“Güzel sanatlar, insan topluluklarının yüksek niteliğini belirlenmede çok büyük önem taşır. Bu yüksek değer, yüksek incelik, beceri, ince yetenek ve işte bunların hepsini yapabilmek, sanatkârlığın birleşmiş ifadesidir. Güzel sanatların her dalı için Kamutay'ın göstereceği ilgi ve emek, milletin insanca ve uygar yaşamı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.” ATATÜRK
Toplumsal yaşam süreci içinde yaratılan ve bir topluma niteliklerini veren maddi ve manevi değerler bütünü kültür olarak tanımlanmakta ucu açık, sonsuz, insanlıkla özdeş, tarihsel derinlikleri ve genişliği olan kültür, insanlık tarihinin temel taşıdır.
Kültürün ana kaynağı olan sanat, bireyin ve toplumun kimliği, kişiliği, benliği ve değerler bütünü oluşturan temel unsur olarak, demokraside öne çıkmakta, öncelik kazanmaktadır. Sanatçı sahnede, sanatkâr atölyede üretir halka sunar. Toplumu yüceltir.
Ünlü bilge Demokritos şöyle demekte: "İnsanın mutluluğu ya da mutsuzluğu kazandığı altın ya da eşyayla bağlantılı değildir. Mutluluk ya da üzüntü kişinin ruhundadır.
Bilge bir kişi her yerde evindeymiş gibi hisseder. Evrenin tümü onurlu bir ruhun evidir. Kentlerin tarihi ve doğal zenginlikleri yanında dünyaca önemli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapman tanınmalarına ve imajlarına büyük katkılar sağlamaktadır. Sanatçılar, ülkelerinin kültür elçileridir.
Özgün bir sanat eseri olan Nutuk ile tarihe imza atan, güzel konuşması ile ünlü Atatürk, “Edebiyat öğretimi sayesinde, Türk çocuğu, yüksek Türk ülküsüne ulaşabilecektir” demiş ve "Musikisiz devrim olmaz, musiki yüksek gelişimin ifadesidir." diyerek bu alanda eğitime öncelik ve önem vererek konservatuvarlar açmış, yurt dışına öğrenci göndermiştir. Türkiye'yi sanat alanında öz benliğine kavuşturmaya çalışan, musiki, tiyatro ve opera alanında sanatçılar yetiştirilmesi için okullar açan ve yabancı konuklarına bu alandaki gelişmeleri gururla gösteren
Atatürk, sanatın toplumsal ve evrensel etkilerine inanmıştır.
Yasak koymak, yaratıcı ruha, yeteneğe ve toplumsal duyarlılığa en büyük zararı verir. Büyük bilginlerin dediği gibi: "İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder. İbn-i Sina (980.1037)
Fikirler ve devrimler sanatla yayılır.” Atatürk
Bilimde ve sanatta geri kalmışlık, toplumlar için en büyük tehdittir. Kin, nefret, şiddet bu geri kalmışlıkta artar. Bu durum, insanı ve toplumu estetikten, nezaketten, nefasetten uzaklaştırır, yeniliklere kapalı hale getirir.
Devletin kültür ve sanat politikaları, halkın estetik duygu ve düşüncelerini geliştirme yönünde olmalıdır. Sanatı tabana yaymak ve halkı sanatla bütünleştirmek esastır.
Sanat, toplumsal dostluk, kardeşlik ve barışın mayasıdır. Sanat eğitimini alan ve sanatla bütünleşen toplumlarda kin, nefret, şiddet, azgınlık, savaş gibi duygular yok olur.
Her şey insan ve doğa için üretim ve yaratma felsefesi benimsenir. İnsan düşüncesi özgür oldukça, sanat akımları değişik yollardan ve değişik felsefelerden yararlanarak hep gelişecektir. “Sanat sanat içindir”, “sanat halk içindir”, “toplumcu sanat, “bireysel sanat”, “soyut – somut sanat” gibi görüşler hep olacaktır. Toplumsal yetenek ve enerjinin kaynağı sanattır.
Düşünce özgür oldukça, sorumluluğuna ve yaratma gücüne kavuşacaktır. Akıl özgür ortamda kendi benliğini bulacak, özgüvenle yeni ufuklara yelken açacak ve yeni eserler yaratmak üzere insanın eline, diline, gönlüne, gözüne, yüreğine hız kazandıracaktır. Dünyanın en büyük ve sonsuz kaynağı olan insan enerjisini ve bilgisini yaratıcılığa özendirmek, yönlendirmek hedeflenirse kalkınmış bir ülke ve gelişmiş bir çağdaş toplum yolu açılmış olacaktır.