Çine’ye bağlı Soğukoluk adıyla Muğla il sınırında bir dağ köyü vardır. Biz 1940’lı yıllarda aynı ilçenin ova yüzündeki Kargı köyünde oturmaktaydık. Köyümüzün komşusu olan Akdam köyünden çıkan yokuş Soğukoluk köyüne giderdi. O zamanlar bir tek eşek yolu var. Rahmetli babamla eşeğimize ovadan turp, dalgan(ısırgan) otu gibi otları yükler sabah namazında yola çıkardık. Öğleden sonra ancak bu köye ulaşabilirdik. Otları onlara verir; dönerken de kestane, ceviz, çıra yüklenir gelirdik.

1940’lı yıllarda ben daha çocuğum. Aydın ili, Çine ilçesi, Kargı köyünde yaşamaktaydık. Rahmetli babam ve ben eşeklerle beraber Camızağılı, Umurköy üzerinden Akçova’ya gelirdik. Burada çömlek fırınları vardı. Buradan aldığımız topraktan yapılmış testi, çanak çömleği eşeklerimize yükler, onları satmak için eşeklerle Aydın ovasında yer alan Germencik ve İncirliova’ya getirirdik. Çömlekleri bazen incirle değiştirir bazen de parayla verirdik. İncirliova’da o zamanlar tekbir bakkal dükkânı vardı. İncirliova küçük bir yerdi yani... Germencik sonradan kaza(ilçe) oldu. Hükümet konağının önünde hem hükümetteki işlerinden hem de mahkemelerden dolayı köylerden gelenler bekleşirdi. Bu bizim işimizi kolayladı. Tek tek köylere dolaşmaktan ziyade oraya geliveren köylülere testileri, çömlekleri satmaya başladık.

Çine-Aydın yolu ise o zamanlar kaba taştandı. Yol Çakırbeyli köyü üzerinden geçerdi. Kırk-elli kilometre yol yürürdük. Kolay değil bu illa ki istirahat vereceğiz. Çakırbeyli’de bulunan Adnan Menderes’in çiftliğinde istirahat ederdik. Eşeklerin yükünü boşaltır; onları dinlendirip sulardık. Çiftliğin Arap(zenci) uşakları bizim karnımızı doyurur ya da çiftlikte pişirilmiş ekmeklerden somun somun bize verirlerdi. Rahmetli Menderes’in ekmeğini çok yedik. Sadece biz değil o yoldan her geçen oraya uğrardı muhakkak. O zamanlar o çiftliğin ucu bucağı yoktu.

Çine çayından ise karşıdan karşıya tahtadan gemilerle(sal) geçerdik. Eşekler bazen inat eder, tahtadan gemiye binmek istemezlerdi. Eşek bu ya geri kaçayım derken ya yükünü devirir ya da bir yere vururdu kimi zaman… Kırılan çömleklerden dolayı rahmetli babam çok zarar etmiştir.

Bir gün, testilerimizi bitirdikten sonra, babam Aydın’da pazara gidecek oldu. Eski doğum hastanesinin orada, istasyon yakınında (Bugünkü İl Sağlık Müdürlüğü’nün yeri) eşekleri bir ağaca bağladı. Bana da ‘eşeklere göz-kulak ol, sakın bir yere ayrılma diye!’iyice tembih etti. Bir müddet sonra bir yaz yağmuru başladı. Bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Bir yere sinemedim de… Ufacık kız çocuğuyum. Gelen-gidenler yardımcı da olmak istedi. İnsanlık vardı… Ama ben yardımları reddettim… Babam ‘bana bir yere ayrılma!’ diye uyardı dedim. Lastik ayaklarım vıcık vıcık suyla doldu. Sırılsıklam ıslanmıştım. Babam sonra çıktı geldi. Beni yalnız bıraktığı için çok üzülmüştü.

Çinko tabaklar, alüminyum tencereler, paslanmaz çanaklar, çelik tencereler üretildi zamanla… Dolayısıyla çömlek ve testi satılmaz oldu. Testi ve çömlek ocakları tek tek kapandı. Son dönemlerde ise turizmin gelişmesine paralel olarak nostaljik eşya üretme amaçlı eski testi ocaklarının bazıları tekrar faaliyete geçti. Bunlardan bir tanesi de Avrupa Birliği fonlarıyla tekrar kurulan Akçaova testi ve çömlek ocaklarıdır.