Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılda gerçekleştirdiği reformlara ve yurtdışı kredilere karşın parçalanmanın eşiğine gelmişti. Tanzimat döneminin (1839-1876) sonlarında Sırp savaşı, Balkan ayaklanmaları ve Bulgarların Müslüman katliamı toplumsal huzursuzluğu artırmış, iktisadi krizi ağırlaştırmıştı.
Bütün bu olumsuz gelişmelerin ardından İstanbul’da 10 Mayıs 1876’da binlerce Medreseli'nin katıldığı Talebe-i Ulum isyanı (softa kıyamı) patlak vermiş, üç ayda iki padişah değişmiş, bir padişah ile beş subay öldürülmüştü. Midhat Paşa ile taht pazarlığı yapan II. Abdülhamit, 31 Ağustos 1876'da tahta çıkar çıkmaz Anayasa taslağı hazırlanması için 30 kişilik özel komisyon kurmuştu.[1]
Komisyon, Belçika ve Prusya Krallığı (Almanya) Anayasaları ile Fransa'nın cumhuriyet Anayasasını incelemiş, ortaya çıkarılan üç adet taslak 20 Kasım 1876'da padişaha sunulmuştu.[2]
II. Abdülhamit, Midhat Paşa’nın hazırladığı taslağı 23 Aralık 1876’da Haliç’te toplanan uluslararası Tersane Konferansında Harbiye Nazırı aracılığıyla onayladığını duyurmuştu. Aynı gün Babıali’deki törende okunan metin Takvimi Vekayi’de yayınlandıktan sonra yürürlüğe girmişti.[3]
Osmanlı'nın ilk ve son anayasası Osmanlı Türkçesi ile 11 bölüm halinde düzenlenmiş 119 temel maddeden oluşuyordu. Padişahın mutlak egemenliğine kısıtlama getirmediği için gerçek anlamda meşruti bir düzen söz konusu değildi.
Anayasa’nın ilk bölümünde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, başkentinin İstanbul ve dininin İslam olduğu vurgulanmış, Osmanlı soyundan gelen padişahın devletin başkanı ve aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi olduğu hüküm altına alınmıştı.
Anayasa’nın yasama ve yürütmeye ilişkin maddelerinde Sadrazam ve kabine üyelerinin atanması, görevden alınması, Mecliste görüşülecek kanun tasarılarının belirlenmesi ve yürürlüğe konulması, Meclisin feshedilmesi gibi yetkiler padişahın görevleri arasında sayılmıştı.
Başka bir ifadeyle yasama ve yürütme gibi en temel devlet yetkileri, bağımsız organlar yerine yetkili fakat sorumsuz padişahta toplanmıştı.
Anayasa’nın Temel hak ve özgürlükler ile Sosyal ve ekonomik haklara ilişkin maddelerinde vatandaşlık çizgisine çekilen tebaaya bazı haklar verilmişti. Bunlar arasında öncelikle kişi güvenliği, eşitlik, zorunlu ilkokul, din ve vicdan özgürlüğü, serbest teşebbüs, yasal vergi, hâkim güvencesi, konut dokunulmazlığı, işkence ve angarya yasağı, haberalma özgürlüğü sayılabilir.
İlk Türk Anayasasının kişi hakları bakımından çağdaşı Avrupa Anayasalarından geri kalmadığı söylenebilir.
Anayasa’nın yasamaya ilişkin maddelerinde Meclisi Ayan ve Meclisi Mebusan’dan oluşan çift meclisli parlamentonun kuruluşu öngörülmüştür. Kabine, padişaha karşı sorumlu tutulmuş, Meclise denetim görevi verilmemiştir. Ayrıca Meclisi Ayan üyelerinin padişah atamasıyla, Meclisi Mebusan üyelerinin seçimle göreve gelmesi benimsenmişti.
Yüce Divan’ın görevleri, vilayetlerin idaresi, mahkemeler ve hâkimler, seçimler ve seçimlerin temel ilkeleri, devlet memurlarının atanması ve sorumlulukları gibi kurumların işleyişinin açıklandığı Anayasa'da devletin dilinin Türkçe olduğu, Türkçe bilenlerin devlet memurluğuna girmek hakkının bulunduğu hükmüyle Türklük öne çıkarılmıştı.
Türk tarihinin ilk meclis seçimleri 1877 yılının Şubat ayı içerisinde yapılmıştı. Osmanlı'nın hukuk belgelerinde söz edilmediği için siyasi partilerin katılmadığı seçimlerde 69 üyesi Müslüman, 46 üyesi gayrimüslim olmak üzere 115 Meclis-i Mebusan üyesi seçilmişti.
