ADNAN MENDERES'İN MUHALEFET YILLARINDA MEMLEKETİ AYDIN'DA İL EKONOMİSİ (1945-1950)

Abone Ol

II. Dünya Savaşı sırasında Türk devlet yöneticileri Türkiye’yi ne pahasına olursa olsun savaş dışında tutmaya çalışmışlardır. Onlar, Osmanlı Devleti’nin yıkılıp, Anadolu topraklarının işgaline yol açan I. Dünya Savaşı trajedisinin tekrarına izin vermemişlerdir. Ancak II. Dünya Savaşı’nın büyük riski ve Türkiye’yi de içine alabilme ihtimali Türkiye’yi seferberlik durumuna geçirmiştir. Bu yüzden bozulan iktisadi dengeler Türkiye’nin ekonomi politikasının sertleşmesine neden olmuştur. Savaş içerisinde çıkartılan kanunlar, olağanüstü şartlar nedeniyle sosyal yapıyı ve iktisadi yaşamı ciddi bir biçimde sarsmıştır.

II. Dünya Savaşı nedeniyle Türkiye’de vergi oranlarında aşırı bir artış olmuştur. Varlık ve Toprak Mahsulleri vergisi bu dönemde ihdas edilmiştir. Kimin ne kadar vergi ödeyeceği, kurulan komisyonların yada bu konuyla görevlendirilmiş memurların takdirine bırakılmıştır. II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle bu tip vergilerin bir kısmı kaldırılmıştır. Ancak uygulamaların savaşın biter bitmez sona erdiğini söylemek doğru değildir. Genelde atlı olarak köylünün tarlasına gelen memur göz kararıyla oradan çıkabilecek mahsulü hesapladıktan sonra, tahakkuk edecek vergiyi hesaplayarak yükümlüye bildirmiştir. Köylü hesaplanan vergiye itiraz edince çoğu kez köylüye, memura hakaret muamelesi yapılmıştır. Zaman zaman köylünün ürettiği değer, hesaplanan vergi miktarının altında kalmıştır. Bunun üzerine köylü başka yerden ödünç tahıl tedarikine giderek ofise vergi borcunu ödemiştir. Bu vergiyi bizatihi köylünün ofise kendisinin getirmesi gerekmiştir. Öküz arabalarıyla ürününü teslime gelen köylü, kimi zaman aynı gün içinde mahsulünü ofise teslim edememiş, bu nedenle öküzünü akşam hana bağlamış ve böylece ayrı bir maddi külfetle karşı karşıya kalmıştır. Varlık Vergisi uygulaması söz konusu döneme damgasını vurmuştur. Vergisini ödeyemeyenler, Erzurum Aşkale’ye gönderilerek burada devlet adına çalıştırılmıştır. Devlet bu vergiden amaçlanan tahsilâtı yapamamış ve bu vergi uygulaması pek çok olumsuz sonuç doğurmuştur. Vergi 15 Mart 1945 tarihinde yürürlükten kaldırılmış, kalan vergi borçları da silinmiştir. O günkü varlık vergisi yükümlüsü Aydınlı ailenin bir bireyi, bu vergi hesaplanırken adaletli davranılmadığını söylemiştir. Ancak bu verginin uygulanışı sırasında Aydın’da, İstanbul’a göre çok daha az sorun yaşandığını; çünkü İstanbul’da bulunan azınlıkların savaş nedeniyle büyük sermaye edindiklerini, bu nedenle bunlara büyük vergi yükü düştüğünü belirtmiştir.

Kırsal kesimde yaşayanlar için II. Dünya Savaşı’nın sosyal ve ekonomik koşulları daha ağır sonuçlar doğurmuştur. Köy Kanunu gereğince köy hizmetleri için ihtiyar heyetlerince takdir edilen salmalar, matrahsız olduğundan köylüye çok ağır gelmiştir. Özellikle kendisi başka yerde oturup o köyde gayrimenkulu bulunanlar için, konulan salmalarda hiçbir fark gözetilmemiştir. Salmalarda adalet ilkesi yerine eşitlik ilkesinin uygulanışı nedeniyle büyük toprak sahibi çiftçilerle aynı miktar salma ödeyen fakir köylü çok büyük zararlar görmüştür. İlgili kanununda vergide adalet ilkesine uygun düzenleme yapılması istenmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında köy esnafları için uygulanan kazanç vergileri çok nispetsiz ve ağır olmuştur.

