ÖĞRENCİLİK GÜNLERİNE ÖZLEM

Abone Ol

Önceki günlerde bir röportaj için Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Merkez Yerleşkesine gittim. Haber kaynağımla görüştükten sonra kent merkezine yürüyerek dönmek için yerleşke içinde yürümeye başladım. Bahçedeki kamelyalarda, kantin masalarında oturan öğrenciler harıl harıl final sınavlarına hazırlanıyordu.

Bu manzara karşısında Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarımı anımsadım. Vize ve final sınavları öncesi hepimizi bir telaş sarardı. Kendi adıma bir hafta – 10 gün önceden çalışmaya başladığım sınavlarda başarılı olurdum genellikle. Ama sınav psikolojisi, heyecan katsayımızı artırmaya yeterdi de artardı bile.

***

Fakültenin ilk senesinde 10 parmak klavye dersimiz vardı. O güne kadar Q klavyede yazmaya alışan ben, birdenbire F klavyeyle karşılayınca bocalamıştım. Klavye dersinin sınavı ayrı bir heyecana neden olurdu. 5 dakikalık sürede geçer not olan 60’ı alabilmemiz için en az 12 satırı hatasız yazmak zorundaydık. İlk sınavda elim ayağım dolaşınca 50 puan almıştım. Fakat final sınavlarına öyle hazırlandım ki, yanlış hatırlamıyorsam 5 dakikada 21 veya 22 satır yazarak sınavdan 100 puan almıştım. Hatta dersi veren Hocamız, bu başarıyı sınıf arkadaşlarıma örnek göstermişti.

***

Bu ve buna benzer pek çok sınav anım var. Fakat burada uzun uzadıya yazıp sizleri sıkmak istemem. Bir gerçeklik var ki, üniversite öğrenciliği günleri yaşamın en güzel dönemlerinin başında geliyor. Geliyor gelmesine ama o 4 veya 5 yıllık eğitim süresi, göz açıp kapayıncaya kadar geliyor. Yaşanan heyecanlar, ‘tatlı bir telaş’ olarak anılarda yerini alıyor.

Önemli olan her anı dolu dolu yaşamak, iyi değerlendirmek...