GÜNDEM

Asrın felaketinin yıldönümü

Abone Ol

Geçtiğimiz 6 Şubat'ta Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde saat 04.17'de 7,7 büyüklüğünde, Elbistan ilçesinde saat 13.24'te 7,6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. 50 bini aşkın vatandaşın yaşamını yitirdiği depremler, “asrın felaketi” olarak tarihe geçti.

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Aydın Şubesi Başkanı Erbil Gökhan Sözeri, “Böylesi sarsıcı bir afetin ardından beklenen ve de olması gereken hiç şüphesiz, bugüne kadar alınmamış tedbirlerin alınması için derhal harekete geçilmesi, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için bilim çevrelerinin, meslek odalarının önerilerinin hayata geçirilmesidir. Ancak geride kalan 1 yıla dönüp bakıldığında ne yazık ki geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak ciddi bir çalışmanın yapıldığını söylemek pek mümkün olmamaktadır” ifadelerini kulandı.

“GEREKLİ ADIMLAR TAM ANLAMIYLA ATILMADI”

Sözeri, “Ülkemiz ise yaşam alanlarının kırılganlığı açısından dünyada en olumsuz örneklerden birini oluşturmaktadır. Çünkü ülkemiz ortalama olarak her bir buçuk yılda yıkıcı sonuçları olan depremleri yaşamasına rağmen bir türlü gerekli adımlar tam manası ile atılmamaktadır. Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır. Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Dolayısıyla gerek merkezi gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır” ifadelerini kullandı.

“KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KAMU YARARI GÖZETİLMELİ”

Türkiye’deki riskli yapı stokunun belirlenerek, yapı envanteri çıkarılması çağrısında bulunan Sözeri, “Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk edilmelidir. Dönüşüm sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır. Yetkin mühendislik uygulaması muhakkak hayata geçirilmelidir. İnşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın güvenli yaşam hakkının korunması ve mühendisliğin gerekliliklerinin yerine getirilmesi amacıyla bilgili, deneyimli ve etik kurallara bağlı mühendisler eliyle yapılabilmesi için, meslek kuruluşlarının sorumluluğunda yetkin mühendislik uygulamasına geçilmelidir. Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; mesleğinde yetkin yapı denetçilerinin faaliyetlerine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir model hayata geçirilmelidir. Proje denetimi ve yapı denetimi birbirinden ayrılmalı, Proje denetimi doğrudan kamu tarafında ve yetkin mühendisler eliyle yapılmalı, Yapı Denetim Kuruluşları ve Laboratuvarları doğrudan kamuya karşı sorumlu olmalı ve onun denetiminde çalışmalıdır” değerlendirmesinde bulunmadı.

“DERS ALINMAMASINI İBRETLE İZLİYORUZ”

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Aydın İl Temsilcisi Salih Kaymak ise “asrın felaketi” olarak kabul edilen depremlerden ders alınamadığını ibretle izlediklerini belirterek, “Yitirilen canlar, kayıplarımız, ebeveynsiz kalan çocuklar, ortaya çıkan maddi yükümlülükler ‘kader’ bahanesinin arkasına saklanarak geçiştirilmektedir, geçiştirilemez! Her platformda kamuoyuna söylediğimiz ve gerekli mercilere ilettiğimiz Fay Yasası’nın hala yürürlüğe girmemiş olması halkımız adına utanç kaynağıdır. Tarım alanlarını, ovaları imara açan; imar barışı adı altında ruhsatsız yapıları yasal hale getirenlerden hesap sorulmalıdır. Kadroları arasında Jeoloji mühendisi bulunmayan elediyelerin afetle mücadelesi inandırıcı değildir. Yapı Denetim kontrol mekanizmasında yerbilimleri (Jeoloji Mühendisi) asli unsur olarak bulunmalı, yeniden hazırlanacak kanun, yasa ve yönetmeliklerle yerbilimleri inşaat mekanizmasının asli unsuru olarak kabul edilmelidir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki; doğa olaylarının afete dönüşmesi ‘kader’ değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir. Doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve teknoloji kaynaklı afet risklerine karşı etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız” değerlendirmesinde bulundu.