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi için ortam uygun değildir. Karşı devrimciler, buna şiddetle karşı çıkmaktadır.

Yani 1921 Anayasası milletvekili seçme ve seçilme hakkını yalnızca erkeklere tanımıştır. Bu konuda ilk adım 3 Nisan 1930'da kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçime hakkının tanınmasıyla atılmıştır. En önemli adım da 5 Aralık 1934'te milletvekili seçmek ve seçilmek hakkının kadınlara tanınması olmuştur. Değişiklikten sonraki ilk seçim olan 8 Şubat 1935 seçimlerinde TBMM'ne 17 kadın milletvekili seçilmiştir. Avrupa ülkelerinde kadınlara milletvekili seçme ve seçilme özgürlüğünün tanınması bizden çok sonra II. Dünya Savaşı sonrası gelişen demokrasi ortamında gerçekleşebilmiştir.

ATATÜRK, KADIN HAKLARININ KULLANILMASINDAKİ ENGELLERİ KALDIRDI

Büyük Atatürk, kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti'nde çağdaş uygarlığa ulaşmak ve geçmek hedefi doğrultusunda Türk kadınının sosyal, kültürel, ekonomik, hukuksal ve siyasal haklarını kullanması adım adım gerçekleştirmiştir.

“Atatürk, Türk kadınına haklarını verdi” demek yerine, “Kadının zaten doğuştan insan hakkı olarak sahip olduğu hakların kullanılmasının önündeki engelleri kaldırdı” demek daha doğru olacaktır.

Atatürk devrimi, aynı zamanda kadın devrimidir. Bunda liderliğin rolü kadar kadıların da örgütlü çabaları etkin rol oynamıştır. Ancak hala Türk kadını bugün Atatürk'ün hedeflediği düzeye gelebilmiş değildir. TBMM'deki kadın milletvekili oranı bunun somut bir göstergesidir. Halen TBMM'de 102 kadın milletvekili olup, oran yüzde 17,32'dir. Bu oran ideal olarak en az yüzde 50 olmalıdır.

Bundan sonra yapılacak seçimlerde ideal oranın yakalanması, üst düzey yönetim kadrolarında kadınlara gereken yerin verilmesi ve Cumhuriyet'in yüzüncü yılında kadınların sahip olduğu haklarını özgürce kullanabiliyor olması, dahası bir kadın Cumhurbaşkanı seçilmesi, Atatürk Cumhuriyeti'ne çok yakışacaktır.

Dileğimiz, Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesinde hiçbir zaman güneşin batmamasıdır.