Yeni ebeveyn olan bir anne ve babanın ilk 40 gününü işleyen filmde "Burcu" karakterini canlandıran Gupse Özay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 4 yıl aradan sonra iki film yazmaya niyetlendiğini söyledi.

Özay, senaryo yazmaya bir türlü konsantre olamadığını dile getirerek, şunları anlattı:

"Asla konsantre olamıyorum. Aklım çocuğumda. Senaryonun içine girip konsantre olmak zorundayız. 'İki cümle yazayım, gidip yemek yiyeyim' diyemediğimiz için, 'Eyvah! Ben bunu yazamayacağım' dedim. Böyle bir an geldi yazmaya çalışırken, kızım orada oynuyor. 'Ben bu sıkışıklığımı yazayım' dedim. Bu lohusalıkta bir şey var diye düşünüp, Instagram'a da yorgunluğum, uykusuzluğum ve lohusalıkla ilgili birkaç video koymuştum. Onlar da müthiş beğeni gördü. Yorumlarda, annelerin bu duygularını paylaşmak istediğini fark ettim. Doğru yer burası diye düşünüp hızlıca yazmaya giriştim."

Filmi izleyenlerin çok güleceğinin altını çizen başarılı oyuncu, bazı sahnelerde ise ağlayacaklarını ifade etti.

Özay, lohusalığın tüm annelerin yaşadığı gerçek bir dönem olduğuna dikkati çekerek, "Bütün setimizi, dekorumuzu, oyuncuların performansını, bu gerçekliğin hakkını verecek şekilde yaptık. Ben bile çok abartılı değil, daha gerçeğe yakın bir oyunculuk yapmaya çalıştım." dedi.

Filmde hamilelik sürecini iyi geçirmiş bir anneyi canlandırdığını, ancak lohusalık sırasında yaşanan sorunları yansıttığını söyleyen Özay, "'Ben lohusa depresyonuna girmem ki' diye ahkam kesiyorum. 'Çalışmaya devam ederim. Benim için ne ki bu?' diyen özgüvenli bir anneyim. Oysa bu işin o kadar kolay olmadığını, yorucu tarafları olduğunu fark ediyorum." diye konuştu.

Bebeğin doğumundan sonra annelerin yaşadığı sorunlara dair de Gupse Özay, "Burada kulağını çektiğimiz babalar, kocalar var. İşin böyle olmadığını söyleyen, çok daha rahat geçirdiğini abartarak söyleyen annelere biraz rica ediyoruz, 'böyle yapmayın' diye. Yaşı büyük annelerden rica ediyoruz, yeni annelere bu kadar da hava atmayın. Birçok kesime ve annelere dokunuyoruz açıkçası." değerlendirmesini yaptı.

"9. Kısa'dan Hisse Kısa Film Festivali" sinemaseverlerle buluştu "9. Kısa'dan Hisse Kısa Film Festivali" sinemaseverlerle buluştu

Komedi filmleri yapmasına da değinen sanatçı, şunları kaydetti:

"Ben çocukluğumdan beri hep komiğim. Komik olmayı öğrenmişim belki. Yapı olarak, belki bir kaosu durdurmak üzere komediyi öğrenmişim. Hep komiklik yapmaya çalışan bir tipim. Dolayısıyla ben de üretimimi komedi alanında yapmaya devam ediyorum. O yüzden benim için çok eğlenceli, keyifli bir şey, kendime uygun bir üretimde olduğum için. Seyirci adına, özellikle sinemada bir kadının elinden çıkmış ya da afişinde kadın ağırlıklı görseli olan bir filme erkeklerin gidişinde hala bir çekince hissediyor ve görüyorum. Bu değişmeye başladı ama yine de tam istediğimiz yere gelmiş değil. O yüzden de izleyiciyi kadın komedisine, kadının başrolde olduğu hikayelere alıştıran kişilerden biri olduğum ve bir taş da ben koyduğum için mutluyum."

