TOPLUMSAL İNFİAL KADINA UYGULANAN ŞİDDET

Abone Ol

Son yıllarda hemen hemen hergün haber bültenlerinde izliyoruz, kadına karşı uygulanan şiddet olaylarını. ‘Eski koca dehşeti’, ‘sevgilisi tarafından katledildi’, ‘Karısına baltayla saldırdı’, ‘Çocuklarının annesini gözünü kırpmadan öldürdü’ ve daha nice hikayeler…

Devlet yetkililerinin konulara ilişkin girişimleri, Sivil Toplum Kuruluşları’nın çabaları bile kadınlara karşı uygulanan şiddeti önlemeye yetmiyor. Cezalar ise çoğu zaman caydırıcı olmadığından ötürü bu tür olayların ardı arkası kesilmeden devam ediyor.

***

KADIN; Öncelikle anne sonra eş, hayat arkadaşı…

Tanrı ilk insan olarak Adem’i yarattı, Adem’in yalnız yaşamasını istemeyen Tanrı Havva’yı yaratarak onu Adem’e eş (karı) , hayat arkadaşı ve yardımcısı olmasını sağladı. Adem ve Havva Tanrı’nın nazarında ilk evliliği de yapmış oldu. Daha sonra evlatlar, torunlar sahibi oldular ve bu nesillerce devam ederek bugünlere kadar geldi. Kadın, anne olma sürecinde bebeğini 9 ay 10 gün süreyle karnının içinde yer alan doğum kesesinde bir fidan misali büyümesine yardımcı oluyor. Sonra o bebeği dünyaya çok sancılı bir şekilde acılar içinde getiriyor. İş bununla bitmiyor, bebeğini emziriyor, altını temizliyor, hastalanınca günlerce uyumadan onunla ilgileniyor. Aynı bir fidanın toprağa ekilip boy vermesi ve yetişkin ağaç olması gibi anne de evladını büyütüyor… Kısacası annelik kutsal bir varoluştur.

***

Evet, anne, eş, hayat arkadaşı, yoldaş, sırdaş kadınlar. Ancak ülkemizde ve dünyanın diğer ülkelerinde kadınlar dayak yiyor, sakat bırakılıyor ve öldürülüyor. Maalesef ki bu şiddet bir türlü önlenemiyor. Kadına karşı şiddet uygulayanların hepsi cahil cüraha kişiler değil, okumuş üniversite bitirmiş hatta kariyerlerinde en üst seviyelere ulaşmış kişiler bile kadına şiddet uygulayabiliyor. Yani bunun eğitimle bir alakası yok, sanırım kişilik bozukluğu desek daha doğru olacak. Zaten bu tür olaylarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, genellikle aile içi şiddete maruz kalan bireyler ileride kendi yaşadıkları o travmaları eşlerine ve çocuklarına uyguluyor. Yani her şey ailede başlıyor. Huzurlu bir ailede yetişen erkek ya da kadınlar ilerideki yaşamlarında da bir şekilde sakin bir yaşamı tercih ediyor. Ancak aile içi şiddetin yaşandığı ailelerin çocukları da kendi ailelerini kurduklarında bir şekilde şiddete meyilli bireyler haline geliyor.

***

Toplum olarak bu tür olayları duyduğumuzda veyahut tanık olduğumuzda çok ama çok üzülüyor ve tepki gösteriyoruz. Bir kadının veya çocukların şiddete maruz kalması hepimizi derinden etkiliyor. Her gün yaşanan bu şiddet olaylarına kişisel olarak dur diyebilmek mümkün değil. Aslında karı-koca olma bilinci ilkokuldan itibaren derslerde anlatılsa, örneklemelerle şiddetin her türlüsünün kötü olduğu ifade edilse belki gelecek nesillerde bu gibi olayların görülme olasılığı düşecek. Umutları yok etmemek gerekiyor, sağlıklı bir nesil yetiştirmenin tek yolu okullarda verilecek aydınlatıcı bilgiler sayesinde olacaktır. İnşallah bu düşüncelerim gerçek olur, okul müfredatına ‘ Sağlıklı aile kurmanın yolları’’ diye bir ders eklenir. Böylece kadın-erkek ilişkileri de sağlıklı bir şekilde ivme kazanır…