Yıl 1938… gazetede ilginç bir haber başlığı.
Okumuyoruz…!
Yıl 2019 ..! Ne değişmiş 81 yılda..?
Hiçbir şey..!
Gene okumuyoruz.
Bu ülkenin Cumhuriyetle nerdeyse yaşıt sayıda Hükümetlerin farklı yaz boz eğitim sistemleri sonucu adına Milli koyduğumuz Eğitim sistemi içi boşaltılmış bir balon..!
Gerçi yolda otobanda trafikte ana avrat birbirimize okuyoruz ama,
Açıp ta bir kitap okumuyoruz.
Bu davranış biçimi, bir gen işi..!
Bazen şüpheleniyorum,
DNA’larımızda okuma genimiz yok anlaşılan..!
Onun yerine konuşma, şiddet ve Vandalizm genlerimiz daha baskın oldukça insan olma erdeminden uzak henüz evrimini sağlayamamış dört ayaklılardan farksız..!
Kütüphanelerimizde klimalı ve nezih ortamlar okumak isteyenleri bekliyor.
Gidin bakın , en yakın kütüphanelere ,bir avuç Lise ve Üniversite öğrencisi ders için , zorla masadalar.
Bize okumanın zevki maalesef öğretilmedi derslerde.
Okumak bir araçtı.hedef ve amaç değil.
Okumayı ancak eğlence olduğunda katlanabiliyoruz.
Hepimiz çocukluğumuzda çizgi romanların Tommiks Teksas’ları elimizden düşürmezdik. İnanın belki onun içinde çizgi resimler olmasa elimize sürmezdik..!
kaçımız bir dünya klasiği okuduk..?
Altı yıl İngilizce öğrendikten sonra gittiğimiz Üniversite şehirlerinde bir Turist’e yardımcı olabildik..? Sorduğu sorulara kaçımız yanıt verebildik..?
Hiçbir yerde altı yıl yabancı dil öğretilen toplumda, yabancı dil konuşamayanlar bilmeyenler vardır..?
sadece biz de..!
Bunun suçunun yarısı Milli Eğitimdeyse diğer yarısı da bizde.
Okumayı sevmiyoruz.
Ya radyodan dinleyeceğiz,ya da televizyondan izleyeceğiz..!
Okumak beyinle gözü aynı anda çalıştırmaktır.
Herhalde biz bu iki işi , bir türlü , aynı anda yapamıyoruz..!
ya okumak zor geliyor ya da beynimizi çalıştırmak..!
Ya da her ikisini birden çalıştıracak yeterli enerjimiz yok..!
Ama bilgi sahibi olmadan konuşmasını ve atıp tutmasını pek seven bir milletiz.
İçi boş teneke misali ülkede gürültü bol.
Oysa ,Okumak ciddi bir iştir, boş zamanlarda yapılacak bir iş değildir.
Uluslar okumak üzerine istatistiklerle kültür seviyelerini belirlerler.
İşte Japonya’da kişi başına düşen kitap gazete sayısı ile bizdeki gazete başına kişi sayısı uçurumları, ekonomilerine büyük devlet olmalarına yansımıştır.
Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum bir diye yakınan mankenimiz, aslında inançlarıyla ve biatları yüzünden seçim yapan ,okumamış yüzlerce insanın oyunun , okumuş ve aydınlanmış muhalif bir oyun karşısında ne kadar etkili olduğunu vurgulamıştır.
Aziz Nesin’in hepimizin bildiği veciz ama acı sözüne ,nasıl hamasi duygularla karşı çıktıysak, bu manken kardeşimize de karşı çıktık ama, gerçek acı da olsa, siyasette görünen fotoğrafta gerçek ortada....!
****
İşte okumadığımızdan , sanatta, sosyal hayatta empati yapmaktan da çok uzağız.
Dün sabah Aydın Büyükşehir Belediye başkanı’nın engelliler haftasında “altı nokta körler derneği “ üyelerine verdiği kahvaltılı toplantıda ortaya çıkan bir acı gerçek beni ve umarım okuyunca da sizleri çok üzecektir.
Beyaz baston , bildiğiniz gibi görme özürlü kişilerin yolda yürümelerini engelleri tanımalarına yarayan bir araç.
Bu bastonlardan temin edebilmek için Büyükşehir belediyesi destek olurken , dernek başkanı Bayram kardeşim , maalesef , meslek odaları ve kurumların ilgisiz kaldıklarını açıklayınca herkes üzüldü.
Kadın yüreğinin şefkatiyle konuya yaklaşan Topuklu efe , bu konuda da engellilerin yanında olduğunu gördük.
Ama Aydın da faaliyette olan ve Aydın dan kazanan onca firma, meslek odaların yönetimleri, STK lar dezavantajlı bu gruplara öncelik vermemeleri , hiç de etik değil.
Umarım bu yazıdaki serzenişten sonra , onlarda ilgilerini esirgemezler.
Aynı toplantıda topuklu efe , AYDIN’I ORTAK AKILLA YÖNETECEĞİZ mottosunu öne çıkararak , kent meydanında on gün kadar açık kalan demokrasi çadırında vatandaşın notlarını değerlendirmeye çalıştıklarını açıkladı.
Umarım bu bir başlangıç olur ve sözde değil , öz de kalır.
Demokrasilerde sırasıyla Yasama, yürütme , yargı üçlüsü ile beraber, basın ve medya 4. Güç olarak bilinir.
Ama ileri demokrasilerde , artık 5. Güç kavramı da gündeme oturdu.
Bu güç artık Sivil Düşünce ve yabancıların NON GOVERNMENT ORGANİZATION dedikleri “resmi ve hükümet dışı “ yapılanma olan SİVİL TOPLUM KURULUŞLARIDIR.