1939 yılına gelindiğinde Çine Akçaova bucağında 50’den fazla dokuma tezgâhı bulunuyordu. Karacasu halkının %90’ı dokumacılık yaparak geçimini sağlamakta, yine bu ilçeye bağlı köylerde yüzlerce kişi dokumacılıkla uğraşmaktaydı. İstatistiklere göre Aydın merkez ilçede de dokumacılık yapan aile sayısı oldukça fazla idi. Bu aileler, II. Dünya Savaşı’nın olumsuz sonucu olarak ortaya çıkan buhranlı günlerde dokuyacak iplik bulamamışlardır. Kimi aileler, karaborsadan kendilerini zorlayarak iplik temin edebilmiştir. Ancak yüzlerce aile geçim sıkıntısı içine düşmüştür. Orman Kanunu da çok sert idi. Bu yüzden piyasada sık sık kereste, mangal kömürü sıkıntısı yaşanmıştır. Devlet savaş sırasında temel tarım ürünlerine el koymuş ve kimi temel gereksinimlerin ticaretini yasaklamıştır. Bu yüzden inhisar(istif ve tekelcilik), hayat pahallılığı ve karaborsa en önemli sorun olmuştur. Tek parti yönetimi savaş bitiminde ise mevcut sert ekonomik önlemlerden birdenbire vazgeçememiştir. II. Dünya Savaşı’nın bitimini takip eden günlerde halk bir süre daha, temel ihtiyaç maddelerini tedarik etmede zorluk çekmiştir. Örneğin ekmeğin bir süre daha karneyle dağıtılmasına devam edilmiştir. İnsanlar kimi zaman elindeki karneye rağmen ekmek bulmakta zorlanmıştır. Diğer temel ihtiyaç maddeleri için de sıkıntı çekilmiştir. Örneğin iki hafta boyunca Kuyucak’ta kibrit bulanamamıştır. O günlerde gazeteler Tekel İdaresi’nin dikkatini bu konuya çekmek için günlerce yayın yapmıştır. Akaryakıt ticareti serbest bırakıldığı halde uzun süre Nazilli’de gazyağı sıkıntısı çekilmiş ve bu mamul karaborsada satılmıştır. Aynı şekilde Sultanhisar ve köylerine 2 ay boyunca gazyağı ulaşmamıştır. Gazyağı karaborsada satılmıştır. Kentin ileri gelenleri 150–200 kuruşa karaborsadan gazyağı temin edebilmiştir. Kaput bezi ve Sümerbank manifatura malzemeleri bucağa gelmemiştir. Vatandaş giyim ve giyim malzemesi tedarikinde güçlük çekmiştir. Nazilli’de dokuma fabrikası olduğu halde Aydın iline bağlı ilçe ve köylerde uzun süre piyasada kefen bezi bulunamamıştır. Sert geçen kışa rağmen tüm Türkiye’de olduğu gibi zaman zaman Aydın’da da odun ve kömür sıkıntısı baş göstermiştir.

Alınan sert ekonomik önlemler, bazı yolsuzluk ve kanunsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Aydın’da Milli Koruma Kanunu’na muhalefet, ihtikâr ve karaborsacılık iddiasıyla onlarca dava açılmıştır. Bunlardan en önemlisi Nazilli Basma Fabrikası Müdürü, Fabrika Ticaret Şefi ve Muhasebe Memuru’nun Milli Koruma Kanunu’na muhalefetten tutuklanması idi. Mahkemede savcılık tarafından bu kişilerin, Nazilli’de İbrahim Yavaşoğlu adlı manifaturacıya yüksek fiyatla kumaş sattıkları iddia edilmiştir. Mahkeme heyeti sanıkların her birisini 200 lira kefaletle tutuksuz olarak yargılanmalarına karar vermiştir. Görülen davada sanıkların açık menfaat temin etmediği, sadece fabrika malını fabrika işletmesini düşünerek açık artırma usulüyle sattıklarını, böylelikle ihtikâr yaptıkları, bu nedenle Milli Koruma Kanunu’na muhalefet ettikleri karara bağlanmıştır.

