TARIM SEKTÖRÜNE BAKIŞ

Abone Ol

Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçılar Birliği Genel Sekreteri Selami İleri, 25 yıldır sektörde olduğunu ilk kez bu kadar durgun bir dönem yaşadığını söyledi. Sektörde satışların durma noktasına gelmesi sebebiyle işçi çıkarma, üretimi yavaşlatma veya durdurma gibi seçeneklerin değerlendirildiğini anlatan İleri, makina ve ekipman sektörünün ana girdisinin demir çelik olduğunu ve onun da fiyatının dolar bazında çok yükselmesinden dolayı Eylül ayı itibarıyla traktör satışlarına yüzde 63 daraldığını aktardı.

Tarımdaki ithalat politikası sektörü bitirme noktasına getirdi. Borç batağına saplanan çiftçinin üretim için yaptığı yatırımlar da durma noktasına gelince tarım makina ve ekipman sektörü de bu durumdan olumsuz etkilendi. Son 10 yılda enflasyon yüzde 200 artarken çiftçinin bankaya olan kredi borçları yüzde 83.5 oranında artarak 98 milyar liraya ulaştı. Bu durum 2018 yılının ikinci çeyreğindeki büyüme rakamlarında ortaya çıktı. TÜİK, tarım sektörünün yüzde bir buçuk küçüldüğünü açıklamıştı. İşte sektördeki bu küçülme nedeniyle yüksek fiyat artışları, ithalat politikası, çiftçinin girdi alamaması ve üretimin düşmesi tarım makina ve ekipman sektöründe büyük daralmaya neden oldu.

İleri, “Demir çeliği yani hammaddeyi almak kolay değil. Dolar bazında fiyatı çok arttı. İmalat için hammadde olarak demir çelik satın almak istediğinizde firmalar önce dolar ile ödeme istiyor. Hammaddeyi dolarla alan imalatçı, iki buçuk üç aylık bir imalat sürecinden sonra Türk lirasıyla satış yapıyor. Bunun sürdürülebilir bir tarafı yok. Ayrıca sektörün devletten KDV alacağı var. Bunun da bir an önce mahsuplaştırılması gerekiyor” dedi. Ziraat Bankası’nın 25 bin liraya kadar yüzde 75 faiz indirimli. Küçük ekipman kredisi verdiğini vurgulayan İleri, bu kredinin limitinin artırılması, dosya masraflarının devlet tarafından karşılanması ve yüzde 100 düşük faizli olarak verilmesinin sektörde satışları artırabileceğini ifade etti.

Son 10 yılda enflasyon yüzde 200, çiftçi borçları yüzde 835 arttı. Yüzde 90’ı borçlu olan çiftçinin borcu ise 98 milyar liraya dayandı. Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör de Türkiye’de çiftçi kayıt sistemine bağlı 2 buçuk milyon çiftçi olduğunu hatırlatarak, “Odamızca yaptığımız araştırmada bunların yüzde 90’ını borçlu aldıkları krediler için tarlasını evini ipotek ediyorlar. Bankalar, borçlarını ödemeyen çok sayıda çiftçinin tarlasına el koydu. Elinden aldı” ifadelerini kullandı.

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, son döviz krizinden sonra borçlu çiftçi sayısının hızla arttığını bildirdi. Gerekli gereksiz yapılan ithalatın tarıma zarar verdiğini belirten Güngör, “Düşünün son 15 yılda 50 milyon ton buğday ithal etitik. 13.6 milyar dolar verdik. Kendi üreticimizi desteklesek bu dolarlar Türkiye’de kalacaktı. İzlenen politikalar değiştirilmezse gıda fiyatları daha da artacaktır” diye konuştu. Hükümetin izlediği tarımın ithalatla terbiye edilmesi politikası, ekonomide yaşanan krizler ve peş peşe yaşanan doğal afetler çiftçileri borç batağına sürükledi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu verilerine göre, tarım kredilerinin stoku artıyor. 2007 yılında Tarım Kredi stoku 10,5 milyar TL iken bu rakam yıllar itibarıyla 2010’da 22.8, 2015’te 61.3 2016’da 72.9, 2017’de 86.9, 2018 yılının Haziran ayına kadar da 97.8 milyar TL ile Tarım kredi borç stokunun yüzde 68’i kamu bankalarına, yüzde 11.9’u yerli özel bankalara yüzde 20.11’i ise yabancı özel bankalara ait.

Köylülerin binlerce yıldır üretim yaptığı hayat sigortası niteliğindeki atalık tohumlara sertifika zorunluluğu getirilmesi kırsaldaki tarım üretimine büyük darbe vuracak. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı yönetmelik, binlerce yıldır küçük çiftçilerin hayat sigortası olan yerel tohumlara sertifikasyon zorunluluğu getiriyor. 19 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Yerel çeşitlerin” kayıt altına alınması, üretilmesi ve pazarlanmasına dair yönetmelik başlığını taşıyan düzenleme kapsamında hizmetler ile

sertifikasyon belgelerinin ücrete tabi olmadığına dikkati çeken ZMO İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, şöyle konuştu: “Ülkemizde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından kayıt altına alınmış çeşitlere izin verilmektedir. Bu nedenle çiftçinin kendi geliştirdiği yerel çeşidini kayıt altına aldırmadığı da 10 bin lira. Para cezası verilmektedir. Köylülerin tohum konusunda evrensel hakları olduğuna vurgu yapılan Çiftçi – Sen açıklamasında BM köylü hakları ve köyde yaşayan diğer insanların hakları bildirgesinin 19’uncu maddesinde Tohum Hakkı başlağı altında yer alan düzenlemeye atıfta bulunularak şu görüşlere yer verildi:

“Köylülerin evrensel haklarının tohumlar ile ilgili 19’uncu maddesi bize AKP hükümetinin 2006 yılında çıkardığı 5553 sayılı kanunun köylülerin tohum hakkındaki haklarını gasbettiğini gösteriyor. Bu nedenle tamamen siyasi irade tarafından kaldırılması gerekmektedir. Köylülerin tohum hakkındaki haklarını teslim etmek için kanunu kaldırmak yerine Tarım ve Orman Bakanlığı çıkardığı yönetmelikle yerel tohumların köylüler tarafından kullanımını ve erişmini daha da güçleştiriyor. Ne ücretleri ödeyebilecek ne de bu mevzuatı takip edip gerçekleştirebilecek çiftçi bulunur.”