Kuşadası'nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemekte ise de, Efes'e bağlı Neopolis ismi ile İyonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır.
Şehir daha önce, Pilavtepe eteklerinde,Andızkulesi denilen yerde kurulmuştur. Bir müddet sonra Bizanslılara ait olan bu kıyılara Venedik ve Cenevizliler, ekonomik bakımdan egemen olmuşlardır. Ulaşım güçlükleri nedeni ile Kuşadası; Andızkulesi mevkiinden alınarak bugünkü yerinde Yeni İskele (Scala Nuova) adı ile kurulmuştur.
Demokrat Parti milletvekilleri , ve eşi Kuşadalı olan, Köşk kazasından Dr. Necati ÇELİM ve Şevki Hasırcı’nın Aydın’ın denize sahili bulunan bir Turizm beldesi kazandırılması için yapılan girişimler sonucu , daha önce İzmir’e bağlı iken , 1954 yılında Menderes iktidarında , bu ,iki vekilin verdiği kanun tasarısı ile , Aydın ‘a bağlandı. İlk yapılan Kısmet oteli ile 1965 yıllarından sonra, dünyaya açılan bir Turizm beldesi oldu.
Kuşadası Turizm merkezi olarak ünlenmeden önce çiftçilik ve dericilik olmak üzere iki geçim kaynağı ile bilinirdi. Yakın zamanda, Kirazlı köy yolunda sürdürülen dericilik, sepileme ve tabakçılık ( debbağ ) mesleği eskiden 1937 yılında , ilçenin girişinde , bugünkü yat limanın sırtlarında bir çarşı şeklinde oluşan yerli ailelerin işletmeleriydi. Kuşadası havzasında antik Efes kentine kadar uzanan tabaklık tarihi (deriyi işleme zanaatı), Efeslilerin torunu olan Rumlar sayesinde bölgede oldukça ileriydi.
Tamamen bitkisel tabaklamayla yapılan Vaketa adı verilen deri Kuşadası’na özgü bir üretimdi.
Osmanlı döneminde ise bölgede önemli bir ekonomik faaliyete dönüştü.
Uzun yıllardır Kuşadası’nda yaşayan KUTUCU , GÜRBÜZ, UYGUN ,ALİ CAN ve ŞAKİR CAN ailelerinin çalıştırdığı 1964 ‘e kadar çalıştırdığı işletmelerin , Kirazlı yoluna taşınmasının ardından , gelişen Turizm sonrası birer birer kapanmasıyla, eski tabakhane bölgesindeki taş binalar uzun yıllar metruk halde ve terk edilmiş olarak kimsesizlere ev sahipliği yaptı.Çıkan yangınlar ve yıkılan duvarları ile bakımsız durumdaki taş binalar eski mimari tarzdaki avlu kültürü ile yeniden oluşturulan ve Restorasyonunu mimar Nur Bağcı Kocasoy, peyzaj mimarisini ise Dr. Turgay Ateş'in yaptığı tabakhane binaları ve bölgesi, aslına uygun olarak yeniden yapılandırılmış 4 adet taş bina , içerisinde bir restaurant-bar, cafe, kitabevi ve kültür merkezinin bulunduğu bir yaşam alanından oluşuyor. Suit oda olarak kullanılan bu taş binaların içerisinde kendi havuz ve bahçeleri bulunuyor. Bir bölümü Müze olarak düzenlenen çarşı sanatçılara da ev sahipliği yapıyor.
Kuşadası'nda ve Türk dericilik tarihinde de büyük önem taşıyan eski Tabakhane bölgesini 49 yıllığına bir özel firmaya kiralanarak eski taş binaları ve avluların tarihi yapısını korunarak turizme açıldı.
Bugün aslına sadık kalınarak yapılan düzenleme ile nostaljik bir çarşı haline dönüşen bölgede her yapının eski sahiplerinin adı verilmiş.
Eski Rum yapılarında yer döşemesi tarzındaki küçük çakıl taşları ile verilen desenler , meydanlarda geçmişin izlerini taşıyor.
Bugün restore edilerek bir yaşam merkezine dönüştürülen eski tabakhaneler bölgesi ile otele dönüştürülen tabakhane binaları Kuşadası'nda turizme yepyeni bir soluk getiriyor.
TABAKHANE ( Debbağhane ) NEDİR..?
ham derilerin işlem gördüğü yer, sepi yeri, olarak tarif edilir. Deri, yüzyıllar boyunca kullanılmış ve hala kullanılmakta olan giyim ham maddelerindendir. Derinin ham halini işlemek amaçlı kurulmuş merkezlere de tabakhane denilmektedir. Bir diğer deyişle ham derinin tabaklandığı fabrika tipi yerlere verilen isim olan tabakhanenin tarihi Osmanlılardan da öncesine uzanmaktadır.
Tabakhanelerde gerçekleştirilen deri tabaklama işlemi ile kolay bozulabilen bir yapıya sahip olan ham deri, türlü ürünlerin üretimi için kullanılabilecek özellikte olan sağlam deriye dönüştürülmektedir. Ham deriden işlenmiş deriyi elde etmek amacıyla çeşitli tabaklama yöntemleri, bu yöntemleri uygularken de çeşitli kimyasal ve mekanik işlemler ham deriye uygulanmaktadır. Tabaklama, deriye sağlamlık kazandırdığı için çok önemlidir.
TABAKHANENİN TARİHİ
Tabakhanelerde tarih boyunca insanlar deriyi tabaklayarak organik bir objeden inorganik bir objeye evirerek işlemiş, özelliklerini geliştirmiş; elbise, palto, ayakkabı, yelek, terlik, çadır gibi çeşitli ürünler üretmiştir. Zaman içinde sandık, semer gibi deriden süs eşyaları da tabakhanelerde üretilmeye başlanmıştır.