Tek parti yönetimi, II. Dünya Savaşı boyunca uygulamış olduğu sıkı ekonomik politikaları savaş bitimiyle yumuşatmaya başlamıştır. Bunun sonucunda piyasalar rahatlatmış, karaborsacılık ve inhisarcılık zamanla gücünü yitirmiştir. Türk halkının pek alışık olmadığı bir biçimde çarşıda, pazarda kimi zaman fiyatlar düşmüştür. Özellikle zahire fiyatlarının düşmesi halkı sevindirmiştir. Çok partili yaşama geçme sürecinde Aydın ilinde ekonomik faaliyetlerde bir iyileşme yaşanmıştır. Karacasu dokumacıları kendilerine verilen iplik miktarının az olmasından şikâyetçi olmakla beraber bilânçolarıyla düzelen bir ekonominin işaretlerini vermişlerdir.Aydın’da 2007 yılında da faal olan Şahnalı linyit ocağının 1946’lı yıllarda fizibilite çalışması yapılmış ve yılda 3–4 bin ton kömür çıkartılabilecek ölçekte rezerve sahip olduğu hesaplanmıştır. İlde madenciğin geliştirilmesi için hükümet, bu konuyla ilgili teşvik kararı almıştır.

Oduna dayalı ısıtma biçimi görülen Aydın’da özellikle linyit üretimi ve tüketimi bölgedeki orman yataklarını yok olmaktan kurtarmıştır. 1949 senesi itibariyle Aydın’da imtiyazlı 3 linyit, 2 zımpara taşı ocağı vardır. İlde altın, gümüş, bakır, kurşun, simli kurşun, çinko, krom, antumuan, arsenik, traminet, amyant, bizmut, magnezyum, karbonat, gibi madenlerin de aranması için gerekli Türk hükümeti tarafından ruhsatlar verilmiştir. İlgili bakanlıklar, her türlü madenciliğin memlekette gelişebilmesi için bürokratik işlemleri azaltmıştır.

Milli Aydın, Ziraat ve Osmanlı Bankalarının dışında bankacılık sektöründe gelişimin bir göstergesi olarak 1949 yılında İş Bankası’nın Aydın’da bir şubesinin açılması planlanmıştır. Banka hizmet binası yapımına bu dönemde başlanmıştır. Söke’de eski yıllardan beri İngilizlere ait bir meyan kökü fabrikası vardı. Fabrikada XX. yüzyılın ilk çeyreğindeki kadar bir verimlilik yaşanmasa da bu işletme bölgeye ekonomik bir canlılık kazandırmaya yetiyordu. Aydın ilinde üretilen pamuk, Nazilli Basma Fabrikası sayesinde yerinde değerlendirilebilmiştir. Bu nedenle tarım ürünlerinin ihracatıyla ilgili uygulamalar Nazilli Pamuk Satış Kooperatifi’ni, İzmir Kooperatifi’nden ayrılma noktasına getirmiştir. Pamuğu yerinde değerlendirilen Nazillili üreticiler, İzmir Kooperatifi’nin sadece sırtlarına yük olduğunu düşünmüşlerdir.

Aşağıda verilecek döküm, Aydın ilindeki işyeri adedindeki artışı ortaya koymaktadır. Ancak toptan iş yapan ticarethanelerin azlığı savaş sonrası ekonomide kıpırdanmaya rağmen Aydın ilinde ticari yaşamın henüz tam canlanamadığını bize göstermektedir.II. Dünya Savaşı sonrası ekonominin seyri normale döndükçe Aydın ilinde vergi tahsilâtının ise iyileştiği gözlenmiştir.

