CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, TBMM Genel Kurulu’nda Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında yaptığı konuşmada, “Eğitimi gericileştiren ve yozlaştıran bir yaklaşımla karşı karşıyayız” diyerek iktidarın politikalarını eleştirdi.

Tezcan, “Konuştuğumuz kanun teklifinin mimarı, yapıcısı hepinizin marufu olduğu üzere Yusuf Tekin. Çok doğal, normalde bu sistemde kanun tasarısı kalktı, bakanlıklarda kanun yapılmayacaktı, milletvekilleri kanun teklifi vereceklerdi ama Bakanın kendisi bir konuşmasında dedi ki: ‘Teklifi hazırladık, sarayın onayına sunduk, ondan sonra da imzalayacak milletvekillerinin önüne koyacağız, o milletvekilleri imzalayacak, sonra da bunu görüşeceğiz.’ Bir kere, sadece bu söz bile o kanun teklifinin altında imzası olanlar için başlı başına utanacak bir meseledir, bir utanç vesilesidir” ifadelerini kullandı.

AYRIMA TEPKİ GÖSTERDİ

“Şimdi, bu kanun teklifi güya Öğretmenlik Mesleği Kanunu. Öğretmenlik mesleğini düzenleyen bir kanun değil, bir meslek alanını düzenlemesi beklenirken öyle değil, bir” diyen Tezcan, şöyle devam etti: “İkincisi, bu kanun öğretmenlik mesleği ve eğitimle ilgili sorunları çözen bir kanun da değil. Bakın, kanunun içindeki en temel problemlerden birisi öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen, sözleşmeli öğretmen; bu ayrım ve ayıp bu kanunda tescil edilmiş, ısrarla devam ediyor. Yan tarafta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanındaki parkta sendikalar, öğretmenler direnişteler, seslerini duyurmaya çalışıyorlar, biraz önce oradaydık; EĞİTİM SEN orada, EĞİTİM-İŞ orada, Özel Okul Öğretmenleri Sendikası orada; söyledikleri şey şu, dikkat edin, okulda öğretmenler odasında oradaki öğretmenler söylüyor: ‘Bu ayırım nedeniyle 12 bin lira ile 46 bin lira arasında maaş alan öğretmenlerin skalası oluştu’ diyor. Şimdi ‘Ben bundan utanıyorum, kırk yıllık öğretmenim’ diyen öğretmenin bu sözü üzerine bu kanun teklifinin altında imzası olanların yüzü hiç mi kızarmıyor bundan, hiç mi?”

Aydınlı Galatasaraylılardan anlamlı etkinlik Aydınlı Galatasaraylılardan anlamlı etkinlik

“PROBLEM ÇÖZEN BİR KANUN DEĞİL”

Bülent Tezcan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Arkadaşlar hesapladılar, bu kanun teklifinde öğretmen adayının maaşı -öğretmen adayı yapacaklar ya- 14 bin 190 lira. Yahu, asgari ücretin yetmediği konuşuluyor, 17 bin 2 lira asgari ücretin yetmediği konuşuluyor; bir öğretmeni iki sene 14 bin 190 liraya çalıştıracaksınız. Hangi vicdan kabul ediyor bunu? Yahu, nasıl kabul ediyorsunuz böyle bir şeyi? Bu kanun problem çözen bir kanun değil. Millî Eğitim Akademisi kurulacak ve öğretmenler buradan yetişecek güya. Şimdi, Anayasa’nın 130'uncu maddesi açık; bir kere, 130'uncu maddeye göre bu eğitimi verebilecek kurumlar yükseköğretim kurumlarıdır. Açıkça Anayasa’ya aykırı bir düzenleme, bu bir. İkincisi, mesleğe giriş öncesi yetiştirme Bakanlığın işi değildir, mesleğe giriş öncesindeki yetiştirme, eğitim, yükseköğretimin Anayasa gereği yapması gereken bir iştir ama aslında bunun amacı başka bir şey. Amacı bir taraftan öğretmenleri Millî Eğitim Akademisi altında adrese teslim öğretmen yaratma hesabı ve projesiyken öbür taraftan, bugün mezun olmuş 1 milyon öğretmeni çırak çıkarma meselesi, 1 milyon öğretmenin diplomasını yok sayma meselesi, bunları yeniden Bakanlığın emir komutası altında yeniden bir hızardan geçireceğim, yeniden planyadan geçireceğim anlayışı.”

“ŞEYTAN KİM OLACAKTI?”

“E, tabii, şimdi, burada, adrese teslim öğretmen yaratma anlayışı bu Bakan da niye var?” diye soran Tezcan, “Sürpriz değil çünkü kendisi de adrese teslim rektör oldu. Adrese teslim rektör olan bir Bakan adrese teslim öğretmen projesinin altına imza atıyor. Bakın, bugün eğitim sistemi içerisinde bir taraftan ÇEDES, bir taraftan tarikatlar, cemaatler, TÜRGEV, Ensar Vakfı, vesaire kuruluşlar eliyle eğitimi gericileştiren, yozlaştıran, bilimsel temelden ayıran bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Yani şöyle bir şeyi akıllar alır mı, alıyor mu? Ya, mezar başında ağlama provası yapıldı okullarda. Okullarda mezar marketi başında çocuklara ağlama projeleri uygulandı, provaları uygulandı, tabut getirildi okullara. Tabut getirildi okullara, ölü yıkama provaları yapıldı, şeytan taşlama provaları yapıldı. Şimdi ben merak ediyorum, o çocuklar yanlışlıkla o taşı, bu işi yapanların üzerine atacak olsaydı şeytan kim olacaktı? Merak ediyorum, kimdi o şeytan? Bu nasıl bir anlayıştır ya!” diyerek sözlerini tamamladı.

Muhabir: KIVANÇ UĞUR