Türk Siyasetinin Unuttuğu Kavram: Koalisyon

Abone Ol

(Post-modern Dilde: İttifak in, Koalisyon out)

Koalisyon parlamenter sistemde hükümet kurmak için tek başına yeterli oy alamayan veya mecliste yeterli sandalyeye sahip olamayan iki veya daha fazla partinin ortak hükümet kurmasıdır. Almanya, Danimarka, Hollanda, Belçika gibi ülkeler uzun yıllar uzun süren koalisyonlarla yönetilmiştir. Bizde koalisyon hükümetleri kısa sürmüştür. Bu nedenle partiler tek başına iktidar istemişler, bunu istikrarın işareti olarak sunmuşlardır. Uzun koalisyon dönemlerinden sonra tek başına iktidar dönemi başlamıştır. Tek başına iktidara gelenler ise koalisyonların istikrarsızlığından söz edip daha fazla yetki istemişlerdir. Bunu tam manasıyla başaran Adalet ve Kalkınma Partisi olmuştur. Birlikte yönetme, kültürümüz eksiktir. Bundan dolayı koalisyon hükümetleri başarısızdır ve kısa ömürlüdür. Türkiye’de koalisyonların istikrarsızlığın sembolü olduğu iddia edilebilir. Ancak koalisyon hükümetlerinin mutlak istikrarsızlık örneği olduğunu söylemek mümkün değildir. 12 Mart 1971 Muhtırası tek başına iktidarda bulunan AP’yi (Adalet Partisi) iktidardan düşürmüştür. Bunun yerine 9 yıl sürecek 11 hükümetin değiştiği koalisyon hükümetleri dönemi başlayacaktır. Yine 28 Şubat 1997 MGK (Milli Güvenlik Kurulu) toplantısı veya muhtırası sonrası iyi giden Refah-Yol koalisyonu düşürecektir. Onun yerine başarısız kısa süreli koalisyon hükümetleri dönemi başlayacaktır. Bu süreç 2001 yılı Ekonomik Kriziyle zirve yapacaktır. Süreç 2002’de AKP iktidarı ile sonlanacaktır. Bu bağlamda askeri müdahalelerin de siyasi istikrarsızlığa neden olduğu söylenebilir. 1997-2002 arasında 4 Yılda 3 tane koalisyon hükümeti kurulmuştur. Birlikte yönetme kültürümüzün eksikliği Türkiye koalisyon hükümetlerinin yürümemesinin nedenlerinden birisidir. Ancak tek nedenin bu olduğu söylenemez. 1974’te kurulan Bülent Ecevit liderliğindeki CHP ile Necmettin Erbakan liderliğindeki MSP koalisyonu döneminde milli politikalar güdülmüştür. Türkiye, Amerika ve Batıya rağmen Kıbrıs’a müdahale etmiştir. Arkasından Türkiye’ye ambargo uygulanmıştır. İki parti liderinin anlaşmazlığı koalisyonun bozulmasında etkili olmuştur. Ancak tek etkinin bu olduğunu düşünmek doğru değildir. Burada diğer devletlerin rolü olmuş mudur bilinmemekle beraber ihtimal dışı değildir. 1970-1980 arasında kamplaşma görülmüştür. Kardeş kardeşe düşman olmuştur. Oy oranlarına bakıldığında en iyi koalisyonun CHP-AP arasında olması gerekirken Demirel ve Ecevit düşman iki kardeşe bürünmüştür. MHP ile CHP zaten asla yan yana gelmemiştir. Ancak 1990’lar göstermiştir ki sol ve sağ partilerin yan yana gelerek koalisyon kurmaları pekâlâ mümkünmüş. Hatta buna kimi zaman MHP de destek sağlamıştır. O yıllarda siyasetteki karmaşa yüzlerce kişinin hayatına mal olmuştur. Ülke ciddi manada ekonomik kayba da uğramıştır. Tansu Çiller liderliğindeki Doğru Yol Partisi (DYP) ile Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi (RP) arasında kurulan koalisyon hükümeti gayet uyumlu giderken yaşananlar millet egemenliği dışında hangi güçlerin hükümet oluşumunda etkili olduğunun anlaşılması adına önemlidir. Kısaca Refah-Yol olarak bilinen bu koalisyon hükümeti devletin faiz ödemelerini azaltacağını duyurdu. Arkasından çalışanlara % 50 oranında zam yaptı. Bu eşi görülmemiş bir artıştı. Ancak iktidar oyunları