Zamanla tahakkuk eden vergi miktarı arttığı gibi, tahsil edilebilen vergi oranı da artış göstermiştir. 1947 yılı sonu itibariyle Aydın vergi dairesi, 498.942 lira başka alanlardan da girdi sağlamıştır. Böylece toplamda 8.369.221 lira tahsilât yapılmıştır. 1947 yılı Eylül ayından itibaren bitkisel yağlar üzerinden alınan muamele vergisi kaldırılmıştır. İşçi yevmiyelerinin 200 kuruştan aşağı olan kısmı vergiden muaf tutulmuştur. Yine toprak mahsulleri vergisinin kalan taksitleri yada alacakları af edilmiştir. Bütün bunlara rağmen tahakkuk eden ve tahsil edilen vergi miktarındaki artış memleketteki iş hacminin gittikçe büyüdüğünü bize göstermektedir.

Ekonominin düzelmesi Aydın kent merkezi ve ilçelerinin kültürel ve sosyal dokusuna olumlu etki yapmıştır. İnsanların tüketim alışkanlıkları değişmiştir. 1948 yılında geçen yıllara göre pahalı(kaliteli) sigara ve bira tüketiminde Aydın ilinde bir artış gözlenmiştir. Nazilli’de Ege Bölgesi’nin en büyük sinema salonunun inşasına bu dönemde başlanmıştır. İş olanaklarının artması gençlerin umutlarını artırken onları daha rahat yuva kurmaya yöneltmiştir.

Aydın ilinde II. Dünya Savaşı’yla birlikte durma noktasına gelen bayındırlık faaliyetleri yeniden başlamıştır. Öyle ki talebi karşılayamayan arz nedeniyle kereste, çimento ve tuğla gibi inşaat malzemelerinin fiyatları hızla yükselmiştir. Orman Müdürlüğü, ormanları koruma adına yaş ağaç kesilmesine izin vermemiştir. Ancak yönetmeliğe uygun kesilen ağaç sayısı ihtiyacı karşılayamamıştır. Bu nedenle ormanlardan kaçak kesim artmıştır.

Devletin ekonomik durumu düzeldikçe yoksul aileler için sosyal yardım muslukları açılmıştır. Bununla ilgili olarak Aydın ilinde Kızılay, Vakıflar İdaresi, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kuruluşlar önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bunun yanında Aydın ilinde birçok ilçede kentin ileri gelenleri tarafından kurulan hayır cemiyetleri de önemli görevler üslenmiştir Bunlardan bir tanesi kentin bürokrat eşlerinin meydana getirdiği Nazilli Yardım Cemiyeti’dir. Bunların içerisinde Basma Fabrikası Müdürü ve Cumhuriyet Savcısı’nın da eşleri vardır. Bu cemiyet yoksullar yararına balolar ve müsamereler tertip etmiştir. 1947 yılının ilk sekiz ayında 60 yoksul öğrenciye ayakkabı, elbise, gömlek ve fanila; 200 yoksul vatandaşa da yakacak olarak 50’şer kilo mangal kömürü temin etmiştir. Kimi yoksul ailelere doğum yardımı yapmış; fakir öğrencilere her ay verilmek üzere burs sağlamıştır. Memleketlerine dönmek isteyen fakat yoksulluktan dönemeyen kişilere tren biletlerini temin etmiştir. Pek çok hayırseverin yanında Kaymakam Feyzi Akkor da bu cemiyeti desteklemiştir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türkiye ekonomisine yön veren ve Aydın ve Türkiye siyasi yaşamında önemli olaylara ev sahipliği yapmış Nazilli Basma Fabrikasını burada ayrıca değerlendirmek yararlı olacaktır. Cumhuriyet’in ilanıyla planlı ekonomi dönemine geçilmiştir. Türkiye’yi tarım toplumu olmaktan çıkarmak isteyen Cumhuriyet’in kurucuları Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkartmış ve sanayileşme planları yapmışlardır. İşte Nazilli Basma Fabrikası, I. Sanayileşme Planı’na göre Sümerbank’ın kurmuş olduğu ilk basma fabrikasıdır. Nazilli Basma Fabrikası 8 milyon lira sermaye ile kurulmuştur. 1948 senesine gelindiğinde bu sermaye miktarı 11 milyon lirayı bulmuştur. Fabrikanın faaliyete geçmesinden 1948 senesine kadar 768 adet olan tezgâh sayısında herhangi bir değişiklik olmamıştır. Ancak 1943 senesinde işçi sayısının düşmesine bağlı olarak 140 tezgâhın İzmir Sümerbank Halkapınar Fabrikası’na nakli düşünülmüştür. Nazilli Fabrikası çevresindeki bataklıklar kurutulup sıtma vakalarında azalma görülmesiyle birlikte fabrikaya işçi olma talebi artınca bu uygulamadan vazgeçilmiştir. Fabrika’da hallaç ipliği, dokuma ve basma kısımları vardır. Fabrikaya kombina denmesinin nedeni budur. 1947 senesi sonunda fabrikanın basma kısmı yerli makinelerle takviye yapılıp üretimin artırılması planlanmıştır. Fabrika 24 saat çalıştırılmıştır. 1948 senesine gelindiğinde fabrikada 3 vardiya halinde 2500 işçi çalışmaktadır.

