Günümüzden on beş-yirmi sene öncesine kadar Aydın ilinde köylü, zeytini öncelikle silkip toplardı. Zeytinin silkinmesi için büyük sırıklar kullanılırdı. Zeytin, ağacın dalları bu sırıklarla vurularak düşürülürdü. Zeytinin yerden toplaması kolay olsun diye ağacın altına büyükçe bir örtü serilirdi. Sırık zeytin dallarının uçlarını kırardı. Zarar gören ağaçlar bu nedenle ertesi yıl zeytin vermezdi. Zeytinlik dağlık alandaysa keletirlere (kargı ve hayıttan örülmüş büyük küfe) doldurulan zeytin eşeklere yüklenip sıkım yerine getirilirdi. Köylü toplanan bu zeytinleri, ev ihtiyacı kadarını sıktırır, yağını çıkartırdı. Yağ iki yolla üretilirdi. Ya zeytinin keten veya pamuklu bir çuvalın içerine doldurulmasından sonra ayakla bir tahta teknede sıcak su yardımıyla zeytin çiğnenerek yağ elde edilirdi. Ya da büyük silindir taşların yardımıyla zeytinin ezilmesiyle yağ sıkılırdı. Söz konusu silindir taşlar ya el veya gözü bağlı at, eşek veya öküz yardımıyla döndürülürdü. Yağ, evde büyük toprak küplerde saklanırdı. Bu küplerin üzeri karınca ve diğer haşerelerin küpe tırmanıp yağa zarar vermesini engellemek için kireçle boyanmaktaydı.

Köylü zeytinleri için büyükçe bir kuyu yapardı. Bu kuyular salamura zeytin elde etmek için yapılan kuyularla karıştırılmamalıdır. Ev ihtiyacı dışındaki fazla zeytinler, söz konusu kuyularda biriktirilirdi. Bu kuyunun altına bir oluk konulurdu. Oluğun ağzına zeytinlerin kaçmasını engellemek için bir file takılırdı. Zamanla zeytinin acı suyu bu oluktan akar giderdi. Sırası gelip bu zeytinler sıkıldığında daha koyu bir yağ elde edilirdi. Topladıktan sonra hemen makinelerde sıkılan günümüz yağları bu kadar koyu değil. Ne de olsa içindeki su oranı fazla… Bekletilen zeytinin asidinin artığı söylenir. Ama o zamanlar zaten aside kim bakar? Zeytinler silkindikten sonra zeytin ağaçları budanırdı. Çıkan zeytin odunları ihtiyacı olanlara satılırdı.

Zamanla zeytin ezmek için kullanılan teker şeklindeki devasa silindir taşlara dinamo bağlandı. Elektrik gücüyle dönen taşlarla zeytin ezilerek yağ elde edildi. Zeytinyağı üretimine makine girmeden önce zeytinin çekirdeği kesinlikle ezilemezdi. Sıkım sonrası ortaya çıkan zeytin çekirdeklerinin ticari bir değeri yoktu. Genelde ocaklarda ev hanesi ekmek pişirmek için bu çekirdekleri yakardı. Nakliye imkânsızlıkları ve kaloriferin kentlerde yaygın şekilde kullanılmamasından dolayı zeytin çekirdekleri olduğu yerde köylüler tarafından değerlendirilirdi.

On-on beş seneden beri teknoloji gelişti. Köylere yollar yapıldı. Nakliye imkanları arttı. Bütün bunların sonucunda zeytinyağı ve zeytin çekirdeğinin ticari değeri katlandı. Kontini sistem zeytinyağı sıkma makineleri getirildi. Bu makineler zeytinin çekirdeğini dahi kırıp, posada hiçbir yağ kırıntısı bırakmayacak şekilde yağ sıkımı yapmaktaydı. Prina (posa) kupkuru bir şekilde zeytinyağı fabrikalarının bahçesinde beklemekteydi. Fabrika bu prinayı, bunu işleyen fabrikalara satarak ikinci bir para kazanmaktaydı. Kazanılan paranın birincisi zeytinini sıkılması için fabrikaya getiren köylünün kilo başına fabrikaya ödediği paraydı. Sonraları prina fabrikaları ekonomik olmuyor gerekçesiyle prina almaktan vazgeçince zeytinyağı fabrikaları makinelerin ayarlarını biraz gevşettiler. Böylece zeytin posası biraz daha yağlı bırakılır hale geldi. Prina fabrikaları da posadaki bu yağı egzan gazı yardımıyla damıtma yoluyla çıkardılar. Çıkan yağın asidi çok yüksek olduğundan ya bu yağ sabun yapımında kullanılmakta veya rafine edilerek çikolata veya cips gibi üretim yapan fabrikalara satılmaktaydı. Yağı çıkartılan prina çok kuruduğundan oldukça kilo kaybetmekteydi. Bu prinalar büyük kazanlarda tekrar nemlendirildikten sonra çuvallanırdı. Çuvallanan bu prinalar şehirlerde, kaloriferlerde kullanılmak veya sanayide kazan ısıtmak üzere yakıt olarak satılmaya başlandı. Bu arada ağaç dallarına asla zarar vermeyen zeytin silkme makinelerinin çıktığını hatırlatalım.