Aydın’da merkez sağ siyaset denince akla gelen ilk isimlerden Ergüven Yakan, politikayla henüz 1960’lı yıllarda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyken tanıştı. Adalet Partisi (AP) Genel Merkezi’nde çalışan Yakan, 50 yıldır Aydın’da avukatlık yapıyor.

Demokrat Parti (DP) geleneğini temsil eden partilerde il başkanlığı ve milletvekili adaylığı görevlerinde bulunan Yakan, yarım asırlık meslek ve siyaset yaşamındaki anılarını Yeni Kıroba’ya anlattı.

35432249_10216865946979992_5278069332776058880_n

DEMİREL’LE İLK KARŞILAŞMA

Orta Mahalle’de doğup büyüdüğünü söyleyen Yakan, 1964 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdiğini söyleyerek, “1965 – 1966 yıllarında İsmet Sezgin’e ulaştım, iş istedim. İsmet Bey de beni AP Genel Merkezi’ne müracaat memuru olarak işe aldı. Nostaljik, eski bir genel merkez binamız vardı, sonradan yıkıldı orası. Müracaat memuru olarak genel merkezin girişinde çalışıyordum. Bir gün ‘Genel Başkan Süleyman Bey gelecek’ dediler. Demirel ve Genel İdare Kurulu üyeleri geldi, selam verdiler. Merdivenleri çıkarken iki basamak sonra döndü, ‘Sen kimsin?’ diye sordu. ‘Ben müracaat memuruyum. Aynı zamanda hukuk fakültesinde okuyorum’ dedim. O yıllarda öğrencilere iş vermezler, ‘git okulunu oku’ derler. Beni partiye kimin aldığını sordu. İsmet Bey’in aldığını söyledim. İsmet Bey’i aradı. ‘Hem Aydınlı hemşehrin hem hukuk fakültesi öğrencisi, sen de bunu müracaat memuru yapıyorsun. O zaman yanına al’ dedi” ifadelerini kullandı.

GÜNDÜZ OKULA GİTTİ, AKŞAM PARTİDE ÇALIŞTI

Sezgin’in o dönemde AP Genel Saymanı olduğunu anımsatan Yakan, şöyle devam etti: “Beni oraya aldılar. Üniversiteden mezun oluncaya kadar da elini bizim üzerimizden hiçbir zaman çekmemiştir. Sık sık soran, konuşan, önemli yardımlarını gördüğümüz birisiydi. Fakültede hangi dersleri takip edeceksem partiden izin almam talimatını verdi. Kaç saat izinli oluyorsam onun yerine gece partide nöbet tutuyordum. Gündüz derslere gider, kaç saat izinli olursam onun yerine gece partiye gelir çalışırdım. O yıllarda Anadolu’dan Ankara’ya çok gelen olurdu. Hastane işleri, dairelerde işler olurdu. Onlara yardımcı olurdum. Bu sayede hukuk fakültesini bitirdim. Süleyman Bey’le olan ilgimin çok geniş boyutları vardır. Allah ona rahmet eylesin. Benim çizgimde çok etkili olan hatıradır.”

IMG_5168

“ÇİLLER’İN HIŞMINA UĞRADIM”

1972’de Aydın’da avukatlığa başladığını buna paralel olarak AP’nin yönetim kurullarında görev aldığını aktaran Yakan, “50 yıldır avukatlık ve siyaset yapıyorum. DYP’nin kuruluşundan sonra bu partide görev aldım. Halen DP’nin kayıtlı üyesiyim. O dönemlerde 4 dönem arka arkaya il başkanlığı yaptım. 4 kez milletvekili adayı oldum. Bunların birincisinde kontenjan geldiği için seçilemedim. Tansu Çiller zamanında onun hışmına uğradım, liste dışı bırakıldım. Mehmet Ağar döneminde liste başındaydım. 2007 seçimlerinde barajı geçemedik. Böyle bir talihsizlik mi, ülkenin talihsizliği mi bilemedim” diye konuştu.

