RAMAZAN İLK HAFTASI VAKIF HAFTASI

Abone Ol

Ramazan ayının başladığı ilk gün ile birlikte bu hafta vakıflar haftası olarak kutlanıyor Pazar gününe dek.

Hafta boyunca çeşitli etkinlikler ile kutlanan hafta boyunca Aydın valisi yavuz Selim Köşger de iftar yemeğinin davetlisiydi. Eşleriyle beraber gelen Vali ve protokol ile hafta boyunca bir çok etkinliklerde beraber olduk.

Vakıf Bir hizmetin sürüp gidebilmesi için, kişilerin kendi istekleriyle bağışladıkları para ve mülklere “vakıf” adı verilir. Sözlükte “bir şeyi daimî olarak durdurmak” anlamına gelmektedir.

Vakıf bir kişinin, belirli bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının yararlanması için malını ya da parasını ya da mülkünün bağışlayarak oluşturmuş olduğu kuruluştur. Vakfın amacı; Hukuka uygun, belirli, anlaşılabilir olmalı ve süreklilik arz eden bir hizmet.

Bağışlanan mülklerin, eserlerin geleceğe sağlıklı kalabilmeleri korunmalarına bağlıdır. Geçmişin geleceğe taşınması ve yaşatılması vakıfların görevi arasındadır. İnsanlar arasında sosyal dayanışmanın sağlanması, yardımlaşmak, birbirine destek olmak, acı ve mutlu günleri paylaşmak, sevgi ve saygı tohumlarını atabilmek için fertler arasındaki ilişkilerin iyi olması gerekir.

Vakfın tarihçesi çok eskilere dayanır. Dinimiz yardımlaşmayı ve ihtiyacı olanlara destek olmayı dini temeli saymıştır. Vakıflar Osmanlılar zamanında daha da yaygınlaşmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da etkinliğini aynı ölçüde sürdürmüştür. 5 haziran 1935’te çıkan bir kanunla “Vakıflar genel müdürlüğü” kuruldu. Ülkemizdeki vakıfların hepsinin yönetimi, bu teşkilata verildi. Vakıflar eğitime, öğretime, belediyelere, sağlık işlerine, yoksullara hizmet ederler. Vakıf tarafından yardım alan kişilerin adları, kurum tarafından açıklanmaz. Ülkemizin sosyal, ekonomik, kültürel ve yurt savunmasında vakıfların yardımlar büyüktür. Bu güzel hizmetin sürekliliğini sağlamak hepimizin görevidir.

Bugünkü, fakirlere sembolik yardımlarda bulunmanın dışında kapsamlı bir hayır yarışıdır Vakıflar Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetinde toplum yaşamının neredeyse birçok alanını kapsamaktadırlar.

Selçuklu Devletinden örnek verirsek, Gordolevsky isimli Rus tarihçi Doğu Anadolu Tarihini sadece o döneme ait Selçuklu vakıf belgelerini kullanarak yazmıştır. Bugün Anadolu’nun içlerinde gördüğümüz hanları, kervan sarayların, hamamların, hastanelerin, şifahanelerin, medreselerin birçoğu vakıf eseridir.

Neler vakıf edilmekteydi diye sorarsak, karşımıza çıkan cevap hayatı kapsayan her şeydir. Din bilimleri eğitim kurumları birer vakıf olduğu gibi sibyan mektepleri (çocuk okulları), idadiler (liseler), rüşdiyeler (ortaokullar), darülfünun (üniversiteler -saraydaki Enderun Mektebi hariç-) hepsi vakıftır. Sağlık hizmetleri (hastaneler, şifahaneler) birer vakıf olarak hizmet vermiştir. Aynı şekilde su, kanalizasyon gibi belediye hizmetleri de vakıfların kapsama alanına girmiştir. Hatta İstanbul’da halen çalışan ‘Vakıf Menba Suları İşletmesi’, bu eski su vakıflarından bir örnek olarak aramızda yaşamaya devam etmektedir.

Bu bilgiler ışığında baktığımızda vakfın Osmanlı insanı açısından taşıdığı değer biraz daha belirginleşmektedir. Geçmişte sadece şehirlerde fakir fukara için icat edilen sadaka taşlarını, dükkânlara giderek veresiye yazdıranların borçlarını sildirenleri ( bunlara “zimem defterleri” deniliyordu ), sebilleri, kuyuları, aşevlerini hatırlayarak vakfın bu toplumun derin damarlarında gezen eden anlamını daraltmamak gerekir. Bugün Anadolu köylerini gezdiğinizde yol üzerindeki meyve ağaçlarının yolculara vakfedildiğini, yani tarla sahibinin bu ağaçların meyvelerini yoldan geçenlerin yemesi için ayırdığını ve onlardan ne kendisinin yararlandığını, ne de ailesini yararlandırdığını kolayca görürsünüz.

Bunlar adı konmamış, hukukî nitelik kazanmamış vakıflarımızdır. Bunlara ömürlerini bir türbeye, bir aşevine, bir hastaneye, velhasıl topluma yararlı bir işe vakfeden ‘vakıf insanları’ eklediğimizde Osmanlı toplumunun adeta bir “vakıf toplumu” olduğunu söylemek mecburiyetinde kalırız. Evet Osmanlı toplumu bir vakıf toplumu, insanı da bir vakıf insanıdır. Vakıf insanı, bütün yaşamını kendisinin değil insanların faydasına ayırmış, sadece insanlara hizmet için yaşayan insan demektir.

Vakıflara yardım ederek gelirlerini çoğaltmak ve çalışmalarını desteklememiz gerekir.

Aydın Vakıflar Bölge Müdürlüğünün , tarihi mirasımız camilerimiz başta olmak üzere, Vakıf eserlerini sahiplenmesi ve restore edilerek günümüze kazandırma çalışmalarını büyük beğeni ile izliyorum.

Bu kapsamda, Zincirlihan, nasuh paşa Külliyesi , Atike hanım sebili ve Ramazan paşa , Bey camisi ile çocukluğumun geçtiği Cuma mahallesindeki dükkanönü camisini restore ederek aslına kavuşturulması gurur verici çalışmalardır.

Tüm Vakıf çalışanlarının haftasını kutluyorum

SÖZÜN ÖZÜ :

VEREL EL , ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR.