Bir olaya bakış açısı, olaya karşı yaklaşımı değiştirir. Örnek mi? Doğu hükümdarlarından biri, rüyasında dişlerinin döküldüğünü görmüş. Hemen bilge birisini çağırmış ve ondan rüyasını yorumlamasını istemiş:
-Hükümdarım, dökülen dişlerden murat çocuklarınızdır. Sizden önce hepsi birbiri ardına ölecek. Bu yoruma çok kızan hükümdar derhal bilgenin boynunu vurdurmuş. Rüya yorumu için başka bir bilgeyi çağırmış:
-Sevgili hükümdarım, siz Allah’ın sevgili kulusunuz. Allah size öyle uzun ömür vermiş ki bütün çocuklarınızdan daha uzun yaşayacaksınız. Hükümdar bu yoruma çok sevinmiş ve o bilge kişiyi altına boğmuş. İşte iki farklı bakış açısı… Osmanlı Devleti’ni hainler, dış güçler bitirmez. Osmanlı Devleti’ndeki bir sakat bakış açısı Osmanlıların sonunu getirir. Söylediğim oldukça iddialı bir laf, farkındayım. Ama hafife alınacak cinsten değil… Yazının devamını okursanız anlarsınız.
Tarihin derinliklerinden beri denizlere egemen ulusların güçlü devletler ve uygarlıklar kurdukları bilinmektedir. Örnek mi? Alın size Roma İmparatorluğu. Kimimiz Moğol ve İskender İmparatorluklarını karşımıza çıkartıp tezimizi çürütebilir. Bu iki imparatorluk kara devleti değil midir? Kara devletleri ama ömürleri kısa… Biri Cengiz Han’ın; diğeri ise İskender’in ölümüyle parçalanır. Ortaçağda ve Yeniçağ başlarında Akdeniz oldukça önemlidir. Eski Dünya kıtaları arasında kalan ticari potansiyeli yüksek bir deniz… Osmanlı, bu denizi bir Osmanlı gölü haine getirdikten sonra Dünya İmparatorluğu(Cihan Devleti) olur. Ancak bunun üzerine Batı Avrupa devletleri uçsuz bucaksız denizlere gözünü diker. Okyanuslara açılır. Coğrafi Keşifler süreci… Şimdi oldu mu? Osmanlı, kuruluş aşamasında bir kara devletidir. Sonra Akdeniz hâkimidir. Gücün zirvesine çıkar. Ancak Avrupa’nın okyanus atağına cevap veremez. Akdeniz’e hapsolur. Pekâlâ, neden? Batı Avrupa, Atlas Okyanusu kıyısındadır. Osmanlı’nın okyanuslara kıyısı yok mudur? Olmaz olur mu? Osmanlıların hem de iki okyanusa kıyısı vardır. Güneyde Umman, Yemen üzerinden Hint okyanusuna; Batıda Fas ve Cebel-i Tarık üzerinden Atlas okyanusuna… Bilirsiniz. Bilmiyorsanız haritaya bakın, anlarsınız. Haydi, bakın! Yemenden sonra kara biter. Ta Antarktika’ya kadar koskoca okyanus vardır. Bu nedenle Osmanlılar “Yemen’den öte yok” der. Okyanustan öte yok diyen Osmanlılar, elbette okyanustan öte var düşüncesiyle yola çıkan, yeni kıtalar keşfeden Avrupa karşısında geriler. “Öte var” dersen varsın. Yok dersen yoksun. Osmanlı’yı yokluğa mahkûm eden asıl hain, bu bakış açısıdır. Beynimizdeki virüs bizi devirir, vatan hainleri değil…
Dünya Savaşı sırasında Almanya, Avusturya-Macaristan-Bulgaristan-Osmanlı bloğuna öncülük eder. İttifak devletleri denir bu bloğa diyeceksiniz. Adı ne olursa olsun bu, tam bir kara bloğudur. Almanya’nın kara bloğuna, İngiltere deniz(okyanus) ablukasıyla karşılık verir. Kim kazanır? Deniz ablukası… Amerika bugün uçak gemileriyle denizlere egemendir. Ülkemiz, çok güçlü, lider bir devlettir. Doğru mu? Doğru. Dünya devleti olmak isterse ülkemiz uçak gemilerine sahip olmalıdır. Denizcilik Bakanlığı kurulmalıdır. Gemi taşımacılığında dünyada kendinden söz ettirmelidir. En önemlisi Doğu Akdeniz’de ciddi bir egemenlik kurmalıdır. Kıbrıs davası bu bağlamda vatan meselesidir. Öte var öte yok sözcüğünün ne anlama geldiğini sanırım anladık, artık…