çoktan başlamıştı. Bu durumu dahi gazeteler olumsuz yorumladı. “Refah-Yol para musluklarını açtı” dediler. Basın yavaş yavaş Refah-Yol hükümetinin altını oymaya başladı. Hatta o gün medya patronu olarak bilinen Aydın Doğan’ın “hükümeti ben kurarım ben yıkarım” dediği iddia edildi. Ülkede kara sarıklı, eli bastonlu kent meydanlarında zikir çeken Aczimendi adı verilen guruplar türemeye başladı. Bazı tarikatlar liderlerin kimi kadınlarla uygunsuz ilişkileri gündeme getirildi. Her akşam özel televizyon programlarında insanlar bunları paparazzi seyreder gibi seyretmeye başladı. Arkasından basın ordunun gelişmelerden rahatsız olduğunu yazdı. Demokratik duruş sergilemesi beklenen Ecevit’in demeci gazetelere manşet oldu. Ecevit, Başbakan Erbakan’a “ya laik sistemi içine sindir veya görevden çekil” demekteydi. O gün siyasette etkili bir isim olan cemaat lideri Fethullah Gülen de “Beceremediniz artık bırakın” demekteydi. Erbakan’ın dini hassasiyetine karşı bir dini ve siyasi oluşum lideri Gülen’in demeçleri hükümetin yıpratılması anlamında önemlidir. Basının sağdan soldan veya dini kesimlerden Refah-Yol aleyhinde demeçleri yayınlamasının nedenlerinden bir tanesi çok geniş kesimlerce Refah-Yol iktidarının istenmediği şeklinde bir algıyı oluşturmak olmalıdır. Öbür yandan o günün Genel Kurmay Başkanı “ülkedeki irticai oluşumlara karşı silah kullanmaktan çekinmeyiz” demekteydi. Bu açıkça hükümete tehditti. Arkasından Refah Partili belediye tarafından düzenlenen Kudüs Gecesinden sonra Ankara Sincan’da tanklar yürüyecektir. 28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu Refah-Yol Hükümeti istifa etmek zorunda kalır. 28 Şubat 1997’den 1999 Genel Seçimlerine kadar ülkeyi diğer bir koalisyon hükümeti olan Anavatan Partisi (ANAP) Demokratik Sol Parti (DSP) kabinesi yönetti. 1999 Genel Seçimlerinde hiçbir parti tek başına yeterli oyu alamayınca üç parti (ANAP-DSP-MHP), ANASOL-M hükümetini kurdular. Bu hükümet döneminde işler iyi gitmedi. Başbakan Bülent Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in kavgası sonucu ülke eşi görülmemiş bir ekonomik krizin içine sürüklendi. Ülkeden bir gecede 5 milyar dolar para çıkışı yaşandı. Borsa dibi vurdu, iş yerleri birer birer kapanmaya başladı. Ülkede gecelik faiz %7500 arttı. Kurlarda törele edilemez artış yaşandı. Finans krizleri sonucunda 22 tane banka battı. Ülkede banka mağdurları oluştu. Banka iflaslarını önlemek için Tasarruf Mevduatı Fonu oluşturuldu. Batık bankaların alacaklı olduğu pek çok kurum –kuruluş bu fona devredildi. Durum o denli kötüydü ki kimi sinemacılar bu durumla “Döngel Kerhanesi” gibi filmlerle kara mizah konusu yaptılar. 65 Milyar doların yok olduğu iddia edildi. Böylesine bir krizden sonra yeni kurulmuş olan Adalet Kalkınma Partisi yapılan seçimle tek başına iktidara geldi. Halk, krizden sorumlu olan tüm siyasi partileri Meclis dışında bıraktı. Aslında bir gazetenin dediği gibi sandıktan öfke çıkmıştı.