Sevgili okurlarım… Bugünkü konum yine Büyük Menderes Deltasındakibalıkçıların içinde bulundukları durum.
Yalnız balıkçılar değil, Milli Park sınırları içinde kalan özelşahısların tapulu arazileri, hazine arazileri ve kadim yerleşim alanları… Buyerlerde ilgili ilk değerlendirmemi geçen günkü yazı dizisinde sizlere vermeyeçalıştım. Candan inanıyorum ki bu araştırma ve inceleme yazısında bölgeniniçinde bulunduğu durumu tam olarak anlatamadım.
Geçmiş yıllarda masa başında yaptığım değerlendirmeler beni tatminetmediği için, B. Menderes Deltasında yaşayan köylülerle sık sık buluşupbölgenin içinde bulunduğu sorunları değerlendirmiştim.
O günlerde köylünün en çok itiraz ettiği şey, bölgenin kuş cennetiolmasıydı. Bölgeyi Milli Park kapsamına alanlar bölgeyi kuş cennetineçevireceklerdi.
Prens Philip 55 bin sterling vererek bölgeye tahtadan kuşlar içinkafesler yaptırdı. Kuşlar gelip oralarda bulunacaktı. Bu kuş kafeslerini 4-5kez inceledim. Merak edenler gidip bakabilirler. Bu kafeslerin içinde tırnakkadar kuş pisliği yok.
Çünkü karine bölgesi bir kuş cenneti değil. Toprak ağaları,çıkarcılar topraksız köylüyü bölge dışına çıkarmak için bölgenin kuş cennetiolduğunu ilgililere inandırdılar. Çünkü bölge 3083 sayılı tarım reformuna tabitutulmuş beş yıldır tapulama çalışmaları yapılıyordu. 1994 yılında bölge MilliPark kapsamına alınınca köylüye toprak dağıtılamadı. Dağıtılacak arazileribölgedeki toprak ağası, zaman zaman Milli Emlek Genel Müdürlüğünden satınalıyordu.
Bu umutsuzluk ortamında köylerde kimse bölgenin kuş cenneti olduğunukabul etmiyor, onlara göre bölgeye kuş gözlem evleri kurmak abesle iştigaldir.
Ama bölgede kendi arazisine erik fidanı diken bir köylüye ağır cezamahkemesi 3 yıl 2 ay hapis cezası veriyordu. Bu sadece bir örnek. Tuzburgazıköyünde 4 bin dönüm köy merası, 2700 dönüm şahıs arazisi ayrıca köylülerinecrimisil yoluyla Milli Emlak Müdürlüğünden kiraladıkları yüzlerce dönümlükhazine arazilerinin tümü milli park kapsamı içine alınmıştı.
Doğanbey köyünde ise Milli Park sınırları içine alınmayan arazi yokgibi. Milli Parklar Çevre Müdürlüğü, eğer buralara tel örgüleri çekersevatandaş kendi köyüne gitmek için kapıdan bilet almak zorunda kalacaktı. 70 bindönümlük Karine Dalyanın tümü milli park kapsamına alınmış. Doğanbey köyünde 8bin dönümlük köy merası, yaklaşık 2 bin dönümü aşan tapulu arazi ve yüzlercedönümlük hazine arazilerinin tümü Milli Park kapsamı içinde alınmıştır.
Karine Dalyanın kendilerine ekmek kapısı seçen balıkçılar,Tuzburgazı-Doğanbey su ürünleri kooperatifinden 360 balıkçı üyeye bu bölgede enazından 800 balıkçı geçimini denizdensağlıyor. Yani bölgede toplam 750 aile gelirini balıkçılıkla sağlıyor. Burakamı 4’le çarptığımızda 3000 kişinin karnının balıkçılıktan doyduğunurahatlıkla söyleyebilirim. Ama bu ailelerin geleceklerinin ne olacağı bellideğil. Şimdilik bir kısmına Milli Park sınırları içinden çıkın diye tebligatlaryapıldı. Kültür Bakanlığı gözün görebildiği her yeri, Milli Park kapsamınaalmış ve 1. Derecede sit alanı ilan etmiş. Köylüler başlangıçta kararın neanlama geldiğini pek anlamamış veya anlamak istememişler. Ama anlayıncaya kadariş işten geçmiş. Yasalarda kendilerine tanınan “Bir aylık itiraz” süresindenbir haber oldukları için doğal hayatçılar tarafından kendilerine yazılan kadereboyun eğmişler. Bilirsiniz insanımız genellikle hoş görülüdür. Bu olayda başkakoruyanı olmadığı için kendisini devletin müşfik kollarına bırakmıştır. Bu süreiçinde Türkiye’de entel takılan bir çok tuzu kuru, her iki köyde arka arkayayaptıkları toplantılarda köylülere Milli Park’ın yararları anlatılmış ve buuygulamadan hiç zarar görmeyecekleri ve buraların önemli bir turizm merkeziolacağı iddia edilmiştir.