Fabrikanın yıllık basma üretim kapasitesi 16,5–17 milyon metredir. Savaş yıllarında artan basma ihtiyacını karşılayabilmek için fedakârca çalışılmış üretim miktarı 22 milyon metreye kadar çıkmıştır. Yine fabrika yıllık 2 milyon kilo pamuk işleme kapasitesine sahip olmuştur. Başlangıçta 21 numara iplik kullanılırken, daha sonra daha kalın olan 25 numaralı iplik kullanılmaya başlanmıştır. Böylece fabrika 20 milyon metre basma için 600 bin kilodan daha fazla pamuk kullanmıştır.

Fabrikada II. Dünya Savaşı sırasında artan ihtiyaca cevap verebilmek için sadece üretime önem verilmiştir. Savaş sonunda kalite ön plana çıkmıştır. Basmaların desen, boya, mukavemetine(dayanıklılık) daha çok dikkat edilmiştir. Bu daha çok emek ve zaman istediğinden üretimde kısmi düşme olmuştur. Yine fabrika savaş sonrası bazı malların satışına hükümetçe izin verilmesi sonucu dışarıdan getirilen basmaya karşı rekabet edebilmek için üretim miktarından ziyade kaliteye önem vermiştir. Nazilli Basma Fabrikası el dokuması için 20 numaralı, halı imalatı için 2–4 numaralı iplik imal etmiştir. Bunların yılık üretim miktarı 36.000 tondur. Yine bu fabrika, Bakırköy Sümerbank Fabrikası’na 100 ton çulaki iplik göndermiştir. Fabrika’nın 1944 yılındaki günlük 40.000 metre karelik olan dokuma miktarı 1947 yılı sonu itibariyle 70.000 metre kareyi geçmiştir. Fabrika, savaş yıllarında başka fabrikalardan getirttiği dokumalara da basma işi yapmıştır. 1948 senesinden itibaren fabrika sadece kendinin büktüğü iplikleri dokumaya başlamıştır.

Zamanla işçi ücretlerindeki kazanç vergisi oranı düşürülmüş, hayat pahalılığı göz önünde bulundurularak işçi ücretlerine zam yapılmıştır. Bu nedenle işçiye yıllık ödenen para 1.000.000 liradan 3.600.000 liraya çıkmıştır. İşçiler, kendilerini zamanla müesseseye daha çok bağlı hissetmiştir. Böylece fabrikada iş verimi ve kalite gittikçe artmıştır. 1947 yılına gelindiğinde fabrikada işçi başına saatlik %50’lilik bir verim artışı meydana gelmiştir.

Fabrikanın kurulduğu yıllarda kullanılan linyit miktarı günlük 150 ton iken 1947 yılına gelindiğinde üretim miktarı ve kalitedeki artışa rağmen aynı miktar kömür tüketimi olmuştur. Bu da kaynakların zamanla daha rasyonel kullanıldığını bize göstermektedir. I. Dünya Savaşı sırasında Aydın demiryolu lokomotiflerinin yakacağı kömür Gereniz Köyü’ndeki linyit ocaklarından temin edilmiştir. Nazilli’de Basma Fabrikası’nın kurulması aşamasında Sümerbank bu linyit yataklarının işletme imtiyazını almıştır. Ancak fabrika bu konuyla ilgili tekniğe sahip bulunmadığı için bu ocaklar metruk(terkedilmiş) ve atıl kalmıştır. Bu yüzden günlük ihtiyaç olan 150 tonluk kömür Soma’dan taşınmıştır. Bu durum maliyetleri artırdığından Gereniz Köyü linyit yataklarının işletilebilmesi için fabrika Etibank’tan yardım istemiştir.

