AMERİKA’DA BAŞKANLIK SİSTEMİ (BİZDEKİ YENİ SİSTEMİ ANLAMAK İÇİN KILAVUZ)

Abone Ol

Bugünlerde başkanlık sistemi tartışılmaktadır. Vatandaşın pek çoğu sisteminden habersizdir. ABD’de iyi işleyen bir başkanlık sistemi var. Bu sistem bize uyar mı? Tıbbi ilaçlar, aynı rahatsızlık görülse dahi farklı kişilere farklı tepkilere yol açabilir. Fransız İhtilalı’nın doğurduğu milliyetçilik Alman ulusu için iyi olur. Dağınık Alman halkları birleşerek büyük Almanya’yı kurar. Aynı milliyetçilik Osmanlı’nın sonudur. ABD’de başkanlık, eyalet(federal) sistemiyle paraleldir. Her eyaletin ayrı meclisi, anayasası, iç hukuku, geliri vardır. Türkiye’deki üniter devlet modelinden vaz mı geçilecektir? Eyalet sistemi Türkiye’nin sonunu getirir mi? Amerikan başkanlık sistemi nasıl işlemektedir: ABD’de Kongre olarak adlandırılan iki tane meclis var. Bu yasama organlarından Temsilciler Meclisinde her bir eyalet, eyaletin nüfusu oranında temsilciye sahiptir. Diğer meclis Senato’da eyaletler eşit olarak temsil edilir. Kongre, 1787’den günümüze yapılandırıldığı şekildedir. Kanunların gücünü uygulama hükümetin yetkisindedir. Yürütme organı başkan ve başkanlık birimi ile başkanın yönetimindeki devlet kurumlarından oluşur. ABD’nin, üçüncü ve aynı derecede öneme sahip organı yargıdır. Anlaşmazlık durumunda problemleri çözen ve kanunların ne anlama geldiğini anlatan mahkemelerdir. Yargıçlar kanalıyla bu organ görevini yapar.

Her bir devlet organının görevi bellidir. Kongreden geçecek bir tasarı başkanın imzası olmadan yasa haline gelemez. Başkanın bir tasarıyı imzalamaması vetodur. Kongrenin her iki meclisi de üçte ikilik çoğunlukla tasarıyı tekrar onaylarsa başkanın vetosu kırılmış olur. Başkan bir tasarının kanunlaşmasını isterse, o tasarının senatonun üçte ikisinin oyunu alması gerekir. Bu, kongre ile başkanının birbirlerini kontrol etme biçimidir. Yargı, kongre ve başkanı denetler. Yüksek yargı, anayasaya aykırıysa bir yasanın yürürlüğünü ortadan kaldırır. Anayasa Mahkemesi(Yüksek Mahkeme) üzerinde başkanın ve Senato’nun bir kontrol mekanizması vardır. Mahkeme üyelerini başkan atar ve bu atamalar senatonun onayından geçmek zorundadır. Diğer bir sistemi koruyan durum ise ABD ordusunun başkomutanı başkandır. Ancak sadece kongre savaş ilanına karar verebilir. ABD’de kontrol ve denge sisteminin üç dalı mükemmel çalışmaktadır. ABD’nin kuruluşundan beri aynı anayasayla aynı sistem devam etmektedir. ABD anayasasını hazırlayan delegeler ne mükemmel bir iş çıkarır. Bu anayasa, pek çok millet için model oluşturur. Geçen yıllar değişime ihtiyaç doğurur. Fakat Anayasanın alelacele değiştirilmesi mümkün değildir. Anayasa değişiklik teklifi pek çok engeli aşmak zorundadır. Anayasa değişiklik teklifinin Kongrenin iki meclisinden üçte ikilik çoğunlukla geçmesi gerekir. Sonra teklif eyalet meclislerine gönderilir. Teklif, eyaletlerin en az dörtte üçlük oyunu almalıdır. Böyle bir uygulama zaman alır. Bununla pek çok kişinin onayı gerçekleşir. Anayasa yazıcıları, bu kadar çok sürecin anayasanın aptalca, aceleyle, düşüncesizce değiştirilmesini engelleyeceğini düşünmüştür. ABD’de anayasa, ana iskelet ve çatı kanundur. Kongre tarafından pek çok kanun çıkartılır. Söz konusu kanunlar, anayasaya uymak zorundadır. Kanunlar yapılırken kongre anayasayı yazanların neyi anlatmak istediğini karar vermelidir. Yargının bile aynı anayasa üzerindeki anlayışı zamanla değişmektedir. Yüksek Mahkeme 1896’da siyahî(köle) çocuklar ile beyaz çocukların farklı okullarda okumasını anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bulmaz. Her nasılsa, 1954’te Yüksek mahkeme farklı okul uygulamasını eşitlik ilkesine uygun bulmaz ve yasa için anayasal değil der.

