Tarih Yazan Büyük Kahraman Kuşçubaşı Eşref

Abone Ol

Eşref Bey, İstanbul’da Hamidiye ilkokulunu bitirdi ve Sultan Hamid’in emriyle Kuleli Askeri Lisesi’nin sınıfı Mahsucaya kayıt oldu. Ancak Eşref, sınıf arkadaşlarıyla birlikte gösterilere katılmaya başladı. Bu hareketin öncüleri başka okullara dağıtılırken, Eşref, Edirne’ye gönderildi ve 3 yıl orada okudu. Sonra İstanbul’a döndü ve kuleliden Mektep-i Harbiyenin süvari bölümüne girdi. Burasını da bitirince Makedonya’daki bir süvari alayına tayini çıktı.

Bu tarihten sonra Eşref’in yaşamı çok fırtınalı geçmiştir. Osmanlı’nın en karanlık günleridir. Devlet sürekli toprak kaybetmektedir. Bu yüzden Eşref, gittiği yerlerde boş durmaz siyasi faaliyetlerine devam eder. Padişahın tepkisini çeker ve babası kardeşi Selim Sami ile birlikte Hicaz’a gönderirler. Eşref, Taif kalesine gelir. Bir süre sonra buradan Cidde’ye kaçar. Hindistan’a giden bir gemiye binmek isterken yakalanır. Taife getirilir ve 7 ay süreyle tomruğa vurulur. Bacaklarından tomruğa bağlı kalan Eşref’i Hicaz Valisi Ahmet rakıp Paşa kurtarır ve onu Medine’de bir kaleye kapatır. Kardeşi Selim Sami ve yakınlarının yardımıyla Medine kalesinden kaçar.“Arabistan Devrimci Komitesi” adlı bir teşkilat kuran (1903) Hicaz Bölgesine yayılan faaliyetlerinden dolayı Araplar Kuşçubaşı Eşref’e “Kuşların şeyhi” lakabını takar.1903-1904’de Padişah Eşref Bey ve arkadaşlarına af teklifi yapar. Teklif kabul edilir. Kendisine ayda 50 altın bağlanır. Ele avuca sığmaz. Eşref yine rahat durmaz ve padişahı Abdülhamid’e duyduğu nefret onu küçük düşürmek amacıyla çeşitli eylemlere sürükler. Bu sırada Eşref Bey, destek aramak üzere Hindistan’a gider. Dönüşte Süleymaniye kentine gelir ve yeniden Medine’ye döner.

Padişah, Eşref ve ailesi için yeniden af çıkarır. Fakat fikrini değiştirip affı iptal eder. Eşref’in amacı padişahı devirmek veya köklü bir devrim yapmaya mecbur etmek ve bunun çaresini aramaktır. Bir İtalyan gemisine binip Kıbrıs’a geldi. Buradan Fransa’ya geçti. Paris’te ittihatçılara katıldı. Eşref Paris’teki devrimcilerin heyecanının ithilal yapmaya yapmayacağını anlayınca, Avusturya yoluyla Karadağ’a geçer. Eyüp Sabri, Enver Bey, Süleyman Askeri ve Resneli Niyazi gibi subaylarla teşkilatlanır ve sonunda padişah yardımıyla bir kez daha affedilir. Serbest bırakılır. Padişahın İzmir Tepeköydeki çiftliğine sürülür ve kendisine hergün altın verilir. İzmir, Kuşçubaşı Eşref için harika bir yerdir. Avrupa ile temas kolaydır. Eşref yine uslu durmaz ve kardeşi Selim Sami, Çerkez Ethem’in ağabeyi Reşit başta olmak üzere kalabalık bir grup İzmir’de İttihat Terakki hücresini kurarlar.Abdülhamid baskılar sonucu nihayet meşrutiyet idaresini kabul eder. (24 Temmuz 1908) Eşref ve kardeşi af edilir. İzmir bölgesindeki polis ve jandarma birliklerinin başına getirilir. Artık devrimi korumak kuşçubaşı Eşref’in görevi olmuştu. Eşref Bey, İzmir civarında asayişi sağlamada başarılı oldu.Enver Bey ve arkadaşları, Abdülhamid’e karşı verdiği büyük ve uzun mücadeleden dolayı yüksek maaşlı görevler teklif ettiler. Ama Eşref her seferinde redetti.