“MERKEZ SAĞI SAHİPLENMEK İSTEYEN ÇOK”

Merkez sağın Tansu Çiller döneminde tahrip olduğunu savunan Yakan, şunları kaydetti: “Merkez sağın tahrip olması belki bugünkü iktidara zemin hazırlandı. Çünkü merkez sağ, çok daha eskiye gidecek olursak, Demokratik Parti’nin kurulması, azınlık hükümetinin kurulması sırasında Ecevit’e görev verilmesi gibi olaylar merkez sağın bölünmesine neden oldu. Bugün merkez sağı sahiplenmek isteyen çok ama sahiplenen yok. İşine gelen siyasi partiler, merkez sağı sahiplenmeye çalışıyor. Merkez sağı bugün hiçbir siyasi parti layıkıyla temsil ettiği düşüncesinde değilim. 15 yıllık il başkanlığı dönemimiz geçti. O dönemlerde siyaset böyle değildi. Siyasetin etik yönü vardı. Böyle yıpranmışlık yoktu. Son seçimlerde yaşadığımız birtakım olayları yaşamak mümkün değildi. Devletin imkânlarının kullanıldığı, birtakım karalamaların yapıldığı siyasi dönemi geçmişte yaşamadık. Siyasetin tekrar mecrasına oturması, etik kurallar içinde cereyan etmesi son derece zor. Bu ne kadar zaman içinde olur bilinmez. Parlamenter demokratik sisteme geçmeden bu dediklerimizi tekrar yaşamaya imkân yok. Bu sebepten dolayı, parlamenter sistemin gelmesi, seçim kanunun, siyasi partiler kanunun değişmesi, milletvekillerinin ya da yerel yöneticilerin kendi seçmeninin oylarıyla tespit edilmesi gerekir. Hâkim teminatında önseçimler yapılmalı. Halkın sahiplendiği bir parlamentonun oluşması gerektiği inancındayım.”

IMG_5157

MERKEZ SAĞ YETERİNCE TEMSİL EDİLİYOR MU?

Merkez sağdaki boşluğun sürdüğünü dile getiren Yakan, “Bütün siyasi partiler, Adnan Menderes’ten, Süleyman Demirel’den, Özal’dan bahsetmek suretiyle oyları kendilerine çekmek istiyorlar. Ama merkez sağ bu değil. Merkez sağ orta direk. Köylünün, çiftçinin, esnafın desteklediği bir yer. Pazara çıktığınızda sebzenin meyvenin pahalılığı konuşuluyor. Halkın iradesini yansıtan bir partinin iktidar olmamasının aksamasını biz bugün yaşıyoruz. Merkez sağ köylünün, çiftçinin, esnafın, emeklinin partisidir. Orta direk ortadan kayboldu. Orta direk yok, merkez sağın temsilcisi de yok. İYİ Parti de bunu temsil edemez, iktidar da bunu temsil edemez. Köylünün, çiftçinin, emeklinin, esnafın sahiplenmesiyle bu mümkün olabilir. Geçmişte gördüğümüz o anlayışın yapılması lazım. Tarım ve hayvancılık desteklenmeli, geliştirilmeli. Orta sınıf kalkınmazsa, üretim artmazsa kalkınmanın olmayacağı aşikâr. Bugün buğday ithal edilen, yediğimiz her türlü gıdanın ithalatının olduğu bir dönemde üretim sekteye uğruyor. Bu, önümüzdeki mahalli seçimlere de yansıyacak. Milletvekili seçimleri yapıldı. Sorsanız insanlara, ‘Aydın’ın kaç vekili var, onların 3’ünü say’ deseniz sayamazlar. Ben de sayamam. Aydın’ın meselesini bilen insanların milletvekili olması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

“MİLLETVEKİLLERİNİ HALK SEÇMİYOR”

“Bir defa halk kendi temsilcisini seçerse, hesap da sorabilir” diyen Yakan, şöyle konuştu: Kendisinin seçmediği bir milletvekiline hesap soramaz. Bugünkü milletvekillerinin hiçbirini halk seçmiyor. Evet, oy veriyor ama genel başkan belirliyor. Geçmişte böyle değildi. Hâkim teminatlı önseçim yapılırdı. Hiç olmazsa bir temayül yoklaması yapılıyordu. Uyuluyordu, uyulmuyordu o ayrı. Son 20 – 25 yıldan bu yana bunlar yapılmıyor. Halkın meselelerini yukarıya taşıyan kesim olmayınca bölgenin de ihtiyaçları maalesef olmuyor.”

Hukukçu olarak hukukun üstünlüğü kavramını çok önemsediğinin altını çizen Yakan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına itibar edilmemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gibi konular hukukun üstünlüğü kuralının işlemediğini görür. Hukuk, bu çalkantılar içinde eziliyor” eleştirisinde bulundu. (KIVANÇ UĞUR)

Editör: DİLARA YERLİKAYA