Bir gün önce, ondan bir gün önce de, özcesi bir haftadan bu yana karşıdaki düşmanı umursamadan, sahanın kenarında kendilerini izleyen silah arkadaşlarına, yamalı bir topla moral yüklü futbol ziyafetleri çekiyorlardı. Ülkenin çeşitli yörelerinden gelmiş, yürekleri vatan sevgisiyle dolu önemlisi futbol topuyla özdeşleşmiş yiğitlerin, hangi takım oyuncusu olduğu, izleyici silah arkadaşlarının ise hangi takımı tuttukları önemli değildi. Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, İmalat-ı Harbiyeli (Ankaragücü) belki de Karşıyakalı, Altaylı, Vefalı, Beykoz takımı taraftarı. Belki de köylüsü, hemşehrisi, okul arkadaşıydı. Tozu dumana katarak koşuyorlardı, tozu dumana katan havalara zıplayan izleyici silah arkadaşlarıyla birlikte.
Kuşkusuz; Yunan caphesinde korku, kuşku, endişe soluk benizli bir hastanın olumsuz hallerini yansıtıyordu. Ve kuşkusuz, Türklerin tozu dumana katarak eğlendiği futbolun, birliklerimizin yer değiştirme, daha elverişli alanlara kaydırılma hareketlerini perdelediği akıllarının ucundan bile geçiremiyorlardı. Düşmanın vatanlarında kendilerine yaptığı zulmün günün birinde intikamının çok acı olacağının ayırdında değillerdi.. Olağanüstü bir komutan, onun silah arkadaşları ve yüce bir ulusun tüm bireylerinin, vatanları-nın bir karış da olsa toprağına göz diken-lere verilecek cevapla-rının da…
Yüce Anadolu'nun genç devleti Türkiye, ilk toplantısını 23 Nisan 1920 yılında yapmıştı. 1921 yılındaki önemli oturumunda ise yeni Anayasasının, ilk maddesini oluşturarak, ''Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir'' tanımını tüm dünyaya duyurmuştu bile…
Biri futbolcu, öteki izleyici iki Mehmetçik, yüzleri batıya yönelik, koşar adımlarla ve disiplinli bir düzendeyken konuşuyorlardı:
''Hemşerim nereye? ''
''Denize… Sen nereye?
'' Senin gittiğin yere.''
''Kim dedi?''
''Gök gözlü büyük komutan emir vermiş Kocatepe'den. Bölük komutanımız böyle dedi.''
Denize koşuyorlardı Mehmetçikler. Emir almışlardı. Büyük komutan emir vermişti, silah arkadaşlarıyla birlikte. ''Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!''
26 Ağustos 1922'de sabah 05.00'de top atışları arasında. Bu çok değişik bir maraton koşusunun,
''Düşmanı önüne katarak'' yapılmasıydı. 9 Eylül'de ve istilacı güçlerin sonunu hazırlayacak ve denize dökülerek devam edecek olan…
Dünyada eşi benzeri olmayan bir özgürlük savaşının ciltlere sığmayan öyküsünün, finale dek giden harika oluşumu, 29 Ekim 1923'de yaşasın seslenişleri arasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile hedefine ulaşmıştı. Bize bu ülkeyi armağan edenlere çok şeyler borçluyuz. Onları; başta yüce Atatürk olmak üzere rahmet ve minnetle anıyoruz. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti… Dünya var oldukça yaşayacak olan…