Fransa’nın Paris’in anıtsal kiliselerinden olan bu yapıyı ilk kez Paris ziyaretimde yapmıştım. Kültür farklılığından, olacak ki beni pek etkilemedi. Ancak lise öğrenciliğimde edebiyat öğretmenimizin ev ödevi olarak vermesi nedeniyle Vıctor Hugo’nun eseri olan Notre Dame’nin Kamburu romanını okuyunca epeyi etkilenmiştim. Sonra Sefiller romanını okumuş o da beni çok etkilemişti. Özellikle romandaki aşk hikayeleri ,kadınlar Notre Dame kilisesinde zangoçluk yapan kambur Quasimado’nun hayatı ,yaşadığı olaylar, aşklar beni gerçekten çok etkilemişti. Çağının romantizm akımının örneklerinden olan bu eser dünya edebiyatında örnek eserlerden. Dış görünümü ve tarihi itibariyle Gotik mimari şaheseri olarak hayranlıkla seyretmiş ,rehber tarafından verilen bilgileri zevkle dinlemiştim. Ama içeri girince bütün cazibesi gözümde kaybolmuştu. Karanlık, rutubetli ve çok kasvetli gelmişti bana. Hatta bilgiyi veren, Paris Montereau (Montrö) de işçi olarak gelmiş ve uzun zamandır orada yerleşen Türk işçilerinin çocukları da benim gibi düşünüyorlardı. Hatta oradan sonra başka kiliselere de gitmiş canlı ayinleri, koroları, ilahileri ve org müziğini seyretmiş ve dinlemiştik.
Tabii insan olarak bu tarihi yapının yansımasına üzüldüm. 856 yıllık bu katedralin yanması sekiz buçuk saatte söndürülememesi ,400 itfaiyecinin tüm çabalarına rağmen başarılı olamaması insanı üzüyor. O gezimde 93 metrelik kulenin bir bölümü ile çan düzeneğini de seyretmiştik. Çan deyince yaşadığım bir olay aklıma geldi…
Festivalin devam ettiği 10 yıllık süre içerisinde evimde veya yazlığımda kalan konuk öğretmenin sorduğu şu soru…
‘’Günde beş defa okunan ezanlar seni rahatsız etmiyor mu?’’ Şaşırmadım ve ona şöyle cevap vermiştim; ‘’Evet günde beş vakit namaz kılmıyorum ama bu ezanlar beni rahatsız etmiyor’’ demiştim. Sanıyorum o yıl veya ertesi yıl ben Fransa’dayım ve o konuğumun evinde kalıyorum. Saat başı kilisenin çanı çalıyor. Sordum ev sahibine ; ‘’ Çan sesinden rahatsız oluyor musun?’’ diye. Cevabı beni epey şaşırtmıştı. ‘’Müdürüm ben ateistim, dinlere ve Allah’a inanmıyorum ama çan sesini seviyorum, çünkü o bizim kültürümüzün bir parçasıdır’’ Bu anlamlı sözün ezanımızdan rahatsız olanlara örnek olmasını diliyorum. Avrupalı bizden çok farklı görüşlere sahip. Bakınız, basını takip edin bu yangın için kampanya açılacaktır. Hatta açıldı bile, sanırım bir milyar Euro’yu geçen bir bağış toplandı. Başta Arabistan olmak üzere birçok Müslüman ülke bile bu kampanyaya destek verecektir. Hele yurdumuzda faaliyet kiliseler bile mezhep farkı gözetmeden katkı verecektir. Normali de doğrusu da budur. Ne demişti Fransız müdür? ‘’ Ben ateistim, Allah’a dine, peygamberlere inanmıyorum ama kilise benim kültürümün bir parçasıdır’’
Böyle geniş manada düşünen insanlar bu kampanyaya katılamaz mı hiç? Göreceksiniz 856 yıllık bu kiliseyi 200 yılda bitiren ataları gibi geciktirmeden 5-6 yılda daha şaşalı bir biçimde bitireceklerdir ve turizmin hizmetine sunacaklardır…