Aydın da geçtiğimiz hafta , 1 Ağustos’ta yapılacağı duyurulan yeni kuyu sahalarının açılması için Resmi gazetede yer alan ilan üzerine JEOTERMALE HAYIR basın açıklaması için günler önce kentte ve sosyal medyada yüksek katılım için duyurular yapıldı.
Günü geldi çattı , Atatürk Kent meydanında akşam üzeri düşünülen toplantı başlamasına rağmen , hava yine de sıcaktı.
Katılanlar ise çevre ilçelerden , Nazilli ve Kuşadası gibi ilçelerimiz ile komşu İzmir den Tire den Çevre dernekleri , CHP Siyasi çevreleri, milletvekilleri , Aydın dan Çevre dernekleri ile beraber bir avuç Sivil Toplum Kuruluşu ve duyarlı vatandaşlar.
Benim tahminime göre , gelen geçenler ,” burda ne oluyor “diye sorup yoluna devam edenler ,hariç toplantı boyunca kalan ve izleyen sayısı 500 ila 750 kişi civarında kalabalık vardı.
Toplantıya gelenler , zaten bu işin içinde hep olanlardı. Basında sürekli yer alanlar, açıklamalarıyla kamuoyunu bilgilendirenler, kimilerine göre bu hareketin aşina isimleri ile dernek ve kişileri meydandaydı.
Bu olaya gerçekten sahip çıkan tek taraf , Kızılcaköylü kadınlar ‘ı kutlamak istiyorum.
Erkeklerinin yerine kadın olarak yedisinden yetmişine bir avuç köylü kadın meydanda ellerinde pankartlar, kurumuş zeytin dalları ile davalarına sahip çıktılar.
Ülke genelinde başta Kazdağları , Salda Gölü, Aydın jeotermal’i olmak üzere ciddi bir çevre katliamı protestosu devam ediyor.Tabiat’ı olduğu gibi kendi doğası ile başbaşa bırakılmasını isteyenleri genel kanaat ile “ zaten bunlar solcuların işi “ ya da börtü böcekle uğraşan enteller olarak nitelendirmek son derece yanlış bir tespittir.
Belki böyle düşünenlerin ilk kıvılcımı yaktıkları eylemin , sonradan olumsuzluklarını gördükçe , köylülerin de katılmalarıyla , haklı bir tepkiye dönüşmüştür.
Haklı , çünkü kimse Jeotermalin masum olduğunu bilimsel olarak açıklayamamıştır. Aksine Üniversitelerin bu konuda araştırmalarının varlığı dile getirilerek , ÇED işletme planına göre hatalı işletilen santrallerin , hava su ve toprağa zararlarının saptandığı tespit edilmiştir.
Köylülerimiz ‘in bildiği tek şey tarım dır.Tek hazineleri ve geleceği toprak ve ekip biçmektir. Biz şehirlilerin de geleceği bu köylerimiz ve ürettikleri ile köylülerimizdir. Üretenler ile tüketenler arasında doğal bir sürdürülebilir ilişki mevcuttur.
Onun için üreten köylüler gelirlerini , tüketen şehirliler de sağlıklarını düşünmek zorundadır.
Kamu idaresi ve şehri atanarak yönetenler , Jeotermal’in zararının olmadığı görüşünü , bilimsel bir rapora bağlayarak öne sürmelidir.
Keşke “son 10 yılda jeotermal santraller kurulmasaydı da, tarım yine bu hale gelir miydi ? “sorusuna yanıt arayabilseydik.
İşte o vakit , eğer jeotermal olmadan tarım ve su ve hava ile toprak kirliği tespit edilebilseydi, jeotermal’in masumiyeti açığa çıkarılır, bugün bu tartışmalar son bulurdu.
Bu aşamada yapılacak tek şey ,bilimin konuyu araştırarak çözmesi ve nedenlerini ortaya koymasıdır.
Gelelim Mitingin düzenine, kimileri fiyasko olarak , kimileri hatıra fotoğrafı çekilme fırsatı ile “bizde oradaydık “ mesajını arkadaşlarına iletmek üzere bir fırsat olarak değerlendirse de, Kamuya BİZ JEOTERMALE KARŞIYIZ görüşü bir kez daha tekrarlandığı için yerindeydi. Keza FOX TV de ertesi akşam 2 dakikalık ulusal yayın ile Aydın’ın tepkisi tüm dünyaya duyuruldu. Yerel basın manşetlerinden verdi.
Haa, iddia edilen eksikler yok muydu, elbette vardı, meydan da bir platform ve kürsü olmaması, konuşamacılarla aynı zeminde yer alan katılımcıların , konuşanları görmemesi, ses düzenindeki güçsüzlük , basın açıklaması eyleminin , adeta sadece konuşmacıların demeçlerine dönüşmesi, katılımın sadece “ sen ,ben, bizim oğlan “ misali herkesin birbirini tanıdığı kişilerin yine bir eylemde buluşması ve sokaktaki evdeki şehirlinin , sorunun asıl sahibi ve yakınan üreticilerin köylülerin meslek odasını temsil eden Ziraat Odalarının yer almaması düşündürücüydü.
Demek ki AYDIN ya bu olay’a inanmamı ve evinden çımaya değer bulmamış henüz, ya da “ “başım belaya girmesin “ , ben kötü olmayayım diye işin peşini terk etmiş.Böyle düşünenlerin gece Hidrojen sülfürden yakınmaya , kuruyan incir ve zeytin ağaçlarının sonucunda , incir bulamamaya hakkı olmadığı gibi, sağda solda kapalı kapıların ardında “ n’olcak bu Aydın’ın hali demeye “ hiç mi hiç hakkı olmadığını bilmelidir.
Çünkü “tarlada izi olmayanın , harmanda ve sofrada yüzü olmaz” der atalarımız..!
SÖZÜN ÖZÜ:BİR MUM DİĞER BİR MUM’U TUTUŞTURMAKLA ,IŞIĞINDAN BİR ŞEY KAYBETMEZ
MEHMET ÖZÇAKIR mehmetozcakir@hotmail.com
P.K:110 EFELER – AYDIN
GSM : 0.532.3722627