Bir çok etkinlik ve programa imza atan STK lar, yaşadıkları kentler için proje üreten gönüllülerdir.
Şehirlerinin sevdalılarıdır.
Eskişehir Büyükşehir belediyesinin şehrin akilleri ile her ay yaptığı toplantılarda çok güzel düşünce ve projelerin üretildiği bilinmektedir.
Başarılı kent Eskişehir işte bu ünvanını katılımcı STK larla kazanmıştır.
Nasıl bir İncir ve Zeytin ile kestane ve çileğimizle tanınıyor ve biliniyorsak,
neden evlerimizde otların da yetiştiği ilimizde eksik olmayan yumurtalı kavurmasıyla ,
Eskiden demokrasilerde, seçmenlerin,
oy verdiği günden itibaren sahadan çıktığı tribünlerden maçı seyrettiği,
yönetime katkısının olmadığı , tekrar çağırdıklarında ,her dört yılda bir seçmeleri gerekenleri, adet yerini bulsun misali seçtikten sonra ,
sahadan çekildiği, matematik derslerinde öğrendiğimiz etkisiz eleman gibiydi.
Ancak artık ileri demokrasilerde,
yönetime katkıda bulunan ,
seçtiklerine , yeri geldiğinde dur diyebilen,
bu olmadı değiştirin diye seslenen,
iyi ve güzel şeyleri de alkışlayan destek veren ,halk meclisleridir , lobileridir, Sivil Toplum Kuruluşlar.
Avrupa da her 40 kişiye bir Sivil Toplum Kuruluşu isabet ederken ,
ülkemizde ancak 830 kişiye bir STK düşüyor.
ileri demokrasilerde neredeyse tam 21 kat daha fazla yönetime ilgi ve duyarlılık farkı.
Yerel idareler Sivil toplum Kuruluşlarının projelerine gereken önemi veriyorlar mı..?
akıllı siyasetçiler önem verirlerken ,
maalesef bir çok yerel ve merkezi idareler
Yerel öneri ve talepleri hasır altı ediyorlar.
İtiraf etmek gerekiyor ki,
sivil yerel talepler ile , siyasi çıkarlar bazen karşı karşıya gelebiliyor.
Oysa seçilenlerin var oluş nedenleri kendini seçenlerin sorun ve taleplerini yerine getirmek değil mi..?
Yasama, Yürütme ,yargı olarak nitelendirdiğimiz üç gücün ardından, basınla eşdeğer nitelikte Sivil Toplum görüş ve projeleri gelir.
Ama, “ halka rağmen , halka karşı” idareler,
Sivil Toplumları bazen yok saymak hatasına düşmektedirler.
Bir sorun ve ideal için bir araya gelenleri ,
Ayak bağı olarak gören yerel yönetimler ,
kendilerini o koltuğa getirenlerin istek ve taleplerini kulak ardı edenler,
ilelebet bir gün kaybetmeğe mahkumdurlar.
Ama bugün, ama yarın...!
Belki de yarından da yakın..!
Çünkü toplumsal taleplerin karşısında hiç bir güç duramaz.
Tarihte bunu yazar, bunu söyler , yıllar boyu.
Onun için yerel ve merkezi idareler,
aynı senaryonun aktörleri el ele vermelidirler.
Seçmenlerin sivil aktörleri STK lar ve dernekler, odalar ,
Bunların bir araya geldiği federasyonlar , seçilenler gibi ve belki daha fazlası bu kentin duygusal sahibidirler.
Aslında aynı amaca yönelik hizmet etmektedirler.
Büyükşehir belediyesinin ve Yerel belediyelerin halk günleri vardı ,
neden kaldırıldı bileniniz var mı..?
sevgili Topuklu Efe , Aydın belediye başkanlığının ilk yıllarında haftanın bir gününü halka açardı kapısını.
Hala devam ediyor mu bu güzel gelenek..?
ben görmedim, hiç duymadım..!
Ama sarışın kulenin en üst katından ,
“ her gün seyrettiği Efeler deki diğer ilçelerde ki “Aydın’lıların derdini ilk elden dinlese
ne güzel olur..?
kapım herkese açık dese bile istenen bir randevuyu haklı olarak belki işlerinin yoğunluğundan ,hiç geri dönemeyen bir büyükşehirin mutlaka ayda bir halk günü düzenlemesi gerekmez mi..?
Aynı geleneği diğer ilçe belediyelerinin de uygulaması yerinde olmaz mı ..?
Bunu valilik düzenli olarak yapıyor .
gelin Sivil Toplumlar Kuruluşları ile geleneksel her altı ayda bir toplantı ,çalıştay düzenleyerek , yaşadığımız kenti el ele güzel projelerle daha iyi yaşanabilir güzel bir kent yapalım.
Eskinin ” ben bilirim benim dediğim olur “ fikirlerimizi artık değiştirip,
katılımcı tam demokratik yönetime geçelim..!
zararın neresinden olursa dönelim..!
hakemliğine başvuracağınız seçmenlerle , onların kılcal damarları derneklerle , STK larla bir araya gelelim.
Ne zararı var ki,
Herkesi bir de ne diyor dinleyelim..!
SÖZÜN ÖZÜ :
NİÇİN Mİ FİKİR DEĞİŞTİRİYORUM..?
ÇÜNKÜ BEN FİKİRLERİMİNİ SAHİBİYİM ,
KÖLESİ DEĞİL..!
MEHMET ÖZÇAKIR
mehmetozcakir@hotmail.com
P.K:110 EFELER AYDIN
GSM : 0.532.3722627