ABD siyaseti dendiğinde Cumhuriyetçiler ve Demokratlar akla gelir. ABD’de Parti sistemi yavaş gelişir. Demokrat Parti oluşumu 1800’de Thomas Jeferson’la; Cumhuriyetçi hareket çok daha sonra 1860’da Abraham Lincoln’in başkan seçilmesinden kısa bir süre önce başlar. ABD’de bunların dışında partiler vardır. Bunlara, üçüncü partiler denir. Partiler, Tüm kurumlar için yarışacak adayların ortaya çıkmasını sağlar. Onlar arasından seçim yapma kararı halkındır. Adaylar hakkında bilgilendirme yapma siyasi partilerin görevidir. Partiler önemli konuların gündeme gelmesi veya gündemde kalması ve bunlarla ilgili vatandaşların haberdar edilmesi gibi bir görev üslenir. Bu durum, siyasi partilerin vatandaşların nezdinde daha güçlenmesine katkı sağlar. Çünkü partiler problemler üzerinden düşünce ve eylemlerini savunur.

ABD’de başkan şöyle seçilir: Her eyalette başkan adayları ortaya çıkar. Partiler her eyalette bu başkan adaylarını iç seçimlerle bire indirir. Eyaletlerden seçilen adaylar arasından büyük parti kongresinde başkan adayı belirlenir. Her bir parti adayını belirledikten sonra seçim kampanyası başlar. Adaylar seyahat eder ve konuşmalar yapar. Televizyonlarda görünür. Partiler gazetelerde duyurular yayımlar. Televizyon ve radyolarda pek çok reklam çıkar. Partiler böylece insanların kendi adaylarına oy vermesi için teşvik etmeye çalışır. Kasımda seçim yapılır. Bir eyaletin herhangi birinde hangi aday oyların çoğunluğunu alırsa eyaletin tamamını kazanmış sayılır. Eyaletlerin çoğunluğunda bu şekilde seçimi almış aday başkanlık seçimini kazanmış olur. Seçimler sonuçlandığında Amerikalıların genelde takip ettikleri bir gelenek vardır. Birbirlerine karşı mücadele etmiş bu iki kişi birbirinin elini sıkar. Kaybeden kazananı tebrik eder. Kaybeden parti, demokratik kültüre ve yeni hükümete bağlı kalacağına söz verir. Seçimi kabul eder.

Thomas Jefferson başkan olduğunda o, takipçi ve destekçilerini açıkta bulunan işlere atadı. Fakat Andrew Jackson başkan olduğunda ise o, kendi takipçilerini bir yere yerleştirmek için pek çok kişiyi işinden etti. Jackson bu yaptıkları “yağma düzeni” olarak adlandırıldı. Politik bir yer edinme ümidi, kampanya döneminde pek çok kişinin oldukça yüksek tempoda çalışma nedenlerinden birisidir. Kazanan aday, kendisinin seçimi kazanması için canla başla çalışmış kişiyi elbette destekler. Günümüzde, ABD’de iş konusu Sivil Hizmetler adında bir büronun kontrolüne bırakılmıştır. Bu sistemde, iş sahibi olmak isteyenler, özel bir testten geçer. Testi geçen kişilerin adları listelere kaydedilir. Sonra listeden isim çekilir. Çekilen isim işe başlamış olur. Elbette iş sahibi olunduktan sonra hangi parti seçimi kazanmış olursa olsun iş garantisi sağlanır. Devletteki günlük işler hangi parti iktidara gelirse gelsin kesintiye uğramadan devam eder.

Kongre üyelikleri için partiler, her bir eyalette aday adayları arasından seçim yapar. Adaylar birbirine karşı rekabete girişir. Onlar el ilanı bastırır, halk arasında konuşur, görkemli yürüyüşlere katılır, radyo ve televizyonlarda görülür. Pek çok eyalet genel seçimden önce ön seçim yapar. Söz konusu seçimler yılın erken döneminde yapılır. Ön seçimlerde pek çok aday değişik partilerden birbirine karşı mücadele eder. Her bir partiden kazanan adaylar genel seçimlerde mücadele eder. Kongre üyeleri başkan gibi değildir, onlar direk halk tarafından seçilir. Seçmenler Kurulu yoktur. Yine Kongre üyeleri sadece kendi bölgelerinden eyalette yaşayan insanlar tarafından seçilir.

