12 MART HEM İSTİKLAL MARŞIMIZ HEM DE DEMOKRASİ SAVAŞIMIZ

Abone Ol

Tarihte bugün iki önemli olayı birlikte yaşıyoruz. İlki İstiklal Marşımızın kabulü, diğeri demokrasi müdahalesi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan tam 98 yıl önce bugün 12 Mart 1921'de yapılan oturumda, Türkiye'nin milli marşı olarak kabul edildi. Kurtuluş Savaşı yıllarında , henüz işgalin devam ettiği karanlık günlerde, bir istiklal marşı yazılması talebi üzerine Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) 500 lira ödüllü bir yarışma açar. Maarif vekaleti tüm ülkeden yarışmaya gönderilen tam 724 şiirden yaptığı elemeler sonucu 6 şiiri seçip bastırdıktan sonra vekillere gönderir. Ancak bu şiirleri yetersiz gören o dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver), yarışmaya para ödülü olduğu için hassasiyetinden katılmadığını öğrendiği , ancak kaleminin ne kadar etkili olduğunu bildiği , Burdur Milletvekili Mehmet Akif (Ersoy) a özel bir davet mektubu yazarak , kendisinden yarışmaya katılmasını ve şiir göndermesini ister. 98 yıl önce bugün 12 Mart 1921'de Meclis Başkanvekili İstanbul Milletvekili Dr. Adnan (Adıvar) Bey başkanlığında yaptığı toplantıda, Mehmet Akif'in şiiriyle birlikte , toplam 7 şiir tekrar ele alınır. Mecliste tekrar okunarak yapılan uzun müzakerelerden sonra , Mehmet Akif'in şiiri, herkesin ortak ittifakı ile İstiklal Marşı olarak kabul edilerek , Meclis kürsüsünden Maarif Bakanı, Hamdullah Suphi tarafından okunur. yarışmanın ödülü olan parayı Mehmet Akif almak istemez. Yarışmanın şartnamesi uyarınca almak zorunda olduğu belirtilince, Mehmet Akif, para ödülünü kadınlara ve çocuklarımıza meslek öğreten ve cepheye elbise diken “Darül Mesai” adlı bir Vakıf olan yardım kurumuna bağışlar. Marşın kabulünden sonra Maarif Vekaleti bu kez , bir başka beste yarışması açar. 24 müzisyenin katıldığı yarışma savaş yüzünden sonuçlanması gecikir ve Bakanlık, 1924 yılında oluşturulan özel komisyonun, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini “İstiklal Marşı” olarak belirlediğini duyurur. Ancak Çağatay'ın bestesinin Türk müziğinin etkisi altında olduğu gerekçesiyle 1930 yılında alınan karar uyarınca Osman Zeki Üngör'ün bestesi, “İstiklal Marşı” olarak benimsenir. Allah bu Millet’e bir daha böyle bir marş yazdırmasın diyeceğimiz , Ortadoğu’nun sıkıntılı ve sancılı günlerinde birlik ve beraberliğe çok daha muhtacız.Yerel seçimlerde bu milli ruhun unutulmaması dileğiyle seçimlere kadar ve sonrasında bu marşın çatısında birleşmeliyiz.

12 MART MÜDAHALESİ

12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri, dönemim Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra verdi ve hükümeti darbeye zorladı. 48 yıl önce yaşanan bu olayda verilen Muhtıra’da, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur imzaları vardı. Öncesinde, Cemal Madanoğlu önderliğinde bir darbe yapılacağına dair istihbarat alınmış, bu darbeye adı karışanlar hızla emekli edilmişti. 9 Mart’ta yapılması öngörülen darbe gerçekleşmedi, ama üç gün sonra verilen muhtıra ile mevcut iktidar değişti.

Darbe bildirisi, öğlen 1 gibi radyodan okundu. Başbakan Süleyman Demirel, bu muhtıra sonrasında istifa etmek zorunda kaldı. Cumhuriyet Halk Partisi Kocaeli milletvekili Nihat Erim “tarafsız başbakan” olarak atandı, derhal partisinden istifa etti. Erim, tarafsızlığını kısa sürede bozdu ve oklarını sola çevirdi. İlan edilen sokağa çıkma yasağıyla bütün evler tek tek arandı, “sakıncalı” yayınlar toplandı ve bulunduranlar hapse atıldı. Türkiye İşçi Partisi ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu kapatıldı. 14 Ekim 1973’te yapılan ve Bülent Ecevit liderliğindeki CHP’nin kazandığı seçimlere kadar Erim hükümeti varlığını sürdürdü. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, bu dönemde idam edildi.Sonrasında da 1980 yılında Kartal Dragos’ta sol örgütler tarafından gerçekleştirilen ve uğradığı suikast ile hayatını kaybeden Erim , başbakan olarak görev yapmış ve cinayetle öldürülmüş tek kişi olarak tarihte yerini aldı.Her darbe karanlık ve ardında niyetlerin gerçekleşmesi için bir araçtır. Onun içindir ki, Demokrasi’lerde çözümsüzlük başladığında, çözüm yine de Demokrasi içine aranmalıdır.

SALI PAZARI YİNE TAM BİR TRAFİK CURCUNASI

Bugün gene Salı pazarı Kent içinde yine bir trafik curcunası. Fikri takip yapalım bugün. Haftalar önce gündeme getirdiğimiz Salı pazarı kent içi trafiğinin hali pür melalini.Büyükşehir Aydın’ı yönetenler belki farkına varırlar .UKOME, Büyükşehir ve Aydın valisi ile Trafikten sorumlu tüm bürokratlar. Biliyorum kent içi trafiği UKOME yani Ulaşım Koordinasyon Merkezi nin yetkisinde . Aydın’lının her Salı çektiği bu çile kimsenin umurunda değil mi..? Bu şehri yönetenler bu kadar mı duyarsız..? Zafer meydanı Salı günleri adeta bir kilit .Büyük İskender’in kör düğümü gibi açabilene aşk olsun..! Bir meydana açılan tam beş ana cadde.Doğu gazi Bulvarı, batı gazi Bulvarı , Egemenlik caddesi ve Zafer ilkokulu ile bahçelievlere giden yolların kesiştiği yerde üstüne üstlük bir değil iki minibüs durağı yetmedi…bir de taksi durağı aynı kavşakta..! Şehircilikte olmaması gereken tüm argümanlar bir arada..! Bir de Salı pazarı eklenince bu curcunaya ..! Ey şehri Emine soyunan adaylar, Bu kentte sizde yaşıyorsunuz, Neden bu soruna el atmıyorsunuz..?

MEDYANIN GÜCÜ

Dün sabah saat 7’ den itibaren erkenden TV kanallarında gezerken FOX TV ‘nin Aydından yayın yaptığını görünce sonuna dek izledim. Aydın Büyükşehir Cumhur ve Millet ittifakının adayları yarımşar saat konuştular. Bu arada kentimizin de çok güzel bir tanıtımı yapılmış oldu. Özellikle Üniversite sırtlarından Güneşin doğuşu ve ardından dron ile Zincirlihan üzerinden yapılan çekimler mükemmeldi. Medya’nın gücünü düşündüm.O anlarda tüm Türkiye Aydın’ı izlemeye başladı. Hatta Bursa dan dostlarım bile ekran başında olduğumu bilmeden bana erkenden yayını mesaj ile duyurdu. Mustafa Savaş özellikle iktidarın nimetlerinden bahsedip , iktidarla birlikte yürümekten bahsedip, seçilirse iktidarı arkasına alıp yapacaklarını konuşmasında medya nın gücünün yanısıra yürütmenin de gücünü hatırlattı. Demokraside seçim bir yarış, ama iktidarın senden benden diye ötekileştirmesi, berikeliştirmesi , açıkça alınacak yardımların siyasi görüşe endekslenmesi ne kadar demokrasiyle bağdaşır.? Süleyman Soylu da gene dün Aydın da yerini benim önerdiğim , eski Çakırbeyli merasındaki tepede yapılacak Adnan Menderes anıt ve yerleşkesi için temel atmaya geldi. Hadi , basın olarak programı izleyebilirdim ama, gidemedim. Sayın Vali umarım burasını önereni de, tören de inşallah unutmamıştır.

SÖZÜN ÖZÜ :

BANA SÖYLERSEN UNUTABİLİRİM.

GÖSTERİRSEN ANIMSAYABİLİRİM.

AMA BENİ DE KATARSAN ANLAYABİLİRİM.