“Arkadaşlarımız içinde başkanlık yapacak kişi çoktur. (…) Ben Amerikan sistemini memleketimizde uygulamayı hiç hatırıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz biçimde uygulamayı hiç hatırıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz şekilde Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı birleştirmeyi asla düşünmedim.” (Atatürk’ün bütün eserleri)
Atatürk, yaşamında “tek adamlığa” ve diktatörlüğe yol açacak her girişimden uzak durdu. Bir gün görüşlerini şöyle belirtir: “Benim amacım Türkiye’de yeni Türkiye Cumhuriyetinde millet hakimiyetini takviye etmek ve ebedileştirmektir. Dediğimiz gibi bir teklifi, benim idrealini cidden rencide eden bir anlamda düşünürüm.”
Atatürk bir ara kendisine yapılan “halifelik” teklifini de reddetmişti. “Tek adamlık tekliflerini budalaca bulduğunu belirtmişti. (Tarihci Sinan Meydan)Bir gün Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak şöyle demişti:
“Şaşarım o efendilerin perişan hallerine. Hep biliyoruz ki memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca nedenlerinden biri de odur. Biz öteden beri böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yoldan gitmekliğim yeniden devlet hayatında, böyle bir çığır açılması istenebilir. (H. Rıza Soyak age s. 407)
Atatürk, 13 Ağustos 1923’deki Meclis konuşmasında şöyle demişti: “Yeni Türkiye devleti bir halk devletidir. Halkın devletidir. Geçmiş dönemlerde ise bir kişinin devleti idi. Bir milletin dünyadan tümüyle silinmesi, bir milletin insanlık topluluğundan tümüyle yok edilebilmesi için Nuh tufanı kadar olağan üstü güç olayların gerçekleşmiş olması gerekir. Fakat kişiler kendiliğinden alçalmaya mahkumdur.” (Atatürk’ün bütün eserleri, (Cilt 16 s. 80)
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan kendisine yönelik “tek adam” eleştirilerine cevap verirken, “iki de bir tek adam. Tek adam” O zaman Gazi Mustafa Kemal’e hakaret ediyorsunuz” demişti.
Oysa Atatürk’ün yaşamı tek adamlı yönetimlerle mücadrele içinde geçmişti. Bu yüzden babadan oğula geçen saltanatlar yerine halk idaresini kurmuştur. Çünkü padişahlık, korku ve tehdide dayalı bir idari sistemdir.
Atatürk geleceği gören bir liderdi. Geçmişte yaptığı bazı uyarıları şöyle;
“Kayıtsız şartsız tabiriyle egemenliği millete vermek demek. Bu egemenliğin bir zerresini sıfatı, ismi ne olursa olsun hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir.”
“Millet egemenliğini değil, egemenliğin bir zerresini dahi başkasına terk edip bırakmanın neden olabileceği felaketin, yok olmanın, zararın elemini heran kalp ve vicdanında hissetmektedir.”
“Egemenlik hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve belirtide ortaklık kabul etmez.”
“Ünvanı ister halife olsun, ister başka bir şey olsun, hiç kimse bu milletin yazgısına ortak çıkamaz. Millet hiç mi hiç buna göz yummaz. Bunu ödenerek hiçbir milletvekili bulunamaz (Sinan Meydan Sözcü)
Atatürk, 1924’de Amasya’da yaptığı konuşmada kendini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak gören sultanları ağır biçimde eleştirmişti. “Milletin varlığını tanımayı küçüklük sayanlar, kendilerinin Allah’ın gölgesi olduğunu iddia gafletinde, cüretinde, sahtekarlığında bulunanlar, en sonunda bu kutsal varlığa (millete) ilk defa bu şehirde saygıya mecbur edilmiştir.”
TÜRKMEN KENTİNİ İLHAK HAMLESİ
Irak’ta Kerkük il meclisi Türkmen ve Arapların boykot ettiği oturumda kentin Kuzey Irak kürt yönetimine ihlaki için referanduma gidilmesi kararı aldı. Kentin Kuzey Irak yönetimine bağlanması için referandum düzenlenmesi konularını görüşmek üzere toplanan il meclisine Türkler ve Araplar boykot etti. İl Meclisi başkanı Rebvar Talabani, “Kerkük tartışmalı bölgeler statüsünden çıkarılıp, kaderinin tayin edilmesi için il meclisi olarak referandum yapılması kararı aldık. Referandum kararını Irak merkezi hükümetine iletiyoruz. Kerkük halkının artık bekleyecek gücü kalmadı” dedi.
Talabani, Irak meclisince alınan kentteki kurum ve kuruluşlara yalnızca Irak bayrağı asılması kararının da, tanınmayacağı bildirildi. İl meclisinin tek taraflı kararına göre, Anayasının 140. Maddesi uyarınca tartışmalı bölgeler arasında yer alan Kerkük’ün kaderinin tayin edilmesi için düzenlenecek referandumda kent sakinlerine Irak merkezi kürtlerin 26, Türkmenlerin 9, Arapların ise 6 üyesi bulunuyor. İl meclisinde geçen hafta yine Türkmen ve Arapların boykot ettiği oturumda kentteki kamu binalarına Irak bayrağının yanında Kuzey Irak yönetimi paçavrasının da asılması kararı kabul edilmişti. Bu karşılık Irak meclisi geçtiğimiz hafta içinde Kerkük’teki kamu kurum ve kuruluşlarına yalnızca Irak bayrağı asılması yönündeki kararı onaylamıştı.
Kerkük’teki kürt bayrağı krizi karşısında doğru düzgün bir tepkinin gelmemesine yönelik eleştiriler devam ediyor. Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Türkiye’nin tepkilerinin yetersiz kaldığını, ABD’nin ise şu ana kadar hiç tepki göstermemesinin manidar olduğunu belirtti. Öymen, Mesud Barzani, referandum yaparsa Kerkük’ü dahil edecek. Bağdat hükümeti karşı çıkıyor. “Bir tek Irak bayrağı olacak, diğer bayrakları indirin diyor. Kerkük Valisi hayır diyor. Kendi devletine başkaldırıyor. Türkiye öteden beri Barzani’nin yer alırken, Kerkük meselesi çıkınca bu sefer merkezi hükümeti destekliyoruz dedi. Bu da inandırıcı olmuyor” diye konuştu.
Onur Öymen, ABD Savunma Bakanlığına bağlı olarak Rank Corparation isimli kuruluşun hazırladığı rapora da değinerek, bağımsız kürt devletine ilişkin saptamalarının bulunduğunu söyledi. Öymen raporla ilgili şunları söyledi. “Raporda kürtlerin bağımsızlık ihtimalinin bölgede etkileri inceleniyor. 176 sayfalık bir raporun bir bölümü de Türkiye’nin tepkileriyle ilgili. Başlangıçta Türkiye çok sert tepki gösteriyordu. Ama son zamanlarda bu tepkisini yumuşattı, adeta içine sindirdi. Kuzey Irak’la petrol bağları kurdu. Ticari bağlantılar kurdu, Türkler orada çalışıyor ve yatırımlar yapıldı. Sanki bağımsız bir kürt devleti kurulmasından Türkiye’de bir rahatsızlık olmayacağı yönünde hava yaratılıyor. Türkiye’den bu rapor üzerine de tepki gelmedi. Şu ana kadar Türkiye’yi adım adım fiilen bir kürt devletinin kurulmasını içine sindirmeye yönlendirmek istiyorlar.”