İSTİKLAL MARŞININ KABULÜNÜN YÜZ BİRİNCİ YILI KUTLU OLSUN

Abone Ol

Bugün 12 Mart 2022. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un yazarak kıtalara döktüğü eserin 101. yılını kutluyoruz. İstiklal Marşı Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde vekillerin tamamının oy birliği ile ‘Ulusal Milli Marş’ yazdırılması ve bestelenmesi kararı alınarak bu haber bütün Anadolu vilayetlerine ulaştırılmıştı. Ülkenin her bir bölgesinden şairler tarafından yüzlerce şiir Ankara’ya Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmişti. Toplamda 724 tane şiir heyet tarafından tek tek defalarca okunmuştu. En sonunda Mehmet Akif Ersoy’un şiiri bestelenmek üzere büyük bir oy çoğunluğu ile kabul edilmişti.

Ancak on kıtadan oluşan İstiklal Marşı uzun olduğu için ilk dört kıtası bestelenerek kabul marş olarak kabul edilmiştir.

***

İstiklal Marşı ilk önce 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etti. 1930 yılına kadar bu beste çalınsa da 1930'da değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı aynı zamanda Senfoni Orkestrası Şefi olan Osman Zeki Üngör'ün 1922'de bestelediği bugünkü şiir yürürlüğe kondu ve marş olarak okunmaya başlandı.

***

İstiklal Marşımızı her platformda gururla söylüyoruz. Ben kendim İstiklal Marşımızı ne zaman duysam saygım gereği hem durur marşa dahil olur coşkuyla söylerim. Bu duyarlılığımı çocuğuma da aşıladım. Bazen hafta içi bazen de hafta sonu oynanan Milli Takımızı veya lig maçlarını izlerken maç önü seremonisinde okunan marşımızda bile ayağa kalkıp marşımız bitene kadar söyleriz. Tabi ki duygulanmamak elde değil. Marşın dizelerindeki sözlerden Kurtuluş Savaşı’nın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum. Atalarımız, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası sayesinde düşmanlarımızı topraklarımızdan atıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarak bizlere bu cennet vatanı bıraktılar. Bizler de atalarımızın bize bıraktığı bu mirası gerekirse canımız ile ödemeye hazırız.

***

Çocukluk yıllarımızda sabah okul girişlerinde ve hafta sonu okulun kapanış töreninde haykıra haykıra okurduk. Televizyonun çıktığı yıllarda tek kanallı dönemde TRT ekranının açılışı askerler tarafından yapılırdı. Rap Rap Rap ayak seslerini sabah duyduk mu İstiklal Marşımız ile açılır, akşam ise yine İstiklal Marşımız ile kapanışı yapardık.

***

Vatan şairimiz ve aynı zamanda dönemin mebuslarından olan Mehmet Akif Ersoy, meclis kürsüsünden yaptığı konuşma esnasında “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyerek duygularını ifade etmişti…


İSTİKLÂL MARŞI


Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.


Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.


Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.


Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?


Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…

Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.


Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.


Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.


Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli


O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;

Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;

O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.


Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!