Dünyanın pek çok yerinde tarih boyunca gelişen dericilik Anadolu’da da oldukça önemli iş kollarından biri olmuş ve gelişimini yüzyıllar içerisinde devam ettirmiştir. Selçuklu Devleti döneminde deri ticareti oldukça önem kazanmıştır.
Tabakhane kelimesi, köken olarak Osmanlıca “debbağhane” kelimesinden gelmektedir. Osmanlıca’da debbağ ham deriden meşin, kösele yapan anlamına gelmektedir. Bu durumda tabakhane de anlam olarak ham derinin meşin, kösele yapıldığı, işlendiği yerdir. Osmanlılar zamanında debbağlığın çok itibarlı, önem arz eden bir zanaat olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.
Deri işlemeciliği anlamına gelen, derinin giyilebilir ve kullanılabilir hale getirilmesi esnasındaki bütün işlemleri kapsayan dericilik insanlık kadar eskidir. Dericilik, soğuktan korunma ihtiyacından doğmuş olup zamanla estetik kaygılar da ön plana çıktıkça dericilik, eski ismi ile debbağlık bir zanaat haline gelmiştir. Bu zanaatin uygulandığı yerler olan tabakhanelerde insanlar ham deriyi işler; ham deriyi, bitmiş deriye çevirir. Çeşit çeşit hayvanın postları tuzlanmış şekilde veya yaş halde tabakhaneye gelir. Pek çok işlemden sırasıyla geçer ve tabaklanmış deri olarak son ürün halini alır.
Osmanlılar zamanında ilk tabakhanelerin kurulmasının İstanbul’un fethinden sonraki zamana denk düştüğü bilinmektedir. Kazlıçeşme’de kurulan bu tabakhanelerin sayısının üç yüz altmış adet olduğu bilinmektedir. Sefere çıkan Osmanlı ordusunun ihtiyacı olan ayakkabıların ve türlü malzemelerin üretildiği bu tabakhaneler 1993 yılında komple yıkılmıştır.
Osmanlı Devleti zamanında ahi ocakları mevcuttu. Ahi ocaklarının kurucusu Ahi Evran esnafın ve zanaatkarların saygı duyduğu, önemsediği, sevilen sayılan bir liderdi. Dericiliğin Osmanlı’daki önemli isimlerinden olan Ahi Evran deri tabaklama konusunda ustalaşmış, deri işlemeciliğinde kendini yetiştirmekle kalmayıp dericilik zanaatine pek çok usta kazandırmıştır.
İkinci Mahmut Osmanlı Devleti tarihindeki ilk modern tabakhaneyi Beykoz Deresi’nde kurdurmuştur. Bu modern tesisin ürettiği deriler kullanılarak Osmanlı zamanında ve Kurtuluş Savaşı zamanında ordunun ayakkabı talebi sağlanmıştır. İlerleyen dönemlerde ise İstanbul ile Anadolu’nun belirli noktalarında modern deri fabrikaları kurulmaya başlanmıştır.
Tabakhanede deri işlemek fazlasıyla emek isteyen bir zanaattir. Ham deri bu merkezlerde pek çok kimyasal ve fiziksel işlemlerden geçirilip son ürün halini almaktadır. Bu işlemler o kadar önemlidir ki
sırasının ya da yapış yönteminin yanlış uygulanması, derinin kullanılmaz duruma gelmesine sebep olabilmektedir.
Tabakhanelerde kullanılan eski usül tabaklamalarda ham derinin bütün yağ, et ve kıllardan temizlenmesi sonrası kimyasal işleme aşamasında köpeğin dışkısında bulunan bazı enzimler kullanılırdı. Bu nedenle Safranbolu gibi tabakhaneleri ile meşhur bölgelerde tabakhane çevresinde yüzlerce köpek yetiştirildiği bilinmektedir. Bu köpeklerin yetiştirildiği köpek çiftliklerinden elde edilen dışkı kullanılarak tabakhanelerde homojen, yumuşak ve kaliteli deri üretimi yıllar boyunca devam etmiştir.
İlimiz de Karacasu da halen devam eden tabakhaneler, geçmiş yıllarda Aydın efeler ilçesindeki dereye de adını vermiştir.
Tabakhane deresi olarak bilinen kent içinden geçen dere kenarında tabak işlemi yapan esnaflar 1950 li yılların sonlarına dek hizmet vermiştir. Bugün arasta içine açılan ve sokağın adı da numara sistemine geçmeden önce DEBBAĞHANE olarak isimlendirilmekteydi.
Tarihi yapılar aslına göre restore edilerek , günümüzde ihtiyaçlar esas alınarak kullanımı , yerel değerlerin tekrar kazanılmasıyla , kültürler gelecek nesillere ulaştırılacak ve ulusaş birer marka haine gelecektir.
****
Dün bir arkadaşımızın acılı gününde beraberdik.
Aydın Ziraat Odası duayen başkanlarından Kemal Çetin büyüğümüzün oğlu ve Aydın Lisesinden sınıf arkadaşım Uygur Çetin ‘in eşi Nil Çetin ‘in cenazesi Bey camiden kaldırılarak Kemer mezarlığında defnedildi.
Arkadaşımıza ve Aydın’ın siyasi ve sosyal hayatına damgasını vurmuş ÇETİN sülalesine de başsağlığı diliyorum.
MEHMET ÖZÇAKIR
mehmetozcakir@hotmail.com
GSM : 0.532.3722627
PK:110 EFELER – AYDIN