Sonbahar’ın son ayındayız. Çok değil, 15 gün sonra Kış ayının habercisi Aralık ile kapılarımızı pencerelerimiz aralıklarını kapatıp, soğuk günlere merhaba diyeceğiz.
Sayılı günler ne çabuk geçiyor..!
Bu yılın son büyük anma etkinliği 83 yıl önce aramızdan ayrılarak ebediyete irtihal eden Ulu önder Atatürk için yapılan anma törenleriyle 2021 yılını sonlandırmaya 45 gün kaldı.
Tanıyanlar bilir, her resmi ve milli bayramlarda , anma törenlerinde hazır bulunmaya gayret ederim.
Geçtiğimiz Çarşamba 10 Kasım anma töreni ve kapalı salon toplantılarında hazır bulundum.
Rutin bir çelenk koyma , saygı duruşu ve istiklal marşının ardından bu yıl Fen Lisesinin düzenlediği kapalı salon toplantısında Atatürk oratoryo ile anıldı.
Her iki törende de anlamlı bulduğum iki olay artık bazı çekincelerin terk edildiği, eskiden yasak olan bazı yazarların sözleri ve eleştiri sayılabilecek şiirlerin artık açıkça seslendirildiği bir ortam yaşadık.
Daha düne kadar devletin pek sıcak bakmadığı Nazım Hikmet’in dizeleri, Atatürk’ün kendisinden sonra olacakları tahmin ederek kaleme alınan Halim Yağcıoğlu ‘ nun “Atatürk’ten son mektup “ şiiri protokolünde yer aldığı törende okundu. Geçen yılda aynı törenlerde okunan şiir ulu önderimizin kurduğu ülkenin hala istenilen yerde olmadığı ve Atatürk’ün ağzından eleştirilerini anlatıyordu.
İşte dün meydanlarda kürsüden okunan o şiir,
Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayısın 19'u" diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç
ilerlememiş;
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek
dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız
gülen,
Mustafa Kemal'i anlamak işitmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter,
yeter,
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Eskiden bu şiirleri bırakın protokolün katıldığı törenlerinde , okumak, okullardaki kutlamalarda bile okunsa, soruşturma konusuydu.Artık Siyasi liderlerin de dilinden düşmeyen bu şiirlerin törenlerde okunabilmesi sev,indirici bir gelişmedir.
Bu şiir artık Kültür ve Turizm Bakanlığının resmi web sayfasında bile yer alıyor.
Kapalı salon anma toplantısında da , dünya şairi Nazım Hikmet’in “ yiğidim aslanım orada yatıyor “ dizeleriyle , aynı şairin aşağıdaki “ Kuvvayi Milliye Destanında yer alan DAVET şiiri “ okundu öğrenciler tarafından.
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
işittiğimizde tüylerimizin diken olduğu , ne mutlu Türk’üm demekten gurur duyduğu bu şiirlerin yazarları ve eserleriyle devlet artık barıştı.
Devlet artık şairi ve yazarı ile eskiden var olan soğukluğu giderip , törenlerde bile şiirlerinin okunmasına izin verdiğine göre , geçtiğimiz 29 Ekimde Ordu’nun Korgan kaymakamının yaptığı konuşma nedeniyle neden görevden alındığını anlamakta da zorluk çekiyor necip Türk milleti .
Suç varsa bu ülkenin savcıları yargısı görevinin başında.
Ama , ard niyetsiz özgürlük ortamını çok özlemişiz aslında.
Meslek adının önünde CUMHURİYET adı takılı tek meslek, eski dilde MÜDDEİ UMUMİ günümüzün deyişiyle SAVCILAR ‘dır. Bu adı hemşehrimiz Kuşadasında doğan ve yaşayan Mahmut Esat Bozkurt koymuştur.
Lozan'da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından "Hukuk Reformu yapmakla" görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için "Cumhuriyet Savcısı" unvanının isim babasıdır.
Atatürk'ün huzurunda "Hukuk Reformu" için fikir fırtınası yapılırken, Mahmut Esat Bozkurt çok tepki alır ve sıkıştırılır:
"Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı denilir?
Cumhuriyet Başbakanı, Cumhuriyet Bakanı,Cumhuriyet Valisi, Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da,
Neden Cumhuriyet Savcısı?
Savcılara neden bu imtiyaz?
Atatürk, döner Bozkurt'a "Ne diyorsun?" diye sorar.
Bozkurt'un cevabı çok net olur:
"Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı'dır."
Atatürk, gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder.
-"Devam et Bozkurt" der.
İşte sadece Cumhuriyet Savcılarına verilen bu cumhuriyeti korumak ve kollamak yetkisi hukuk reformuna ve Atatürk ile hemşehrimiz Mahmut Esat’a kadar uzanır.
Bir gün hukuk herkese lazım olur..!
SÖZÜN ÖZÜ :
ADALET YORUMLARIMIZ SAATLERİMİZE BENZER , HER BİRİ BAŞKA BAŞKA YERLERİ GÖSTERİR VE HERKES KENDİNİNKİNE GÜVENİR
MEHMET ÖZÇAKIR
mehmetozcakir@hotmail.com
P.K:110 EFELER – AYDIN
GSM : 0.542.7608691