Aydın Ziraat Odası’nın önceki başkanlarından, Ziraat Mühendisi Arif Gürdal, jeotermaldeki bor toksisitesi tehlikesine dikkati çekerek, reenjenkisyonun doğru yapılması gerektiğini vurguladı.
Jeotermal ve tarım ilişkisi hakkında Yeni Kıroba’ya özel açıklamalarda bulunan Gürdal, “Jeotermalden elbette ki yararlanabiliriz. Bugüne kadar yararlanmamamız Aydın için büyük kayıp. Ama temelde şöyle bir problem var: ufak bir bölge oluşturalım. Orada insanlar kendi başlarına seracılık yapsınlar. Bu kötüdür demiyorum. Kimse yanlış anlamasın ama esas, Aydın’a sıçrama yaratmak önemli. Ekonomik anlamda her şehir ya da her insan belirli bir ivmeyle, belirli bir ilerleyiş içerisindedir. Bütün dünyada da bu söz konusu. Bizim farklılaşmamız için bazı yerlerde sıçrama tahtası yaratmamız lazım. Atletizmde koşturursunuz, bir sıçrama tahtası vardır. Orada sıçrayabileceğinizin 3 katı sıçrarsınız. Bu bir ivme kazandırır” dedi.
“AYDIN’IN DA KAZANMASI GEREKİYOR”
Örtü altı yetiştiricilikte maliyetin yüzde 35’inin enerjiden kaynaklandığını anlatan Gürdal, şöyle konuştu: “Bunu maliyeti en aza indirdiğiniz zaman bırakın Türkiye’de, Avrupa’da kimse sizinle rekabet edemez. Bunu ufak ölçekli düşünemezsiniz. Bunu biz Ziraat Odası olarak o dönemki Ticaret Odası, Sanayi Odası ve Ticaret Borsası’yla organize etmeye çalıştık. Aydın’ın kuzey bölgesinin örtü altı yetiştiricilik bölgesi olması gerektiğini, bunun hükümet politikası olması gerektiğini belirttik. Jeotermal yasası da buna göre hazırlanmalı. Jeotermal kaynağımız Aydın’dan çıkıyor. Aydınlı bundan sıfır faydalanıyor. Ülke de kazanıyor, enerji şirketleri de kazanıyor ama Aydın’ın da kazanması gerekiyor. 2007’de çıkan Jeotermal Yasası tam buna uygun çıkmadı. Örtü altı yetiştiriciliğine belli enerji verilir diyor ama bir mecburiyet yok. Ben talep ettiğim zaman, üretici Aydın’da bununla ilgili bir talepte bulunduğunda bana vermek zorunda kalmalı. O enerjiden Aydın faydalanmalı.”
“HALA DAHA YAPILABİLİR”
Konuya, bütünsel bakış açısını kaybetmeden, 30 – 40 yıllık geleceği öngörerek bakmak gerektiğinin altını çizen Gürdal, “Örtü altı yetiştiriciliğinin planlaması tek elden yapılmalı. Bu şekilde organize olunsaydı Aydın tek başına 5 milyar dolar tarımsal ürün ihracatı yapar hale gelirdi. O sıçrama tahtası çok önemli konuydu, maalesef bunu kaçırdık. Hala daha yapılabilir” diye konuştu.
“ATOM BOMBASI GİBİ ETKİ YARATIR”
Jeotermalin son derece hassas bir konu olduğunu vurgulayan Gürdal, “Jeotermal, sürdürülebilir bir enerji çeşidi. Ama bunun temel bazı konular var. Mutlaka reenjeksiyon yapmak zorundasınız. Bunu yanlış anlamamak lazım. Reenjeksiyonu aynı katmana yapmak zorundasınız. Çünkü enerjinin büyüğü kayaçtadır. Suda değildir. Suyu ısıtan kayaçtır. Siz o kayaca tekrar aynı suyu reenjeksiyon yapmadığınız sürece o enerji sürdürülebilir bir enerji olmaz. 15 – 20 yıl sonra bu enerjiyi yok edersiniz. Çok tehlikeli olan konu da şu: jeotermal sularımız bor bakımından çok yüksek bor miktarına sahip. Eğer doğru kayaçlara, aynı katmana reenjeksiyon yapılmadığı sürece bu sular, yeraltı sularına karışması kaçınılmazdır. Yeraltı sularına karıştığı zaman da 30 yıl sona 50 yıl sonra tarlalarımızda bor toksisitesine yol açarız. Bu tuzluluk gibi bir olay değil. Milyonlarca yıl bu topraklarda tarım yapamazsınız. Tıpkı atom bombası atılmış gibi bir etki yaratır. Bor, milyonlarca yılda yıkanan bir elementtir. Bu kadar vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Herkesin uyanık olması lazım” değerlendirmesinde bulundu. (KIVANÇ UĞUR)