Belediyenin öncülük ettiği bu etkinliğin ilçemizin kültür hayatına şüphesiz ki büyük katkıları oldu.Söke Belediyesinin geleneksel etkinlikleri arasında yer alan sanat, edebiyat ve kitap günleri her yıl olduğu gibi bu yılda kitap fuarıyla gerçekleştirildi.Bu tür etkinlikler, sanat ve kültür faaliyetlerine büyük katkı yapar.
Çünkü insan ruhunun boşalma eğilimi vardır. Hani vapurlarda, lomotiflerde istim koyverme düzeni vardır ya, işte sanatçı içinde deşarj olmak zaruri bir şey.Serzenişlerde bir boşalma, çatlama ve patlama hissedilir. Zira sanatçının yaşamdan aldığı hezayanları vardır. Sırası geldiğinde yukarıda belirttiğim gibi, istim koyuverme düzeni içinde kendisini boşaltır. Bu bir ruh terbiyesidir. Tüm canlılarda, yani hayvanlarda bile vardır.
Benim bir köpeğim vardı. Kesinlikle önümde pislemez. Çok iyi giyinenleri adeta taltif ederdi. Bazı insanları iyi ve kötü olduklarını gözlerinden anlardı. Kurban bayramı sırasında üç gün ağzına bir lokma koymazdı. Dilencileri hiç sevmez. Bu özellikleri hayvanlara kim veriyordu?İnsanoğlu ise bu duyguları, hayatın içinden aldığı telkinleri yoğunlukla ruhuna doldurur. Bu algı oranda renk ve şekil değiştirir. Ve sanat ruhunda gelişir ve ruh onları süzgecinden geçirir ve ulvileştirir. Bu gelişim, insanı “İnsan-ı kamil” olma mertebesine ulaştırır. Bu mertebeye erişen insan bunu yapamazsa iradesi yırtılır, yaşama güveni kalmaz.
İşte sanat bunun için vardır. Çünkü sanat var olma zevkidir.Yani ölümsüzlük şevkinin kaynağıdır.Bu yüzden sanatçılar toplumun antenleridir. Çünkü toplumu en iyi sanatçı anlar. Arı bal yapar, kimyager mesleğini yapar. Ama sanat toplumu şekillendirmek için üstüne düşen bütün görevleri yapar. Türkiye’de aydın olarak tanınan, ancak kendi toplumunu tanımayan, olaylara süpjektif bakan ve kendi ruh kaynağını kurutma yolunda olan ve dolu dizgin giden siyasilerimize bir bakın sanki hala tanzimat döneminin sancıları içinde kıvranıyorlar.Artık dünyada ve Türkiye’de sanat ve edebiyat eski sanat değildir.
20. Asırda yaşanan 1 ve 2. Dünya Savaşları, sanatın ve edebiyatın bütün temellerini yıkmıştır. Çünkü son büyük savaş, sanatın ve edebiyatın bütün dengelerini yıkmıştır.Çünkü ortaya çıkan makine uygarlığı insanların sanat anlayışını silip süpürmüştür. Çocukluğumda Şarlo’nun sessiz filmlerini izlemediğim gün yoktu. Bir filmini izledim ki hiç unutmadım. O filmde makine ile alay ediliyordu. Alay öyle zarif ki, unutulacak gibi değil. Bir fabrikada iş tasarrufu için herşey alete dökülmüştür. Öğle paydosunda işçiler, soframsı bir yerde oturuyor. Makinenin kolu gelip Şarlo’nun ağzına yemek veriyordu. Esasında makine ruhsuz bir ahmak. Tam o sırada yemek veren kol bozuluyor ve makinenin kolu işçinin ağzına değil de yere dökmeye başlıyor. Hemen aniden makinenin bozuk olmayan diğer kolu gelip Şarlo’nun ağzını siliyordu.Bu bir komiklik mi, trajedi mi, yoksa eşya uygarlığıyla alay etmek mi?Esasında Şarlo, bu sahnede ruhsuz, kültürsüz, sanatsız eşya uygarlığını yerden yere vuruyordu.Çünkü Şarlo, 20. Asrın değerlerinin nasıl kaybolduğunu üstün mizah anlayışıyla anlatmak istemiştir. Şarlo, burada güldürücü gibi görünsede bana göre çok düşündürücüydü.Kısacası sanat, insanın orjinli bir ruh güzelliğidir. Sanatçının olaylara bakış açısı farklıdır. Bilim adamları bir ülkede sanat ve kültür gelişimi olmadan o ülkenin kalkınamayacağını söylüyorlar. Yani Türkiye’nin esas kalkınmasının anahtarı, ekonomik değil, kültürel ve sanatsal gelişmede yatıyor.