"Lohusa, Gupse'nin kızı Jan Asya'nın bize hediyesi"
Yönetmen Kıvanç Baruönü ise filmle ilgili heyecanını dile getirerek, "Gupse ile geçtiğimiz kış konuşuyorduk. 4 sene sonra tekrar sinemaya bir şey yapmak istiyordu. Çalıştığı birkaç senaryo vardı. Hiç hesapta yokken aslında Lohusa, Gupse'nin kızı Jan Asya'nın bize hediyesi. Gupse evde çalışırken, doğal olarak evde bir bebek var ve kendini sürekli hissettiriyor. Gupse bırakamıyor. Tam yazarken ona gidip geliyor. Derken, 'Yaşadığımı yazsam ya' diyor. Bütün senaryo kitaplarında bile, 'Yola çıkarken önce hakim olduğun şeyi yaz' derler. Bildiğin yerden sahaya çık." ifadelerini kullandı.

Özay'ın senaryoyu çok kısa sürede derleyip topladığına dikkati çeken Baruönü, şöyle devam etti:

"Bugüne kadar çalıştığım bütün filmlerde ben yönetmen olarak, filmi benim filmim yapmak adına yeniden yazıyorum, çalışıyorum senaryo üzerinde. Kendi fikirlerimi söylüyorum. Fakat bu senaryoda her şey pişmiş ve hazırdı. Neredeyse hiçbir tarafına dokunmadan 'hadi çekelim' dedim. Sette kendimden en çok şeyi koyabildiğim, kendimi en çok görebildiğim projelerden biri oldu. Ben de iki çocuk babasıyım. Bu süreci bir şekilde yaşadım ve çekerken de 'gerçekten böyle mi anlaşılıyordu, böyle mi yaptım' diye kendimle hesaplaştığım yerler oldu. Afişi gördüğünüzde bir kadın filmi gibi algılanmasına rağmen ben aslında çekerken filmi erkeklere çektim. Kadınlardan çok, erkeklerin seyretmesi gereken bir film."

Baruönü, kendisinin de filmdeki mesajı aldığını söyleyerek, "Bugün baba olsam, daha farklı olurmuş demek ki. Bu tabii ki imkanlarla ilgili ama aslında annelik, hamilelik sürecinde kadına yerleşiyor. Hormonlar hazırlıyor bir şekilde anne oluyorsunuz. Babalık ise sonradan öğreniliyor. Bebek dünyaya geldiği anda baba olmuyorsunuz. Bebeğin oluşumundaki biyolojik varlığınız sizi baba yapmıyor. Babalık, çocukla vakit geçirdikçe, yavaş yavaş, paylaştıkça, göz göze geldikçe öğrenilen bir şey. Şimdi geri dönme şansım olsa daha farklı yaşardım o dönemi. Daha yardımcı olabilirdim." ifadelerini paylaştı.

Setin çok keyifli geçtiğini anlatan Baruönü, "Set ortamı stresli bir yer. Zamanla yarışıyorsunuz. Belli bir ekonomiyi döndürmeye çalışıyorsunuz. Her an sorun çıkma ihtimali var. O yüzden işinizi yaparken mutlusunuz tabii ki ama hep bir gerginlik de oluyor. Ben bu projede gerçekten bu işin eğlenerek de yapılabileceğini gördüm. Çok keyifli bir setti." değerlendirmesini yaptı.

"Bebeğimiz gibi baktığımız bir film yaptık"
Filmde "Onur" karakterini canlandıran Onur Gürçay ise çekim öncesi yeğeni ile filme hazırlandığını belirterek, "Gupse o kadar güzel ve rafine bir senaryo hazırlamış ki hiç haberiniz olmasa da okuduğunuzda hikayenin gidişatını harika bir şekilde anlayabiliyorsunuz. O yüzden sette hiç kafa karışıklığı olmadı. Ne yapması gerektiğini tam bilmeyen bir babayı oynuyorum. Süreçte o da bir şeyler öğreniyor." dedi.

Set ortamının keyifli ve bir lunapark gibi geçtiğine işaret eden Gürçay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sabah 6.00'da kalkıp koşa koşa gidip, sonra akşam dönüp, 'keşke hemen yarın olsa da sete gitsek' diye çok heyecanlandığım bir set oldu. Hem bu kadar titiz hem de bu kadar rahat bir set hiç görmemiştim. Bunu görmek de nasip oldu. Çok güzeldi. Bebeğimiz gibi baktığımız, yaparken çok özendiğimiz, çok incelikli, çok sevdiğimiz bir şey yaptık. Kadın erkek, çoluk çocuk, gönül rahatlığıyla gidilebilecek bir film. Çok da keyifli ve çok eğleneceklerini şimdiden taahhüt edebilirim."

Kaynak: AA