Günlük hayatta oldukça fazla tüketilen içeceklerin başında çay geliyor. Çay, hayatımızın vazgeçilmezi, misafirperverliğin, muhabbetlerin ve dostluğun sembolüdür.
Merak edip araştırdığımda ise çayın milattan önceki yıllara dayanan hikayesi olduğunu gördüm. Türkiye’de sıklıkla tüketilen çayın nasıl ortaya çıktığına bir bakalım.
Çay ilk olarak Çin’de ortaya çıkmış. Anlatılagelen hikayeye göre milattan önce 2700’lü yıllarda İmparator Shenn Nung bir çay ağacının altında otururken elindeki sıcak su dolu kasenin içine ağaçtan birkaç yaprak düşmesiyle başlıyor. Birkaç dakika içinde suya rengini veren yaprağın tadı ve kokusu imparatora şifa oluyor ve çay aslında ilk olarak şifa bulmak amacıyla ilaç olarak kullanılmaya başlanıyor.
Çin hükümeti ticaretin gelişmeye başlamasıyla birlikte şifa çayını da pazarlayarak para kazanmaya başlıyorlar. Daha sonra Çin kültürünü inceleyen Japon rahipler çayla tanışıp bu mucizevi bitkiyi kendi ülkelerine götürüyorlar.
Japon halkı tarafından da oldukça sevilen çay önemli protokol toplantılarında rol oynuyor. Japonya’dan Hindistan ve İran’a yayılan çay Avrupa topraklarına da yayılıyor. Birçok kaynağa göre çayı ilk deneyimleyen Türk’ün Hoca Ahmet Yesevi olduğu belirtiliyor. 1879 yılında Basra Valiliği’nde bulunmuş Hacı Mehmet İzzet Efendi, yayımladığı “Çay Risalesi” adlı eserde, çayın faydalarından bahsediyor ve sıklıkla tüketilmesini tavsiye ediyor.
2. Abdülhamit döneminde çay ilk kez zirai ürün olarak düşünülmeye başlanıyor. 1894 yılında Orman, Madenler ve Tarım Bakanlığı’ndan dönemin sadrazamına bir belge yazıyorlar. Belgede çayın ticari değerinin yanı sıra şifa kaynağı olduğu ve tarımının yapılması amacıyla uygunluk onayı isteniyor. Onay kısa sürede çıkıyor ve Japonya’dan tohum tedarik ediliyor.
ÇAY KARADENİZ TOPRAKLARINDA NASIL ÜRETİLMEYE BAŞLANDI?
Çayın ilk olarak Türkiye sınırlarında Bursa ilinde ekimi yapılıyor. Ancak ekolojik koşulların elverişsizliği nedeniyle başarısız oluyorlar. Daha sonrasında Gürcistan’dan getirilen ilk tohumlarla Borçka’da ilk deneme üretimleri başlıyor.
Denemeler başarıyla sonuç veriyor ve 1937 yılında Batum’dan 20 ton çay tohumu ithal ediliyor. İlk mahsul ise 1938’de alınıyor. Dünyada en çok çay tüketen ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. 1900’lü yıllara kadar kahve tiryakisi olan Türkiye’de artık çay sudan sonra en sık tüketilen içecek haline geldi. En çok çay üretilen il ise Rize olarak biliniyor. (1)
ÇAYIN ‘BAHÇEDEN SOFRAYA’ SERÜVENİ
Tarlalarda yetişen çay yaprakları, kesme makaslarıyla hasat edilip çuvallara dolduruluyor. Buradan çay alım merkezlerine götürülüp tartılan çay yaprakları fabrikalara taşınıyor.
İlk aşamada bantlara dökülen çay yapraklarına ‘soldurma’ denilen, taze çay yapraklarının içeriğindeki yüzde 70-80 oranındaki suyun yüzde 50-55’e düşürme işlemi yapılıyor. Daha sonra ‘kıvırma’ denilen aşamaya geçiliyor. Yapraklar değişik imalat makinalarında parçalanıp, ezilip bükülüyor. Fermantasyon aşamasında ise istenen renk, burukluk, parlaklık , koku ve aroma oluşumu sağlanıyor.
Yaprakların nem oranı bu aşamalardan sonra yüzde 2-4 seviyelerine düşüyor. Bu işleme de ‘kurutma’ deniyor. Amaç, çaya kazandırılan özellikler ve oluşan maddelerin yitirilmesine engel olacak ortamı oluşturmak ve çayı depolanabilir, paketlenebilir duruma getirmek. Son aşama ise ambalajlama. Fırından çıkarılan kuru çaylar elekten geçirilerek kalınlık ve kalitelerine göre farklı ebat ve ağırlıkta olan ambalajlara konuluyor.
Tadı ve kokusu bozulmayacak şekilde paketlenip raflarda yerini almak için dağıtıma çıkıyor. Totalde bu işlemler fabrikaların kapasitelerine göre 8-12 saat arasında bitmiş oluyor.
Bol sohbetin, muhabbetin tadı çaysız olmaz. Afiyetle…
Kaynak: (1) www.rtb.org.tr/tr/cayin-tarihcesi