Düzce Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmalık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Koç, sömestirde öğrencilerin "tatil" kavramını kafalarından çıkarmak için ailelerin çocuklarıyla zaman geçirmesi gerektiğini söyledi.

Çocuğa bu dönemde "tatil" kavramının aşılanmaması gerektiğini vurgulayan Koç, "Çocuk bir konfora alışmayacak. Yani çocuk 'Okul bitti, her şey bitti.' demeyecek. Konfora alışırsa okul başladığında o yoğun ve stresli döngüye tekrar ayak uydurması çok zor olabilir. Bu anlamda bu dönemde uzun liste yapmak yerine akademik anlamda yapılması gereken en temel şey; çocuğun hem kısa hem de uzun süre hafızasını destekleyecek, sözcük dağarcığını geliştirecek kitap okumaktır ve buna ilişkin etkinliklerdir. Bu etkinlikleri anne ve baba birlikte gerçekleştirirlerse hem birlikte daha fazla zaman geçirme hem de çocuğu gerçekten tanıma fırsatı elde ederler." diye konuştu.

Koç, temel sorunun insanların hayalindeki çocuğu var etme çabası olduğuna işaret ederek, "Hayalimizde olan çocuk ile gerçekte olan çok farklı. Bu bağlamda annenin, babanın veya öğretmenin, öğrenciyle bağ kurması için yapması gereken en temel şey; hayalindeki çocuğu göndermek. Gerçek olanla barışık olması gerekiyor çünkü o gitmeyince ısrarla hayalindeki çocuğu elde etmeye çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Duyguların paylaşılmadığı yerde hiç kimsenin kendini var edemeyeceğini dile getiren Koç, en temel iletişim aracı olan duyguların bastırıldığını ve daha çok eylemlerle dışa vurulduğunu oysa duyguların eyleme değil, kelimelere ihtiyacı olduğunu anlattı.

"Esas ödüllendirme çocuğun başarma ve yeterlilik duygusu yaşamasıdır"
Koç, karne kavramının ise çocuklara iyi anlatılması ve veliler tarafından da iyi anlaşılması gerektiğini kaydetti.

Çocuk psikolojisinde ödüllendirme ve pekiştirmenin önemine değinen Koç, şöyle devam etti:

"Ödüllendirme, pekiştirme önemli ama ödüllendirme yaparak çocuğumuzun sırf ödülü elde etmek için performans ortaya koymasını sağlarsak kaybettiğimizin resmidir. Yani çocuk çalışır; sırf ödülü elde etmek için çalışır. Bu da öğrenmenin gerçekleşmesini ve davranışın değişmesine yol açmaz. Çocuk sürekli beklentiye girer. Bu anlamda esas ödüllendirme; çocuğun başarma ve yeterlilik duygusu yaşamasıdır. Yani çocuğun 'Ben başardım' ve 'Ben yeterliyim' demesi gerekiyor. Esas ödül budur. En fazla motive eden şey; başarma ve yeterlilik duygusudur."

Sultanhisar MYO’dan Ziraat Fakültesi’ne ziyaret Sultanhisar MYO’dan Ziraat Fakültesi’ne ziyaret

Koç, cezalandırmada amacın yapılan şeyin tekrarını engellemek olduğunu aktararak, şu görüşü dile getirdi:

"Cezalandırma sürecinde sadece davranışı baskılamak değil, buna birçok olumsuz duygu da eşlik edebiliyor. Çocuk ceza verene karşı kin, nefret, öfke, düşmanlık oluşturabiliyor. Bu duyguların oluştuğu süreçte hem korktuğu hem de güvendiği kişi aynı kişiye dönüşüyor. Ne yaklaşabiliyorsunuz ne uzaklaşabiliyorsunuz."

Bu durumun okul öncesi ve ilkokul döneminde ortaya çıkmasının sıkıntılara yol açabileceğine dikkati çeken Koç, "Bu güvensiz bağlama dediğimiz bir yapıyı da ortaya çıkarır. Çocuğun bu güvensiz bağlama tarzı, ileride hem akademik seçimlerine hem iş seçimine hem de sosyal ilişkilerine ciddi anlamda zarar verebiliyor." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA