GÜNDEM

Yeniden görülen "FETÖ darbe çağrışımı" davası karara bağlandı

Abone Ol

FETÖ'nün medya yapılanmasının "darbe çağrışımı" davasında haklarında verilen hüküm Yargıtay tarafından ikinci kez bozulan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı'nın yeniden yargılandığı davada karar açıklandı.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı ile avukatları katıldı.

Duruşmada, Cumhuriyet savcısı esasa ilişkin mütalaasını açıkladı.

Mütalaada, sanıklar Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek hakkında, "terör örgütü üyeliği" suçu için zorunlu olan "hiyerarşik bağ, çeşitlilik, yoğunluk, süreklilik" unsurlarının tam olarak tespit edilemediği belirtildi.

Sanıklardan Şimşek'in, örgütün Bank Asya'nın fonlanmasına yönelik çağrılarından önceki dönemlerde tespit edilen hesap hareketliliğinin, BDDK'nın 29 Mayıs 2015'teki kararıyla bankanın TMSF'ye devredilmesinden sonra da devam ettiğinin görülmesi nedeniyle rutin bankacılık işlemi olarak değerlendirildiği kaydedilen mütalaada, bu nedenle sanığın üzerine atılı "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu işlediğinin sabit olmadığı ifade edildi.

Mütalaada, sanık Yazıcı'nın, "örgütün ikinci çağrı dönemi" olarak ifade edilen Eylül 2014'te özel bir bankadan tüketici kredisi olarak çektiği 15 bin lirayı ertesi gün Bank Asya'da ki hesabına yatırdığı, örgütün yayın organlarından Zaman Gazetesi'nde görsel yönetmen-grafik tasarım sorumlu olarak çalıştığı aktarıldı.

Sanık Yazıcı'nın, terör örgütüyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle Kanun Hükmünde Kararname'yle kapatılan "Pak-Medya İş Sendikası" üyesi olması dikkate alındığında örgütün talimatlarından haberdar olduğu belirtilen mütalaada, bu nedenle çektiği krediyi Bank Asya'ya yatırmasının olağan bankacılık işlemi olmadığı vurguladı.

Mütalaada, sanığın eyleminin bu haliyle "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçunu oluşturduğu kaydedildi.

Örgütün üst düzey yöneticileriyle irtibatları tespit edildi

Sanık Ahmet Hüsrev Altan'ın darbe girişiminden sonra kapatılan Taraf gazetesinin kurucusu ve genel yayın yönetmeni olduğu belirtilen mütalaada, terör örgütünün yayın organı "haberdar.com" isimli haber sitesinde 3 Mart 2015 ve 10 Temmuz 2016 tarihleri arasında köşe yazıları yazdığı, HTS kayıtlarına göre de örgütün üst düzey yöneticileriyle irtibatlı olduğunun tespit edildiği bildirildi.

Mütalaada, sanık Altan'ın, 14 Temmuz 2016'da bir televizyon kanalında sanıklar Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak ile yaptıkları programda gerçekleştirdikleri konuşmaların örgütün amacına hizmet eder nitelikteki olduğu ve "örgüte yardım" suçu kapsamında değerlendirildiği bilgisi verildi.

Sanık Nazlı Ilıcak'ın ise örgütün yayın organlarında uzun süre yazarlık yaptığı kaydedilen mütalaada, 2012'de yazdığı "Her Taşın Altında 'The Cemaat'mi Var?" isimli kitabını örgütün görünür meşruiyetini sürdürmek için yazdığı belirtildi.

Mütalaada, sanık Ilıcak'ın sosyal medya hesabını 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin yaşandığı gün dahil olmak üzere terör örgütüne kamuoyu oluşturmak amacı doğrultusunda kullandığı, örgütün üst düzey yöneticileriyle irtibat kurduğu ve ikametinde elde edilen not defterlerinde örgüt mensuplarına ilişkin notlar bulunduğunun tespit edildiği bilgisi verildi.

Bu kapsamda mütalaada, sanıklar Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı ve Ahmet Hüsrev Altan'ın "örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 2'şer yıl 9'ar aydan, 5'er yıl 7'şer aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Mütalaada, sanık Yakup Şimşek'in ise üzerine atılı "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan ise beraatine karar verilmesi istendi.

Karar açıklandı

Mütalaanın ardından söz verilen sanık Nazlı Ilıcak, sosyal medya hesabından 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı olduğunu belirten paylaşımlar yaptığını, kendisini FETÖ'yle iltisaklı göstermeye çalışan kişinin Nurettin Veren olabileceğini düşündüğünü öne sürdü.

Ilıcak, "15 Temmuz 2016'da terör örgütü olduğu ortaya çıkan FETÖ'yü yanlış değerlendirdim. Bütün hayatım boyunca meşruiyet çizgisinde hareket ettim. Siyasi iktidarları gayrimeşru müdahalelere karşı korumaya gayret ettim. Hayat çizgime ters düşecek, üstelik mensubu olmadığım örgütün peşine takılarak meşru hükümete hazırlanan komplonun nasıl içinde yer alabilirim." ifadelerini kullandı.

Hakkında örgütten talimat aldığına dair delil bulunmadığını öne süren Ilıcak, 2011'de FETÖ firarisi eski Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'le röportaj yapması nedeniyle "örgüt üyesi" olarak değerlendirildiğini savundu.

Ilıcak, "O dönem Öz FETÖ'cü olarak bilinmiyordu ki. O dönem Zekeriya Öz gündemde olduğu için bir gazeteci olarak röportaj yaptım. O dönem Adalet Bakanına "HSK tarafından Zekeriya Öz hakkında açılan soruşturmanın neden önü açılmıyor diye." yazı da yazdım." diye konuştu.

Söz verilen sanık Yakup Şimşek ise, mütalaaya katıldığını belirterek, beraatine karar verilmesini istedi.

Son sözleri sorulan sanıklar beraatlerini talep etti.

Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, sanık Nazlı Ilıcak'ı "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 5 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdı.

Heyet, aynı suçtan Ahmet Hüsrev Altan'a 6 yıl 3 ay 18 gün, Fevzi Yazıcı'ya ise 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi.

Sanık Yakup Şimşek'in "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine hükmeden heyet, sanıklar Ilıcak ve Altan hakkında uygulanan yurt dışı çıkış yasağı yönündeki adli kontrol tedbirinin ise devamına hükmetti.

Dava süreci

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018'de açıkladığı kararında, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar vermişti.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne gönderilmiş, yüksek mahkeme, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa, "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını bozmuştu.

Sanıklardan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın eyleminin "anayasayı ihlal" değil, "terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçunu oluşturduğuna karar veren Daire, bu sanıkların "anayasayı ihlal" suçuna fail olarak iştirak ettiklerinin kanıtlanamadığını belirtmişti.

Anayasa Mahkemesinin "kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine" ilişkin kararı üzerine adli kontrol hükümleri kapsamında tahliye edilen Mehmet Altan'ın yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesini isteyen yüksek mahkeme, sanıklar Şükrü Tuğrul Özşengül, Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek'in eylemlerinin ise "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçunu değil, "silahlı terör örgütü üyeliği" suçunu oluşturduğuna kanaat getirmişti.

Bunun üzerine yeniden yargılama yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 4 Kasım 2019'da Ahmet Altan'ı, "üye olmamakla birlikte silahlı terör örgüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 10 yıl 6 ay, Nazlı Ilıcak'ı da 8 yıl 9 ay hapisle cezalandırmıştı.

Mehmet Altan'ın, cezalandırılmasına yeter, kesin, inandırıcı ve şüpheden uzak delil elde edilememesi, suç işlendiğinin sabit olmaması gerekçeleriyle beraatine yönelik hüküm kuran heyet, ''silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan sanıklar Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek'in 11 yıl üçer ay, Şükrü Tuğrul Özşengül'ün ise 12 yıl hapisle cezalandırılmasını kararlaştırmıştı.

Kararın yeniden temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Dairesine gitmişti

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkındaki hükmü, Türk Ceza Kanunu'nun 220/7'nci maddesinde belirtilen indirim uygulanmadığı gerekçesiyle bozmuştu.

Sanıklar Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek hakkındaki hüküm ise Yargıtay tarafından onanmıştı. Sanıkların Adalet Bakanlığına yaptığı "kanun yararına bozma" başvurusu üzerine dosya Yargıtay tarafından incelenmiş, bazı tanıklar dinlenilmeden karar verildiği için sanıklar hakkındaki hüküm bozulmuştu.

Dosya yeniden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilirken, sanıklardan Şükrü Tuğrul Özşengül Temmuz 2022'de kalp krizi geçirdiği cezaevinde hayatını kaybetmiş, Mehmet Altan hakkındaki beraat kararı ise onanmıştı.