ABD’nin kurucuları sık sık seçimlerin yapılmasını istemiştir. Böylece insanlar devlet yönetiminde uzun kalmazlar yerlerine yenileri gelir. Elbette devlet kurucuları, seçimlerden sonra yöneticilerin ani bir biçimde değişmesini arzu etmemiştir. Onlar temsilci seçimleri iki yılda bir; başkanlık seçimleri dört yılda bir olacak şekilde seçimleri düzenler. Senatörler altı dönem için seçilir. Senatonun üçte biri iki yılda bir yapılan seçimlerle yenilenir. Böylece devlet yönetiminde her zaman tecrübeli kişiler bulunur. Böylece ABD hükümeti çok rahat bir işleyişe sahip olur. Yargıdaki kişiler seçilmez. Yüksek Mahkemenin bütün üyeleri atanır. Başkan ve yardımcısı beraber seçilir. Eğer başkan ölürse yardımcısı derhal başkanlık görevini üslenir. Başkan Kennedy 1963’te öldürüldüğünde onun yardımcısı Johnson derhal başkan olur. Yaşanan trajedi ne olursa olsun ülke yönetimi devam etmek zorundadır.

Eyalet yönetimi şeklen federal hükümete benzer. Ulusal hükümette bir başkan ve bir başkan yardımcısı olduğu gibi her eyalet bir vali ve bir vali vekiline sahiptir. Tıpkı federal hükümette kongre nasıl iki yasama biriminden oluşmaktaysa eyalet meclisleri de iki birimden oluşmaktadır. Eyaletler Amerikan Yüksek mahkemesinin bir küçük örneği olan yüksek mahkemelere sahiptir. Başkanın silahlı kuvvetlerin başkomutanı olduğu gibi valiler de eyalet polislerini ve eyalet milis güçlerini kontrol eder. Kişiler, hem eyaletinin hem de Amerika Birleşik Devletleri’nin vatandaşı sayılır. ABD anayasası Federal hükümete bir eyaleti reddetme, bir eyaleti diğerine bağlama gibi bir yetki vermemiştir. Federal hükümet gerekli ve yerinde yasalar yapmaya ve bunları uygulamaya yetkisine sahiptir. Eyaletlerinse hangi yetki ve güce sahip olduğunu bilmek gerçekten zordur. Yıllarca eyalet hakları konusunda tartışmalar sürmüştür. Eyalet haklarına savunan kişiler eyaletlerin şimdikinden daha fazla güce ve karar verme yetkisine sahip olması gerektiğini savunur. Amerikan İç Savaşı’nın çıkma nedenlerinden biri kimi eyaletlerin birlikten ayrılma hakları olduğunu düşünmeleridir. Savaşta yenilgi şunu ortaya çıkarmıştır ki eyaletlerin birlikten ayrılma hakları yoktur. Ulusal hükümet eyaletlerin uyacağı bir ulusal kanun veya genelge çıkarabilir. Arkansas eyaleti 1954 yılında Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin siyahîlerle beyazların ayrı ayrı okullarda eğitim görmesini ve ırkçılık uygulamalarını sona erdiren kararına uymayı reddedince Başkan Eisenhower Yüksek Mahkeme’nin kararlarının uygulanması ve siyahî öğrencileri korumak için oraya federal askeri güçleri sevk eder.

Bir eyalet üstesinden gelemeyecek bir iş yapmak zorunda kalırsa ulusal hükümetten yardım isteyebilir. Bir doğal felaket olduğunda bir eyalet yıkılanları yeniden yapma ve zararları tazmin için gerekli paraya sahip olmayabilir. Bir eyalet sel baskınlarını önlemek için baraj yapmak istediğinde veya erozyon kontrolü için federal hükümetten yardım alabilir. Çok para gerektiren eyalet otoyollarını Ulusal hükümet yapar. Şehirlerdeki polis gücü yerel hükümet adına çalışır. Okullar yerel hükümetler tarafından idare edilir. Pek çok cadde, sokak, kaldırım yatırım maliyetleri yerel mükellefin vergilerinden karşılanır. Yerel hükümetler gücünü ve yetkisini eyaletten alır. Anayasa, ulusal hükümetin gücünü ve sınırlarını çizer, eyalet ve insanların geri kalan sorumluluklarını ifade eder. Bu nedenle yerel hükümetler anayasa’dan doğrudan etkilenmezler. Eğer bir kent bir tüzük ya da şehir anayasasına sahipse öncelikli olarak eyalet anayasasına bakılır.