2005 yılında ilk okuma ve yazma öğretim yönteminde yapılan değişiklikle, cümle yönteminin yerini, ses temelli cümle yöntemi aldı. Yazıda ise, dik temel harflerin yerini “bitişik eğik yazı” ile okuma ve yazma aldı.
Öğrencilerde okula başlama yaşının düşmesiyle, zorunlu hale getirilen ”bitişik eğik el yazısı” nın öğrencilerin gelişimine katkı sağlamadığı ve öğrencileri zorladığı belirtilmekte, el yazısının günlük hayatta kullanılmadığı gibi, kitaplarda da bulunmadığı ifade edilmektedir.
Bu yıl İlkokul 1. sınıfa giden torunumun el yazısını okumakta çok zorlandım. Zaten kendisi de el yazısını yazmak istemediğini sık sık söylüyor. Oysa öğrenciler zaten 5. sınıftan itibaren dik temel harfleri kullanmaktadırlar.
“Bitişik eğik el yazısı” öğretimi nasıl olmalıdır?
Uzmanlara göre;Eğik el yazısı öğretiminde dikkat edilmesi gereken bazı ilkeler vardır. El yazısını yazmak için öncelikle ilk çizim çalışmaları ve el alışkanlığı kazandırılması gerek. Bunun için de ”el-göz koordinasyonu” geliştirici (logolarla, ipe geçirilmiş boncuklarla, oyun hamuruyla, yap-bozlarla, havada veya kum havuzunda çizgi çalışmaları yapmak) şeklinde etkinlikler yapılmalıdır.
Eğik el yazısı öğretiminde, öğrencilerin hangi harfleri ne zaman öğreneceği planlanmalıdır. Başlangıçta çalışmalar (5-15 dakika arası) kısa tutulmalıdır. Harfler tam olarak öğretildikten sonra, kelimeler içerisinde öğretilmeye başlanmalıdır. Sonra öğrenilen harfler ve kelimelerle cümleler kurulmalıdır.
Bir sınıftaki eğik el yazısı öğretimine ayrılacak süre öğrencilerin yaş, zekâ ve yeteneklerine, dolaylı olarak başarı düzeylerine bağlıdır. Öğretime yılın ilk yarısında başlanmalıdır.2. dönemde cümle, paragraf veya öykü yazma etkinlikleri yapılır.
Eğik el yazısı öğretiminde acele edilmemesi, başarılı bir el yazısının, bireysel farklılıklara bağlı olarak, ölçme değerlendirme ve yeterli alıştırmaya bağlı olduğu uzmanlarca ifade edilmektedir. Hedef öğrencilerin yazmayı seven ve iyi yazan bireyler olmasıdır.
El yazısı eğitiminde özel defterlerin kullanılması gerekir. Önemli olan harflerin doğru olarak konumlandırılması ve yazılmasıdır. Harflerin eğiminin 50 derecelik açıyla olması, kelimeler arasında belirli boşluk bulunması, yazarken kalemin fazla bastırılmaması gibi hususlara dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca güzel ve doğru yazabilmek için, öğrenci masada dik ve ayakları yere sağlam basarak oturmalıdır. Sağ kol masaya dokunurken, el bileği yüzeyden birkaç santim yukarıda durmalıdır. Kağıt ve defter öğrencinin tam önünde ve masaya paralel bir şekilde konumlandırılmalıdır. Öğrenciye kalemin Nasıl tutulacağı öğretilmelidir.
Mustafa Başaran’ın(izniyle) açıklamalarına göre; Eğik el yazısı öğretiminin, dik temel harflerin(küçük harfleri) öğretimine göre, bazı üstünlüklerinin olduğu görülmektedir. El yazısı öğrenen ve kullanan öğrencilerin yazma hataları azalırken, yazma hızları artmaktadır. Öğrenciler yazılacak kelimeyi bir bütün olarak zihinlerinde tasarlamak zorunda olduklarından “kelime tanıma” ve “kelime hatırlama” becerileri gelişmekte, aynı zamanda harfleri tanıma becerileri de artmaktadır.
Eğik el yazısı öğretiminde önce harflerin tek başlarına seslerinin ve şekillerinin öğretilmesi gerekmektedir. El yazısının güven duygusunu, düşünce becerisini artırdığı ve fikirlerin daha kolay ifade edilmesine yardımcı olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Bazı uzmanlara göre de; el yazısı sistemi yurdumuzda sağlıklı uygulanmamaktadır. Doğru yaz yazamayan çocukların başarısız olacağına işaret etmekte ve gerekli önlemlerin alınmasını önermektedirler.
Prof. Dr. Ziya Selçuk;(izniyle) “Dünyada el yazısını en az 3 yıl üst üste kullanan okullar var. Türkiye’de ise, okul öncesinde, karalama yaptırılıyor, 1.sınıfta öğretiliyor, ancak diğer yıllar için kısıtlı etkinliklerle desteklenen bir sistem bulunuyor. Ayrıca 7 yaş müfredatı 5-5.5 yaş aralığında okutuluyor. Sistem doğru uygulanmıyor. Olması gereken ikinci, üçüncü, dördüncü sınıfta ders olarak okutulması. El kasları uygun olmayanların muaf tutulabilmesi. Sürekliliğin sağlanması.”
“Uygun koşullar sağlandığında el yazısının çocuklara büyük faydası var. Beynin gelişimini, çalışmasını etkiliyor, düşünme becerisini artırıyor. Öğrencilerin sanatsal yönlerinin farkına varmalarını sağlıyor, özgüveni oluşturuyor. Yanlış uygulamalarda ise, psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Çocuk sistem sorununu kendi beceriksizliği olarak algılıyor, güven sorunu yaşıyor. Motivasyonu kırılıyor. Bu süreçte Matematik gibi başka derslerden de başarısız olabiliyor. Yeniliklere kendini kapatarak, deneme süreçlerinin dışında kalıyor. Bu nedenle velilerin söylediklerine, isteklerine kulak verilmeli. Gerekli iyileştirmeler yapılmalı, yoksa uygulama son bulmalı.” Siz ne dersiniz?
Bu konuda öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin görüşleri alınarak, sınıf içi gözlemler yapılıp, sonraki yıllarda da öğrencilerin takibi sağlanarak sorunlara çözüm bulunabilir.
Sevgiyle kalın. Saygılarımla.
Ali İhsan ÖZÇAKIR
MEB. Emekli Başmüfettişi