1911’de İtalyanlar Trablus’a saldırınca, Enver Bey, eski silah arkadaşlarına çağrıda bulundu ve Osmanlı İmparatorluğunun Afrika’daki son parçasını İtalyanlara kaptırmamak için silahlı mücadeleye çağırdı. Kuşçubaşı Eşref hemen Libya’ya gitti ve Derme Cephesinde çarpışan Bedevi birliğine komutan tayin edildi. Burada 1.5 yıl kalan Eşref, Balkan Savaşı başlayınca İstanbul’a döndü. Batı Trakya’da oluşturacak cepheler oluşturdu. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, 13 Haziran 1913’de bir suikasta kurban gidince, İstanbul Muhafızı Cemal Paşa, faillerin yakalanması için kuşçubaşı Eşref’ten yardım istedi. Eşref, yabancı uyruklu bir kadının işlettiği kumarhaneye sığınan katilleri binanın çatüısını delerek içeriye girdi ve onların teslim olmasını sağladı. Katiller yargılandıktan sonra asıldılar.

Edirne’nin kurtarılması için harekete geçildiğinde Eşref Enver Bey’in yanında yeraldı. Eşref bu arada yeniden İzmir’e döndü. Eşref bu tarihte Sökeli H. Ziya Bey’in ailesi ile sık sık görüşüyordu. Daha önce Söke’deki Rum çetelerin taşkınlıklarını araştırmak ve çeşitli önlemler almak için Söke’ye gelip gitmişti. 1912 yılında bir suikasta kurban giden Hacı Ziya Bey’in durumu ile yakından ilgilendi. Baba katili iddiasıyla tutuklanan Ahmet Beliğ’in suçsuzluğunun kanıtlanmasında yardımcı oldu. Aile ile sıkı ilişkiler içinde olan Kuşçubaşı Eşref sonunda Hazı Ziya Bey’in kızı Fatma Pervin’le evlenerek bu ilişkiyi akrabalığa dönüştür. (1914)

Kuşçubaşı Eşref’in ilk eşinden olan oğlu Feridun o sırada 5 yaşında küçük bir çocuktu. Fatma Pervin Hanım, kendi evladı gibi onu da bağrına bastı. Fatma Pervin ile Kuşçubaşı Eşref, birlikteliğin ilk meyvesi olan Cuyap adlı kızları İzmir’de dünyaya geldi.

Enver Bey’in emriyle Hindistan’a giden Eşref Bey, 1. Dünya Savaşı başlayınca geri döndü. Tekrar askeri üniformasını giyen Kuşçubaşı Eşref, Arabistan’da Bedevi Birliğinin komutanlığına getirildi. Bir süre sonra Enver Paşa, Kuşçubaşı Eşref’in Yemen’e yardım götürmesini istedi. Bu görevi itirazsız kabul etti. Oluşturduğu bir bölük askerle yola koyuldu. Ancak yolda Şerif Abdullah 30 bin kişilik ordusuyla Hayber’de çarpıştı. Dünya tarihinde eşi benzeri olmayan savaş iki gün sürdü ve Eşref yaralanarak esir düştü. Araplar onu İngilizlere sattılar. Malta’ya savaş tutsağı olarak götürülen Eşref, İngilizlerin en cazip tekliflerini bile reddetti. İngilizler, ona kendi askerlerine gerilla eğitimi vermesini teklif etmişti. 1920’de serbest bırakılınca Türkiye’ye döndü ve İzmir bölgesine yerleşti. Ege’de Yunanlılara karşı yapılacak mücadele için mühimmat ve gönüllü toplama görevini üstlendi.

Yaklaşık 20 yıl boyunca ülkenin en önemli sorunlarıyla yakından ilgilenen ve Yunanlılara karşı ülkeyi savunan Eşref, üst düzeydeki yöneticilerle anlaşmazlık sonucu ve bazı grupların etkisinde kalarak Yunanistan’a sığındı. Özellikle Girit Adası’nda bir süre ikamet etti. Eşi Pervin hanımda gizlice buraya geldi ve Eşref Türkiye ile bağlarını hiç kesmedi. İkinci kız evladı Girit’te doğdu. Ona Girit’te doğan nanide bir çiçek olan Dikdam adını verdiler. Kuşçubaşı nakit sıkıntısı içine düşünce eşi Fatma Pervin ve kızlarını Türkiye’ye gönderdi. Kendisi de Türkiye’ye gelip gidiyordu. Eşref’in gizlendiği yer Söke’nin batısında bulunan Samsan dağlarıydı. Buradan eşine mektup yazdığı olurdu. Kuşçubaşı’nın bu faaliyetlerinden haber olan istihbarat, Azbazdar ailesine sıkıntılı yıllar yaşattı. Bir ara ailenin mal varlıklarına el konduğu belirtildi.1924’den 1936 yılına kadar Girit’te kalan Kuşçubaşı Eşref’in ada hep merkezi olarak kaldı. Çeşitli Asya ve Avrupa ülkelerine yaptığı ziyaretlerde adayı bir merkez olarak kullandı.Devam edecek.