Bünyesinde çırçır ünitesi bulunan fabrika bu nedenle piyasadan ham pamuk almayı tercih etmiş ve 1947 yılı sonu itibariyle bununla ilgili olarak bir satın alma komisyonu oluşturmuştur. Bu komisyon tarlaları dolaşarak ürünü yerinde satın almıştır. Çevreden alınan bu pamuk üretim ihtiyacını karşılamadığı için fabrika Sümerbank’ın gönderdiği preslenmiş pamuğu da kullanmıştır. Fabrikanın çırçır teşkilatı son sistem makinelerle çalıştırılmıştır. Yıllık işleme kapasitesi 15 milyon kilo çiğitli pamuktur. Fabrikada 1947 yılında 12,5 milyon kilo pamuk işlenmiştir.

Pamuk ihtiyacını karşılamak için Nazilli’de Celal Eğriboz’un öncülüğünde pamuk üretme istasyonu kurulmuştur. Akala cinsi pamuk ekimi bölgede başlatılmış ve teşvik edilmiştir. Sümerbank pamuk üretimini artırmak için her türlü teşvikte bulunmuş ve köylüye kredi imkânı sağlamıştır. Fabrika pamuk üreticisine kaput bezi ve basma yardımı yapmıştır. Devlet sulama kanalları üzerine 9 adet sifon koyarak sulama işlemlerini kolaylaştırmıştır. İncelediğimiz dönemde Ege pamuğunun alınmasında en büyük paya Tariş ve Sümerbank sahiptir.


1937–1947 yılları arasında fabrikada 18 milyon kilo pamuk işlenmiş, yarım milyon tona yakın yerli linyit yakılmış, işçiye 20 milyon lira ödenmiş, 153 milyon metre basma, 6000 ton iplik üretilmiştir. Bu rakamlar, II. Dünya Savaşı nedeniyle sanayileşme programının uygulanmasının zorluğuna rağmen hamlenin durmadığını bize göstermektedir.


Fabrika bünyesinde eskiyen yıpranan makinelerin tamir ve bakımının yapıldığı çok büyük bir atölye ve 30 yataklı bir hastane bulunmaktadır. Her yıl eklenen binalarla burası çok büyük bir komplekse dönüşmüştür. Fabrika içindeki ilkokul, çeşitli spor alanlarıyla işçi ailelerine modern bir yaşam sunmuştur. Fabrika, halkevi, müzik kolları, sineması, kantini ve mağazalarıyla medeni ve sosyal bir kalkınma da sağlamıştır. Bu fabrika sosyal, iktisadi, ticari, zirai kalkınmaya yaptığı katkının yanında ürettiği elektriğin bir kısmını ucuz fiyata Nazilli’ye vermiştir. Yine fabrika, kendi işçisinin sağlığını korumak için çevredeki tüm bataklıkları kurutmuştur. Bu durum Nazilli’de sıtma hastalığın önlenmesine büyük katkılar sağlamıştır. “Dünya üzerindeki herhangi bir fabrika elbette o şehir üzerinde birtakım değişiklikler yapmıştır. Ama hiçbirisinin Nazilli Basma Fabrika’sının, Nazilli üzerinde yarattığı sosyal, kültürel ve ekonomik değişimler kadar büyük sonuç yaratması mümkün değildir.” Cumhuriyet’in ilk yıllarında kalkınma hamlelerinin sembolü olan bu fabrika çok partili yaşama geçişte hem muhalefetin hem de iktidar partisinin oldukça önemsedikleri bir mekân olmuş ve siyasi partiler burada birer şube açmışlardır. İktidar ve muhalefet partisi üst düzey temsilcileri bu sanayi tesisini sürekli ziyaret etmişlerdir.