19 Mart 1877’de açılan Meclisin ikinci toplantısı 13 Aralık 1877 tarihinde gerçekleşmişti. Meclisi Mebusan üyeleri devletin ve toplumun içinde bulunduğu zorluklara dikkat çekerek iktidarı eleştirince ister istemez padişahı tedirgin etmişlerdi.
Padişah II. Abdülhamit ise Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi) yaşanan gelişmeleri ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanmasını bahane ederek 14 Şubat 1878'de Meclisi süresiz tatil etmiş, anayasayı askıya almıştı. Böylelikle Osmanlı’da bir buçuk yıl önce kurulan I. Meşrutiyet (anayasal monarşi) devri kapanmış, 30 yıl kesintisiz devam edecek İstibdat dönemine (1878-1908) girilmişti.
Uzun yıllar istibdat yönetimine karşı mücadele eden İttihatçılar, 20. yüzyılın başlarında toplumsal sınıfların desteğini kazandıklarından hayatın her alanında giriştikleri eylemlerde padişaha ve iktidara baskının dozunu iyice artırmışlardı. Özellikle askeri eylemlerden çekinen II. Abdülhamit, 24 Temmuz 1908’de Kanuni Esasi Anayasasına (II. Meşrutiyet) dönüldüğü ilan ederek Meclisi toplantıya çağırmak zorunda kalmıştı.[4]
Seçimlerden sonra 4 Aralık 1908’de açılan yeni Meclisin modernleşme politikalarına karşı çıkanlar boş durmamış 31 Mart İsyanını (13 Nisan 1909) hazırlamışlardı. Medreselilerin ve alaylı askerlerin İstanbul’u on üç gün teslim almasına, onlarca insanın ölmesine, dükkânların talan, evlerin yağma edilerek yakılmasına yol açan bu ayaklanma, 26 Nisan 1909 tarihinde çok sert tedbirlerle bastırılmıştı.[5]
İsyana sessiz kalmakla, hatta desteklemekle suçlanan II. Abdülhamit, Meclisin azil kararı ve şeyhülislam fetvasıyla tahtan indirilip Selanik'e sürgüne gönderilmiş, yerine kardeşi V. Mehmet Reşat tahta çıkarılmıştı.
Meclis Mebusan yeni bir anayasa hazırlama yoluna gitmemişti. Ancak 1909 tarihlisi başta olmak üzere Kanuni Esasi Anayasasını büyük ölçüde değiştirmiş, padişahın ve Ayanlar Meclisi’nin yetkilerini kısıtlamış, gerçek anlamda meşruti bir rejim kurmuştur.
***
Kaynakça:
(i)Selda Kaya Kılıç, İlk Anayasanın Hazırlanması Osmanlı Devletinde Meşrutiyet'e Geçiş, Berikan Yayınları, 2010. (ii)A.Nohutçu-A.Ziyrek, Osmanlı Türk Anayasa Metinleri, Savaş Yayınları, 2020. (iii)Müzehher Yamaç, İlk Anayasa 1876 Kanuni Esasisi, İnternet Makalesi, Erişim Tarihi:03.11.2021 (http://acikerisim.nku.edu.tr).
Dipnotlar:
[1]Adliye Nazırlarından Midhat paşanın başkanlığında kurulan Anayasa Komisyonunda Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi gibi Genç Osmanlıların karşısında Cevdet Paşa, Ahmet Vefik Paşa gibi anayasa karşıtları ile ulemadan isimler yer almıştır.
[2]Anayasa görüşmelerine ilişkin tutanaklar 20.01.1910 tarihli Çırağan yangını sırasında yanarak kaybolmuştur.
[3]Tersane Konferansı, Osmanlı’nın Balkan eyaletlerindeki tebaasının koşullarını iyileştirmek amacıyla Avrupa ülkelerinin baskısı sonucu İstanbul'da toplanmış uluslararası bir konferanstır.
[4]Türk tarih kaynaklarında II. Meşrutiyetin ilan edildiği tarih Hürriyet Devrimi kabul edilmiştir.
[5]Tarihçiler, 31 Mart isyanını örgütleyen ve destekleyen isimler arasında önde gelen Meşrutiyet karşıtlarından İngiliz destekli Prens Sabahaddin, Derviş Vahdet, Ali Kemal, Bediüzzaman Said ve Mısırlı Prens Aziz gibi isimleri vermektedir.