Oysa gerçek hiç de anlatıldığı gibi değildir. 2873 sayılı MilliParklar kanununun kamulaştırma başlığı altındaki 5. Maddesi Milli Parkı, Tabiatparkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanı sınırları içinde kalan yerlerdekigerçek ve tüzel kişilere ait taşınmazlar ile her türlü tesisler hazırlanacakplanın gerçekleşmesi için gerekli göründüğünden 2942 sayılı istimlak kanunuhükümlerine göre, Tarım ve Osman Bakanlığınca kamulaştırılır hükmündedir.
Hele bir 15. Madde var ki uygulamaya konulduğunda, bölgede insanyaşamına kesinlikle izin verilmiyor. Hazine arazilerinin çeşitli şekillerdekullanılmasına da kesinlikle izin vermediği gibi, her türlü yapı ve tesisinyapılması, bu yapı ve tesislerin tapuya tescilini kesinlikle yasaklıyor.
Meşhur yasa, bu gibi yapı ve tesislere hiçbir kayıt ve şartaranmadan Orman Bakanlığı tarafından el konulabileceğini söylüyor. 70 bindönümlük karine dalyanı da bu tesislerden biri.
Şimdilik Karine Dalyanındaki balıkçıların bölgeyi terk etmeleri içinbir tebligat yapılmadı. Ancak 15. Madde hükümlerine göre bu yetki OrmanBakanlığında var.
Bölge 23 yıl önce Milli Park kapsamı içine alındı. O günlerdebölgede turizm yatırımlarının yapılacağı iddia edilmişti. Ama bugüne kadarhiçbir yatırım yapılmadı. Bunun dışında, bir gün gelecek bölgeden balıkçılarınçıkarılacağı iddia edilmişti. Kafadaki balıkçıların imdadına siyasileryetişmezse, onlar da Milli Park’tan atılacaklar. Bir gün gelecek KarineDalyanındaki balıkçılar da kafadaki balıkçıların akıbetine uğrayacaklar. ÇünküOrman Kanununun 15. Maddesi insana bu bölgede yaşam hakkı tanımıyor.
TARIM REFORMU
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Büyük Menderes Deltasında 1989 yılındatopraksız çiftçiye arazi dağıtmak için çalışma başlatmıştı. 5 yıldır sürdürülenarazi parselasyon çalışmalarında son aşamaya gelindiği halde, tapu dağıtımı birtürlü gerçekleştirilemedi. Aksaklığın nedeni belli. “1989 yılında Tarım Reformukapsamına alınan ve az topraklı ve topraksız çiftçilere dağıtılması planlananaraziler Milli Park kapsamına alınmıştır.
Şimdi aradan tam 23 sene geçti. Devlet verdiği sözü muhakkak yerinegetirmelidir. İki-üç toprak ağasının keyfi için fakir köylü topraksızbırakılamaz. B. Menderes Deltasında hayal kırıklığına uğrayan çiftçilere vakitgeçirilmeden tapuları verilmelidir. Verilen sözler yerine getirilmezse,vatandaşın devlete olan güveni sarsılır ve bölge insanı kendisini üretimdenalıkoyar.
Bölgedeki halkın devlete olan güveni 23 yıl önce sarsılmıştır.Yapılan hatalar vakit geçirmeden giderilmeli ve bölgedeki topraksız köylüye hakettiği araziler dağıtılmalıdır. Zaten demokrasinin en büyük erdemi katılımcılıkdeğil mi?