19.YÜZYILDA AYDIN’DA ZEYTİNCİLİK’E KISA BİR BAKIŞ

Abone Ol

1844 Temettuat kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Aydın Sancağı’nda bulunan zeytinliklerden çok fazla verim alınmamıştır. Bu, zeytinin biyolojik özelliğinden, halk arasında var ve yok yılı olarak adlandırılan durumdan kaynaklanmıştır. Aynı zamanda temettüat kayıtlarında zeytincilik işini gayrimüslim tebaanın yaptığı, sancakta hanelerde hane sahiplerinin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar birkaç zeytin ağacı bulunmuştur. Özellikle Çine ve Söke’den elde edilen zeytinyağlarının bir kısmının sabun yapımı için imalathanelere satıldığı görülmüştür. Aydın Sancağı ve çevresine dair kayıtlara bakıldığında, dikkat çeken bir husus göze çarpmıştır. Sancak ve çevresinde çok fazla sayıda sabun imalathaneleri bulunduğu görülmüştür. Bu durum, Aydın Sancağı’nın zeytinlerinin asitli olması ve sabun yapımına daha uygun olmuştur (347).

1850’lerde Tarım ürünleri sıralamasında üzüm, incir ve zeytin ilk üç sırayı almaktaydı. Pamuk tarımı tam anlamı ile henüz yaygınlaşmakta; palamut ve meyan kökü ihracatı –demiryolları daha inşa edilmediği için- mevcut değildi. Sebze ve meyve üretimi iç piyasaya ve yakın pazarlara hitap etmekte idi.

Demiryollarının 1882’de Sarayköy’e ulaşması ve hedeflenen ikinci noktaya varılmış olması önce İngiliz ulusal çıkarlarına hizmet ederken sonra da İzmir’de bulunan incir, üzüm, zeytinyağı, palamut, meyan kökü palamut ihracatçılarına yaramıştır. Demiryolundan ekonomik açıdan en çok yararlanan kesimlerden birisi de Selçuk, Torbalı, Söke, Aydın, Nazilli, Sarayköy’de ikamet eden önce yerli Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler olmuştur. Bu kesim, İzmir’deki ihracatçının mal toplayıcısı, komisyoncusu, deyim yerinde ise kantarcısı olmuştur. Demiryolundan en az yararlanan ve hatta en çok zarar eden yukarıda saydığımız ihraç ürünlerini yetiştiren Türk köylüsü olmuştur (761).

Aydın’da üretilen zeytinyağı miktarına baktığımızda 1840-1890 yılları arasında çok fazla azalıp arttığı görülmektedir. Bunun sebebi hem zeytinin bir yıl bol diğer yıl az ya da hiç vermemesi olabilir, ancak bu dönemde dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, kuraklık ve salgın hastalıklarda buna neden olmuş olabilir. Bu dönem zarfında yabancı tüccarların zeytinyağı ihracatına Osmanlı idaresi sınırlamalar getirmiştir. Bu sınırlamalardan hoşnut olmayan İngiliz, Fransız, İtalyan, Avusturyalı tüccarlar Aydın Sancağı’nda bulunan bazı büyük zeytinlikleri sahiplerine ederinin üstünde para vererek satın almışlar. Satın alınan ürünleri Aydın’da yaşayan Rum ve Yahudi cemaatine mensup kişiler aracılığıyla idare etmişlerdir. Bu zeytinliklerin bulunduğu yerlerde yabancı tüccarlara geçen çiftlik ve toprak sayısı hiç azımsanmayacak derecede olmuştur. Bu tüccarlar Nazilli’den, Köşk’ten, Söke’den aldıkları zeytinyağını İzmir Limanı’na getirip gece saatlerinde Liman görevlilerinden bazılarına rüşvet vermek yoluyla en yakın adada bulunan büyük gemilerine taşımışlardır. Şunu da belirtmek gerekir ki zeytinyağı ticaretinde İngiliz ve Fransız rekabeti çok sert olmuştur. Hatta İngilizler Fransızların zeytinyağını kaçak olarak kaçırdıklarına dair İzmir idarecilerine şikâyetlerde dahi bulunmuşlardır. İngiliz tüccarların Bozdoğan ve Nazilli’deki köylülerle pazarlık yaparak aldıkları 15.000 kıyye zeytinyağı için Fransız tüccarlar köylülere gidip 10.000 kıyye zeytinyağı için İngilizlerin verdiğinden daha çok para vermeyi İngilizlere satmamalarını dahi teklif etmişlerdir. İngilizler bu ve benzeri durumları İzmir idaresine şikâyet etmişlerdir (348).

Aydın’da üretilen zeytinyağı miktarına baktığımızda 1840-1890 yılları arasında çok fazla azalıp arttığı görülmektedir. Bunun sebebi hem zeytinin bir yıl bol diğer yıl az ya da hiç vermemesi olabilir, ancak bu dönemde dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, kuraklık ve salgın hastalıklarda buna neden olmuş olabilir. Bu dönem zarfında yabancı tüccarların zeytinyağı ihracatına Osmanlı idaresi sınırlamalar getirmiştir. Bu sınırlamalardan hoşnut olmayan İngiliz, Fransız, İtalyan, Avusturyalı tüccarlar Aydın Sancağı’nda bulunan bazı büyük zeytinlikleri sahiplerine ederinin üstünde para vererek satın almışlar. Satın alınan ürünleri Aydın’da yaşayan Rum ve Yahudi cemaatine mensup kişiler aracılığıyla idare etmişlerdir. Bu zeytinliklerin bulunduğu yerlerde yabancı tüccarlara geçen çiftlik ve toprak sayısı hiç azımsanmayacak derecede olmuştur. 

İzmir Limanı’na getirip gece saatlerinde Liman görevlilerinden bazılarına rüşvet vermek yoluyla en yakın adada bulunan büyük gemilerine taşımışlardır. Şunu da belirtmek gerekir ki zeytinyağı ticaretinde İngiliz ve Fransız rekabeti çok sert olmuştur. Hatta İngilizler Fransızların zeytinyağını kaçak olarak kaçırdıklarına dair İzmir idarecilerine şikâyetlerde dahi bulunmuşlardır. İngiliz tüccarların Bozdoğan ve Nazilli’deki köylülerle pazarlık yaparak aldıkları 15.000 kıyye zeytinyağı için Fransız tüccarlar köylülere gidip 10.000 kıyye zeytinyağı için İngilizlerin verdiğinden daha çok para vermeyi İngilizlere satmamalarını dahi teklif etmişlerdir. İngilizler bu ve benzeri durumları İzmir idaresine şikâyet etmişlerdir (348).