AH O KİTAPLAR

Abone Ol

Kendisini okuyanla birlikte yaşayan kitap, kimi zaman bir sevinç ışığı, kimi zaman bir gözyaşı, kimi zaman da bir düşünce hazinesidir. Yol göstericidir, terbiye edicidir. İsyan bayraklarıyla dalgalanır kimi zaman… Bir karlı dağ başı, bir sıcak kıyı, bir öpülesi el, bir unutulası dildir, bir başucu kitabıdır, satır aralarında…

Mevsimlerle gelen düşlerin, gerçeklerle harmanlanması gibi bir şey olup kurulur tahtına… Ve hiç olmayacak bir anda sakin bir limanın bekçiliğinden sizlere el sallar.

Türkiye’nin en önemli şehirleri olan Ankara, İstanbul’da büyük alışveriş merkezleri olan kapalı çarşılar vardır. Oralara gittiğinizde kitabevi ararsınız. Kocaman, her şeyin bolca bulunduğu bu kapalı çarşılarda bir ya da iki tane kitabevi görürsünüz. Ankara’da ünlü Atakule’de kitabevinin olmadığını okumuştum bir yazarın yazısında.

Dünyanın tüm mutfak çeşitlerini bünyesinde toplayan İstanbul Galeria’da kitabevi sanıyorum bir taneydi.

Güzelliği dillere destan İstanbul Akmerkez’de, Metro City ve Cevahir gibi alışveriş merkezlerinde de iki kitabevi gördüğümü anımsıyorum.

Yemek ve kahve salonlarının sayısının çokluğuna şaşırmıştım.

Görünen o ki toplum olarak okumayı pek sevmiyoruz. Doğamız sofraya daha yakın. Yazılı kültürden çok, sözlü kültürü seviyoruz. Ancak “Söz uçar, yazı kalır” bunu da biliyoruz. Ayrıca her ulusun bir kitabı vardır. Kur’an gibi, İncil gibi ve Tevrat gibi. Bunlar ulusların kutsal kitaplarıdır. Her ulusun kendi diliyle okuması gerekir.

Kutsal kitapların dışındaki kitapların bir bölümünde dostluklar, sohbetler yaşanır. Siz unutsanız da onlar unutmaz.

Gerçekte her kitabın ayrı bir dünyası vardır ve bu dünyalar yaşamımızı etkiler. Onun ikliminde sere serpe olabilmek onu sevmekle olasıdır.

Kapıları herkese açıktır kitabın…

Okuyanına göre ya bir zaman öldürme makinesidir ya da uygarlığın anahtarı…

Sevmesini bilenler için o bir sevgilidir ve her konumda size yaşamın şarkısını söyler. Özgürlüğün sesi olan biçimiyle hiç kimsenin söylemediği ve söylemeyeceği gerçekleri sizlere cesaretle haykırsa da bazılarınca sesi duyulmaz.

YAŞAMAK

Yaşamak en geniş anlamda yenilenmektir oysa… Yenilenmekse bilgiyle, sanatla ve sevgiyle yaşamaktır ki, bunun için de en azından okumaya sevdalanmak gerekir. Bireyin düşünce gücünü artıran kitap, küresel düşünebilmenin olanağını da sağlar. Ufkun ötesini görebilmek de yararlı kitaplarla onları okumakla mümkündür.

Kalıpların dışına çıkmak, kalbin sıcaklığını güzelin, doğrunun ve iyinin iklimlerinden tüm insanlara cömertçe verebilmek “kitapları okumak ve anlamakla olasıdır.” İşte o zaman, gönenç devletinin nimetlerinden yararlanılan bir ortam gerçekleşir ve vatandaşların tümü insanca yaşamanın mutluluğuna ererler.

OKU!

Benim kuşağım, öğretmen okullarının ve diğer okulların kütüphanelerinin ortamında kitap sevgisiyle yetişmiştir. Öğretmenlerimiz kadar, anne babalarımız da bize kitap sevgisini vermişlerdir. Ve bizler “Yaşamda, maddiyatta ve maneviyatta en hakiki mürşit ilimdir” ilkesini öğrendiğimiz gibi, Kur’an’ın ilk ayetinin “Oku” olduğunu biliyorduk.

Uygarlık savaşımından uzak olanların yaşamlarında kitap yoktur. Türkiye gibi geri kalmışlık çemberini kırma savaşını veren toplumlarda okuyan, araştıran, sorgulayan beyinler, karanlığın üzerine yürüyen aydınlığın önderleridirler.

Yaz tatilimizi geçirdiğimiz sitelerde yaptığımız gözlemlerde balkonlarda kitap okuyanların sayısı çok azdır. Kitabın yerini okey taşlarının aldığını görürüz. Sözün özü ‘oyun taşları kitapları yenmiştir.’

Okuyan toplumlar, üreten zekâların işaretleri olduğu denli kendi kendi insanlarının bolluk içinde yaşamalarını sağlarlar. Bundan uzak kalanlarsa ulusal onurlarının başkaları tarafından yıpratılmasını üzülmedikleri için ne kitabın peşindedirler ne de kendi ayakları üzerinde durmanın savaşımında…

Amerika’da sürekli okuyanların oranı ‘yüzde 16’ iken bu rakam Türkiye’de ‘on binde birdir.’ Ama Amerika süper devlettir. Bizden çok küçük olan komşumuz Bulgaristan’da 7500 kütüphane varken bizde 1500 kütüphane vardır. Bunların çoğu boştur.

Kütüphaneleri boş olan toplumlar ne bağımsız olabilirler ne de çağdaş!..

-